e-Medrese

Eski Türk Edebiyatında Belağat ve Edebiyat Nazariyesi Çalışmaları

12.09.2020

Giriş

Orhun Abideleri ile tarihte ilk kez görünen Türkçemiz, başlangıcından günümüze kadar, değişen sosyal yapıların etkisiyle önemli değişiklikler göstermiştir. Doğal olarak edebiyatımız da tarihî ve sosyolojik değişmelerden önemli ölçüde etkilenmiştir.

Ahmet Hamdi Tanpınar 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi isimli kitabında Orhon Abideleri hakkında şunları söylemektedir: “Türkçe tarihe Orhon Abideleri gibi hakikaten olgun bir nesir eseriyle girmişti. Daha o devirde bile her şeyden evvel bir nesir dili gibi görünür. Toplayıcı nahvi vuzuhun ta kendisidir.” (Tanpınar, 2003: 32.)

İslâmiyet’ten evvelki Türk Edebiyatıyla ilgili bilgilerin bir kısmını Divanü Lûgati’t-Türk’te görmekteyiz. Prof. Dr. Ali Nihad Tarlan İslamiyet’ten önceki edebiyatımızın lirik, didaktik, pastoral, epik unsurlar taşıdığını, dilin de sade ve tekellüfsüz olduğunu “Sanat Bakımından Edebiyatımızın Dâhilî Tekâmülü” isimli makalesinde anlatır. Divanü Lûgati’t-Türk’te bu döneme ait bazı edebî bilgileri bulabileceğimizi söyler. (Ali Nihad Tarlan, (1990): Ali Nihad Tarlan’ın Makalelerinden Seçmeler, A.K.D.T, Ankara: s.58)

Türkler İslâm dinine girdikten sonra edebiyatımız da Arap ve Fars edebiyatlarının kuvvetli tesirleri altında şekillenmeye başlar. Klasik edebiyatımızdaki şairlerin büyük bir bölümü medrese ve Enderun’da öğrenim görmüşlerdir. Medreselerde Arapçanın ilim dilinde esas kabul edilmesi dolayısı ile Arapça belâgat kitapları asıllarından okutulmuştur. Türk edebiyatının en kuvvetli, en uzun ömürlü dönemleri yaşanmış olmasına rağmen edebiyatımızın bilgi ve teorilerini işleyen bir nazariyat kitabına rastlayamıyoruz. Bunun nedeni İslâm âlimlerinin Kur’ân-ı Kerîm’i anlamak amacıyla oluşturmaya başladıkları belâgat kitaplarının yüzyıllarca Osmanlı medreselerinde ders kitabı olarak okutulmasıdır.

Akkoyunlular zamanında yaşayan Şeyh Ahmed el-Bardahî’nin 1502 yılında yazdığı Farsça-Türkçe sözlüğün bir bölümünde bazı edebiyat terimleri açıklanır. Bu kitaptan itibaren 19. yüzyıla kadar yazılmış edebiyat bilgileri veren kitapları Kazım Yetiş’in Belâgattan Retoriğe isimli kitabında saptadık. Bu kitapların tanınması edebiyatımızda 19. yüzyıla kadar yapılan belâgat çalışmaları hakkında bize bilgi verecek, bu dönemdeki belâgat çalışmalarının nasıl olduğunu değerlendirmemizi sağlayacaktır.

Şimdi 19. yüzyıla kadar edebiyat bilgileri veren kitapları biraz yakından tanıyalım.

Kitâbü Câmii Envâi’l Edebi’l-Fârisî

Şeyh Ahmed el-Berdahî el-Âmidî tarafından yazılan Farsça-Türkçe sözlüktür. Bu sözlüğün sonuna bazı edebî terimler eklenmiştir. Eserin bu son bölümünün başında yazar şiir kaidelerini ve aruzu bilmenin faydalarını anlatmıştır. Şiir, beyit, mesnevî, rubâî, kıta, kaside, terci, gazel, medh, hiciv, mersiye, neşide, nazım, nesir, nazire, nakîza, muvaşşah, müstezat, kafiye, matla, mahlâs, tac, şeyh, tarsî, reddü’l-acüz, ale’s-sadr, îham, tecnis, teşbih, mecâz-ı mürsel, aruz, aruz kavramları hakkında açıklayıcı bilgiler verilmektedir. Farsça örneklerin yanında Türkçe örnekler de vardır.

