e-Medrese

Mürcie Mezhebi

11.11.2021

Mürcie Mezhebi

Mürcie Mezhebi

Mürcie mezhebi İslam toplumunun siyasi bir gerginlik yaşadığı ortam ortaya çıkmıştır. Genel olarak Hz. Osman ve Hz. Ali ile onların zamanlarında yaşan ve büyük günah işleyen kimselerin durumlarını Allah’a havale eden, cennetlik mi cehennemlik mi oldukları hususunda fikir belirtmeyen grupların ortak adıdır.

Mürcie’nin Tarifi

Mürcie kelimesi, “geride bırakmak, ertelemek ve geciktirmek” anlamlarına gelen “rce” kelimesinden türemiştir. Kimileri “beklenti içinde olmak, ümit etmek” manasına gelen “rcv” kökünden geldiğini de öne sürmüştür. Bu sebeple sözlük manasında ulema arasında bir ihtilafın olduğu söylenebilir.

Terim olarak ise, “büyük günah sahiplerinin durumları hakkında bir şey bilemeyeceğimizi, fillerin niyet ve inançtan sonra geldiğini, imanın dil ile ikrar olduğunu ve Hz. Ali’nin halifelikte dördüncü sırada bulunduğu iddia edenlerin fırkasıdır.”

Bu isim ilk defa Nafi b. Ezrak (ö.65/685) tarafından kullanılmıştır. Mürcie’nin yetmiş peygamber diliyle lanetlendiğine dair rivayetler bulunmaktadır. Bahsi geçen rivayetler dolayısıyla Mürcie mensupları kendilerine; cennetlikler manasında Şari ya da birlik ve bütünlük içinde olmayı ifade eden Ehlü’l-Cemaa el-Mürciun ismini takmışlardır.

Mürcie Mezhebinin Ortaya Çıkışı ve Gelişmesi

Mürcie’yi ortaya çıkaran sebeplerin başında Haricilerin radikal tavırları ve toplumda yarattıkları kutuplaşma gösterilir. Bunun haricinde ise Emevi-Haşimi çekişmesi ve Emevilerin siyasi-ekonomik politikaları ile şehirleşme unsurları başat etkenlerdir.

Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’in halifelikleri döneminde Emeviler siyasi anlamda ciddi güç kaybetmişlerdi. Hilafet Kureyş kabilesine geçmiş ve bundan kimse rahatsızlık duymamıştı. Fakat içten içe toplumda devam asabiyet Hz. Osman döneminde ortaya çıkmış, Emeviler bu anlayışla tekrar siyasi kadroları ele geçirmişlerdi. Ardından tekrar peyda olan siyasi gerilim ve çatışmalar Emevi-Haşimi çekişmeleri ortaya çıkarmıştır. Hz. Osman’ın şehadeti, Sıffin Savaşı ve Hz. Ali’nin şehadetine kadar devam eden süreç, Emevilerin mutlak galibiyeti ile sonuçlanmıştır.

İktidarı ele geçiren Emeviler, bulundukları konumun Allah’ın emriyle gerçekleştiğini, kaza ve kaderin bir sonucu olduğunu iddia etmişlerdir. Bu sebeple kendilerine yapılan saygısızlığın Allah’a yapılmış olacağını öne sürmüşler, böylelikle asabiyet ruhunu yeniden bir daha bitmemek üzere canlandırmışlardır.

İrca fikri, Mürcie’yi ortaya çıkaran en belirgin fikirdir. Hz. Osman’ın vefatından sonra Medine’ye gelen gaziler, Osman ve Ali hususunda fikir belirtmekten çekinmiş ve her ikisinin de iyi insanlar olduğunu, durumlarının da ancak Allah tarafından bilinebileceğini iddia etmişlerdir. Ne lanetleme yolunu ne de takdis yolunu tutmayıp, kendilerini geri çektikleri için buna “irca” denmiştir. Ve Mürcie’nin doğumunu ateşleyen ilk hareket ve fikir de budur. Sonraları bu tavır sistematize edilerek itikadi sahaya taşınmıştır.