Bahrü’l-Maarif

Muslihiddin Mustafa Sürûrî tarafından 1549 yılında yazılan eser bir mukaddime, üç bölüm ve bir hatimeden meydana gelmiştir. Yazar mukaddimesinde aruzdan ve şiir terimlerinden söz etmektedir. Birinci bölümde aruz vezninin bahirlerini, nazım ve nesir nevilerini anlatır. İkinci kısım tamamıyla edebiyat terimlerine ayrılmıştır. Bu bölümde tarsî, tecnis, iştikak, tezat, istiare, ilham, iltifat, teşbih gibi sanatlar hakkında bilgi verilmektedir.

Muslihiddin Mustafa Sürûrî, konularını Kur’ân ve hadislerin aldığı parçalarla Arapça ve Türkçe örnekler vererek açıklamaktadır. Yazarın Türkçe örneklerinin çoğu kendisine aittir. Eserin üçüncü bölümü Arapça ve Farsça’dan örnekler verilerek teşbihe ayrılmıştır. Hatimesinde ise şiir ilminin faydalarını anlatmaktadır.

Istılahatü’ş-Ş’iriyye

Müstakimzâde Şeyh Süleyman Sadeddin Efendi’nin 1684 yılında yazmış olduğu bir risaledir. Yazar aruz bilmenin faydası ile şiir ve şair hakkında bilgiler vermektedir. İstiare, işba, iktibas, îham, beyit, tercüme, gazel, divan gibi edebiyat terimlerini anlatmaktadır. (Kazım Yetiş, (2006): Belâgattan Retoriğe, Kitabevi, İstanbul: s.57)

19. yüzyıla kadar edebiyat bilgileri veren bu yazma eserleri Türk edebiyatının nazariyat kitabı olarak değerlendiremeyiz. Çünkü bu eserler birtakım edebî bilgileri çoğunlukla Arapça ve Farsça örneklerle açıklamışlardır. Türk milletine özel bir edebiyat anlayışıyla kuramsal bilgi vermemişlerdir. Bir millî belâgat kitabı olamamışlardır.

TANZİMAT DÖNEMİNDEKİ ÇALIŞMALAR

Tanzimat’la birlikte Batı’yla ilişkilerimizin artması sebebiyle edebiyatımızda önemli değişiklikler olmuştur. Tanzimat’ın edebiyatımızdaki en önemli etkisini Ahmet Hamdi Tanpınar şöyle açıklamaktadır:

“Türkçede nesrin teşekkülü için insanın ve cemiyet müesseselerinin değişmesi, tahsil sisteminin Türkçeye dönmesi lâzımdı. İşte Tanzimat bunu yaptı.” (Tanpınar, 2003: 639.)

Yeni açılan yüksek öğretim kurumlarında, Türkçenin önemli bir yer tutmasıyla birlikte Türkçe belâgat kitaplarının hazırlanması ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Tanzimat ve sonrasında batılı tarzda yeni açılan okullarda artık öğrenciler Arapça ve belâgat kitaplarını okuyacak kadar Arap diline vâkıf değillerdi. Türkçe retorik kitaplarının hazırlanması ihtiyacının önemli bir nedeni budur.

Recep Duymaz “Estetiğe Yaklaşımımızdaki Kuramsal Kopukluk” isimli yazısında 19. yüzyıldan itibaren yayınlanan edebiyat nazariyesi/kuramına dair kitapların künyelerini kronolojik olarak vermiştir” (Duymaz, 2007: 10)

Recep Duymaz, bu kitapların amaçlarının, içeriklerinin ve yöntemlerinin incelenmesinin edebiyatımızdaki belâgat ve retorik kitaplarının değişimdeki durumun saptanmasında ve edebiyatımızda estetik kuramların ortaya çıkmasında önemli faydalar sağlayacağını belirtmektedir.

Miftâhu’l-Belâga ve Mısbâhu’l-Fesâha

Bu eserler 17. yüzyıl mahsulü olmalarına rağmen 18. yüzyılda neşredilmişlerdir. Edebiyatımızda neşredilen ilk Türkçe belâgat kitaplarıdır.

İsmail Hakkı Ankaravî, mukaddimesinde belâgat öğrenmenin faydaları üzerinde durur. Bu faydaları Kur’ân-ı Kerim’i ve Hz. Muhammed’in sözlerini anlamaya yardımcı olması şeklinde açıklar. Ayrıca belâgat öğrenmenin Mevlânâ’nın Mesnevî’sini anlamaya da faydalı olacağını söyler. Eser, dört bap olarak düzenlenmiştir. Giriş bölümünde “söz” dört kısımda incelenir. Birinci bapta kelime, isnat, belâgat, fesahat kavramları incelenir; ikinci bapta ‘ilm-i beyân’ ele alınır; üçüncü bapta ‘aksâm-ı şiir’ ve ‘ilm-i bedî’ konuları ele alınır.

Yazar, nazım nevileri, inşa, mektup nevileri gibi edebiyat bilgilerini örneklerle açıklamıştır. Güzel konuşma ve güzel yazmanın usullerini anlatmıştır.

Mugni’l-Küttâb

Seyyit Mehmet Nüzhet’in oğluna hitaben yazdığı mektuplardan oluşan eser, kâtip olmak isteyen gençler için nasihat veren bir rehber kitap niteliğindedir.

Yazar kitabını altı bölüm olarak düzenlemiştir. Birinci bölümde ‘usûl-i inşâ’ ve ‘kitâbet’ konuları incelenir. İkinci bölümde ‘ilm-i inşâ’ konusu geniş olarak açıklanmaktadır. Üçüncü bölümde ‘kitâbet’, dördüncü bölümde ‘ulûm-ı edebiyye’ incelenir. Beşinci bölümde ‘sanâyi-i lafziyye’ ve ‘sanâyi-i ma’neviyye’ konularını açıklamaktadır. Altıncı bölümde yazar, kâtiplerin şiir ezberlemesi gerektiği üzerinde durur. Bu bölümde ayrıca ‘hutbe-kelâm-ı mensûr’ konuları vardır.

Mugni’l-Küttâb edebî bilgilerin dışında bazı nazarî bilgiler de vermektedir.

Mi’yâru’l-Kelâm

Selim Sabit, eserinin takdiminde Türkçenin kaidelerinin yazılı hale getirilmesi üzerinde önemle durur. Yazar, Türkçenin yazılı kaideleri olmadığı için çocuklarımızın kendi dillerini iyi öğrenmediklerini söyler. Mi’yâru’l-kelâm rüştiyelerde okutulmak üzere hazırlanmıştır.

Mi’yârü’l-Kelâm giriş, üç fasıl ve bir hatimeden meydana gelmiştir. Birinci fasılda îcaz, ıtnap, fesahat konuları incelenmektedir. İkinci fasılda hakikat-mecaz, mecâz-ı Mürsel, kinaye ve istiâre açıklanmaktadır. Üçüncü fasılda nazım-nesir, seci, şiir, kafiye ve vezin konuları ele alınır. Hatimede edebî sanatları açıklayan bilgiler vardır. Mi’yârü’l-Kelâm, belâgatın konularını rüştiye öğrencilerinin anlayabileceği seviyede anlatmaktadır. Bu eser basit düzeyde edebiyat bilgileri vermeye çalışmaktadır.

Fenn-i Bedî

Mehmet Mihri tarafından Mısır Hıdivi İsmail Paşa’nın Abdülaziz devrinde İstanbul’u ziyareti sebebiyle yazılmıştır. Fenn-i Bedî’in büyük kısmı Hıdiv İsmail Paşa’yı öven Türkçe ve Farsça manzumelerle doludur. Bu örneklerin çoğu yazara aittir.