Mürcie’nin bir fırka olarak oluşumunun 60-75/679-694 yılları arasında olduğu söylenmektedir. O zamanlarda bir siyasi tavır olan irca aslında şunları ifade etmekteydi:

-Bilinmeyen konuları Allah’a havale etmek.
-Kıble ehli olan kimseleri, günahları nedeniyle tekfir
-Dinin gayesinin birlik ve beraberliği tesis etmek olması nedeniyle Müminleri birbirinden üstün görmemek.

Tarihi süreçte Mürcie taraftarlarına en fazla destek veren halifenin Ömer b. Abdülaziz (ö.101/721) olduğu görülmektedir. Diğer taraftan kendisinin onlarla iş birliği yaptığı fakat vefatının ardından Mürcie-Emevi ilişkilerinin de ciddi anlamda bozulduğu bilinmektedir. Abbasiler döneminde ise belli bölgelerde etkinlik kazanmışlardır. Bu dönemin başat karakteri Ebu Hanife’dir (ö.150/767). Öyle ki Ebu Hanife nedeniyle rey ekolü ve Mürcie neredeyse aynı görülür olmuştur.

Ebu Hanife’nin vefatından sonra ise onun Irak’taki talebeleri fıkıh görüşlerini güçlendirirken; Belh, Rey, Nisabur ve Semerkant’taki talebeleri hem fıkhi hem de itikadi görüşlerini sürdürmüşlerdir. Bu akımın bir devamı olarak da Rey’de Neccariyye, Nisabur’da Kerramiyye, Semerkant’ta Maturidiyye ekolleri ortaya çıkmıştır. Bunlardan sadece Maturidiyye Ehli Sünnet ve’l-Cemaat çerçevesinde kalabilmiş diğerleri sınırlarını koruyamamışlardır.

Mürcie Mezhebinin Temel Görüşleri

İtikadi Görüşler

İman

İman noktasında mezhebinde kendi içinde 3 farklı görüşe sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bunlar:

1- İman, kalpte gerçekleşen marifet veya tasdiktir. Yani iman, Allah’ı ve Allah’tan gelen her şeyi bilmektir. Bilgi ve marifet dışındaki şeyler iman sayılmaz. Küfür ise Allah hakkında bilgisiz olmaktır ki hem imanın hem de küfrün yeri sadece kalptir.

2- İman, kalp ve dil ile ikrardır. Yani iman, hem kalbin hem dilin Allah’tan gelenleri ikrar etmesidir. Ebu Hanife başta olmak üzere, Kufeli fakih ve zahidlerin tamamının ittifak ettiği görüş budur.

3- İman, sadece dil ile ikrardır. Kerramiyye ve müntesiplerinin savunduğu bu görüş ise şaz olarak görülmüş ve itibar edilmemiştir.

Yukarıda serdedilen üç görüşe binaen Mürcie’nin hiçbir zaman iman ve ameli bir araya getirmediğini söyleyebiliriz.

Büyük Günah

Mürcie, büyük günah işleyen mümin durumunu ahiret ve dünya açısından iki şekilde ele alır. Buna göre büyük günah işleyen bir kimse, kendisinde iman bulunması sebebiyle mümindir fakat günahı nedeniyle fasıktır. Ahirette ise bu kimselerin durumu Allah’a kalmıştır. Allah dilerse affeder dilerse cezalandırır.

Mürcie’ye göre amel imandan bir cüz olmadığı için büyük günah işleyenler hala mümin sayılırlar. Ama her ne olursa olsun günah bir fısk olduğu için de günahkâr kimse Mürcie nezdinde fasık sayılır. Tevbe ederse cennetlik sayılır. Tevbe etmezse günahının bedeli Allah’a kalmıştır. Fakat kişi küfür ve inkâr içinde ölürse o zaman kesin şekilde cehenneme gideceğine kanaat getirilir.

İmanda Artma ya da Eksilme Durumu

Mürcie’ye göre iman ile amel arasında bir irtibat bulunmamaktadır. Yani kişinin günahı onun imanını azaltmayacağı gibi sevabı da arttırmaz. Dolayısıyla imanda azalma ve artma gibi bir durum söz konusu değildir.

İmanda Eşitlik

Müminlerin tamamının imanı birbiriyle aynıdır. Fasık ya da salih olsun fark etmez, iman noktasında aralarında bir ayrılık söz konusu değildir. Çünkü iman bir bütündür. Kişinin fiili ne olursa olsun iman etmişse, o kişinin imanı meleklerinki gibidir. Diğer taraftan küfür de bir bütündür. Küfür içindeki kişinin yaptığı iyilikler de onun imanında azalma ya da artma bir durum doğurmaz.