Kitap Fenn-i Bedî ismini taşır. Fakat belâgat ilminin bütün konularını vermez. Bedî’den sayılan sanatları hiçbir ayrıma tâbi tutmadan, edebiyat terimlerini de herhangi bir tasnif yapmadan anlatmaktadır.

Teshîlü’l-Arûz ve’l-Kavâfî ve’l-Bedâyî

Eser Ahmet Hamdi tarafından yazılmıştır. Ahmet Hamdi, eserinin takdiminde Muhammed b. Kays’ın Mucem’i ile Behrâm-ı Serahsî’nin Gâyetü’l-Arûzeyn’inden istifade ettiğini söylemektedir.

Kitap iki mukaddime ve altı fasıldan oluşmaktadır. Yazar birinci mukaddimede şiir hakkında bilgiler verir ve şiirin tarihini anlatır. İkinci mukaddimede şiir söylemek için gerekli bilgileri ele alır. Kitabın ilk kısmında aruz veznini, ikinci kısmında kafiyeyi üçüncü kısmında edebî sanatları açıklar. Diğer bölümler nazım çeşitleri ve şiirle ilgili bazı terimleri içermektedir.

Mebâni’l-İnşâ

Eser Süleyman Paşa tarafından yazılmıştır. Süleyman Paşa askerî şahsiyetiyle birlikte Türkçülüğü ve edebî neşirleriyle de tanınmaktadır. Süleyman Paşa Türk dilinin gramerini Tanzimat’tan sonra ilk yazanlardan biridir. Batılı edebiyat nazariyesini de edebiyatımıza kazandıranlardandır.

Mebâni’l-İnşâ sadece bir belâgat kitabı değildir. Edebiyat bilgilerini içine alır ve Türkçe edebî örnekler bakımından zengin bir kadro oluşturur. Ayrıca, Türk nesrini örnek olarak alması bakımından edebiyat nazariyesi alanında bir ilk özelliği gösterir.

Mebâni’l-İnşâ, Mekteb-i Fünûn-ı Harbiye’nin “kitabet” hocası olan Süleyman Paşa’nın bu hocalığı esnasında lisanımızın edebiyatına dair bir kitaba ihtiyaç duymasıyla ortaya çıkmış bir eserdir.

Kitabın birinci cildi mukaddime olarak kabul edilmektedir. Bu bölüm girişten sonra yedi fasla ayrılmaktadır. İlk fasılda kelime ve kelâm incelenir. İkinci fasılda kelam batılı bir tarzda ele alınır. Üslûbun umumî ve hususî vasıfları anlatılır. Üçüncü bölümde kelamın şartları, dördüncü bölümde beyanın şartları, klasik belâgattaki özellikleriyle anlatılır. Beşinci bölümde fesahat, altıncı bölümde ilm-i kelâm batı retoriğine uygun olarak ele alınır. Altıncı bölümde ifade çeşitleri, yedinci bölümde mektuplaşmanın usulü ve kitabetin şartlarından söz edilir.

Yazar Mebâni’l-İnşâ’nın ikinci cildinde “Sanâyi-i Maneviyye” başlığı altında edebî sanatları açıklamaktadır. Bu ciltte kafiye, vezin, şiirin kısımlarını içeren konular vardır. İkinci cilt edebî metinlerle tamamlanır.

Arûz-ı Türkî

Ali Cemâleddin tarafından yazılan eser üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm, Arûz-ı Türkî, ikinci bölüm İlm-i Kavâfî, üçüncü bölüm Sanâyi-i Şi’riyyedir. İlk bölümde “mısra”, “şiir”, “evzân” hakkında bilgiler verir. İkinci bölümde kafiye ele alınır. Üçüncü bölümde şair olacak bir kimsenin neleri bilmesi gerektiği hakkında açıklamalar vardır.

Bu eserin edebiyatımızın nazariyesi açısından önemi, yazarın konularını Türkçe örneklerle açıklamasıdır.

Belâgat-ı Lisân-ı Osmânî

Ahmet Hamdi, klasik Arap belâgatının konularını tam olarak bu eserinde anlatmaktadır. Kitap üç bölüm olarak hazırlanmıştır. Birinci bölüm “ilm-i meânî” ikinci bölüm “ilm-i beyân” üçüncü bölüm “fenn-i bedî”dir.