İman ve İslam Arasındaki İlişki

Mürcie, iman ve İslam arasında da bir ayrım yapmaz. Aralarındaki tek fark sözlük anlamlarındadır. Dolayısıyla her mümin kimse aynı zamanda bir müslim, müslim ise aynı zamanda bir mümindir.

Vaad ve Vaid

Vaad, Allah’ın kendi emirlerine uyan kimseleri ödüllendireceği, vaid ise uymayanları cezalandıracağı anlamına gelir. Her iki durumda haktır. Ve Allah’ın vaad-vaidinde bir değişme gerçekleşmez. Yani Allah mümini mükafatlandıracak, kafiri ise cezalandıracaktır. Fakat büyük günah işleyenlerin durumu söz konusu olduğunda gizli bir istisnadan bahsedilebilir. Dolayısıyla büyük günah işleyenler ahirette cezalarını çektikten sonra cennete intikal edebilirler.

Siyasi Görüşleri

Görmedikleri ve bilemeyecekleri mevzualar hakkında kesin kanaat belirtmeyi doğru bulmayan Mürcie’ye göre ahiretteki durum mutlak olarak Allah’a aittir. Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’in cennetlik olduğu hususunda şehadet getirirler fakat Hz. Osman ve Hz. Ali için aynı tavrı sergilemezler. Dünyadaki hata ve günahları için ahirette bir ceza çekeceklerini ama dünyada elbette mümin olduklarını iddia ederler. Dönemin siyasi gerginliğinde bu duruş, büyük kitleler tarafından rağbet görmüştür. Şia ve Harici olmayan birçokları Mürcie’nin bu itikadını kabul etmişlerdir.

Emeviler döneminde daha çok etkin oldukları için ilişkiye girdikleri siyasi erkin onları olduğunu söyleyebiliriz. Fakat tekdüze bir ilişki yaşamamıştır. Zaman içerisinde sayıları arttığı, genişlediği ve ilk Mürciiler yaşlandığı için farklı tavırlar sudur etmiştir. Yine siyasilerin kesinlikle yanlış bulmadıkları görüşleri ve eylemleri için de kanaat geliştirmemişlerdir. Fakat o dönemlerde Hz. Ali’nin hutbelerde lanetlenmesine karşı çıkmışlar, bunu kerih görmüşlerdir.

Son derece liberal olarak betimleyebileceğimiz bu fırka, genel kabul gören hilafetin Kureyş’ten olacağını fikrini de doğru bulmamaktadır. Genel olarak bugün fakat özelde o dönem için son derece farklı olan hilafet yaklaşımları da dikkat çekicidir.

Mürcie Mezhebinin Kolları

Zaman içerisinde pek çok farklı fırkaya bölünen ve o fırkalar içinden de yeni mezheplerin çıkmasına vesile olan Mürcie’nin başlıca kolları şunlardır:

1- Gaylaniyye
2- Yunusiyye
3- Gassaniyye
4- Tumeniyye
5- Merisiyye
6- Neccariyye
7- Kerramiyye

Bu makaleyi okuyanlar için yazı tavsiyesi: “Mutezile Mezhebi

Kaynaklar

TDV İslam Ansiklopedisi, Mürcie Maddesi.
Wikipedia, İslam Mezhepleri Maddesi.
İslam Akaidi ve Kelam’a Giriş, Saim Klavuz, Ensar Yayınları, İstanbul, 2014.
Kelam İlmine Giriş, Cemalettin Erdemci, Ensar Yayınları, İstanbul, 2012.
Ana Hatlarıyla İslam Mezhepleri Tarihi, Mustafa Öz, Ensar Yayınları, İstanbul, 2014.
Mürcie Mezhebi: Doğuşu, Fikirleri, Edebiyatı ve İslam Düşüncesine Katkıları, Sönmez Kutlu, Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2002.
Ana Hatlarıyla İslam Tarihi -3-, Adem Apak, Ensar Yayınları, İstanbul, 2013.
İslam Kurumları Tarihi, ed. Eyüp Baş, Grafiker Yayınları, Ankara, 2017.

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

eMedrese bir İlmiye Vakfı projesidir.