Belâgat-ı Lisân-ı Osmânî örnekler bakımından zayıftır.

Zübdetü’l-Beyân

Zübdetü’l-Beyân, Daruşşafaka’da hoca olan Mihaliçli Mustafa Efendi’nin ders vermek için hazırladığı bir eserdir. “İlm-i beyân” konusunu ele alan eserin “dibâce”sinde beyan ilminin öneminden söz edilir. Yazar, kitabını bir mukaddime ve üç bap olarak düzenler. Mukaddime hakikat-mecaz ve kinayenin tarifleri verilir.

Baplarda sırasıyla, mecâz-ı Mürsel, istiare, kinaye ve nükteler anlatılır. Yazar hatimede tarizi konu alır. Yazar edebî sanatların daha iyi hatırda kalması için, bu sanatları atasözleriyle anlatmaktadır.

Belâgat-ı Osmâniyye

Cevdet Paşa’nın Mekteb-i Hukuk’ta verdiği belâgat derslerinin kitap haline getirilmesiyle oluşan eserin ilk baskısı fasikül fasikül çıkmıştır. Cevdet Paşa eserini bir mukaddime ve üç baptan meydana getirmiştir. Mukaddimede fesahat ve belâgat üzerinde durulmaktadır. Birinci bölümde meânî, ikinci bölümde beyân, üçüncü bölümde bedî konuları işlenir.

“Hatime” kısmında bir yazı veya konuşmadaki giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinin nasıl olması gerektiği üzerinde durulmaktadır. Bu eserin edebiyatımızda ilk kez münakaşa edilen belâgat kitabı olma özelliği vardır.

Hadîkatü’l-Beyân

Hacı İbrahim tarafından yazılan eser anlaşılması son derece güç bir ifadeye sahiptir. Konularını işlerken Arapçadan faydalanır. Arapça kaideleri Türkçeye uygulamak ister. Dilimizdeki Arapça ve Farsça kelimelerin varlığına dayanarak Arapçadan alınan belâgat kurallarının dilimize uygun geleceğini düşünmektedir. Eser iki cüz olarak yayımlanmıştır.

Yazar, birinci cüzün mukaddimesinde ilim öğrenmenin güçlüğünü anlatır. Sarf, nahiv, meânî, beyan, bediî ve belâgatı birinci cüzde açıklar. İkinci cüzde meânî konularına değinir. Yazar konularını açıklarken örneklerini Arapça olarak vermektedir.

Şerh-i Belâgat

Hacı İbrahim Efendi tarafından yazılmıştır. Cevdet Paşa’nın Belâgat-ı Osmâniyye’si hakkındaki münakaşalarda bu kitabı savunmak amacıyla yazılmış bir kitaptır. Hacı İbrahim Efendi Mekteb-i Hukuk’ta Cevdet Paşa’nın yerine hocalık yaparken Belâgat-ı Osmâniyye’yi okutur. Bu verdiği dersler esnasında yaptığı açıklamaları, Vakit gazetesinde Şerh-i Belâgat adı altında tefrika eder, sonra bunları iki cüz halinde yayımlar.

Şerh-i Belâgat iki cüz olarak Belâgat-ı Osmâniyye’nin ilk kırk sayfasını ve meânî konusuna kadar olan bölümü içermektedir.

Ta’lîm-i Edebiyyât

Ta’lîm-i Edebiyyât, Recâizade Mahmud Ekrem’in Mekteb-i Mülkiye’de okuttuğu edebiyat dersinin notlarından meydana gelen ders kitabıdır.

Eser bir önsöz ve dört fasıldan oluşmaktadır. Birinci faşıl altı bölüme ayrılmıştır. Bütün bu altı bölümde ilk bölüme girmeden önce “zihin”, “fikir”, “hüsn-i tabiat”, “hayal”, “hafıza”, “zarafet yahut nüktedanlık”, “deha ve hünerverî” gibi insan psikolojisini ilgilendiren bazı melekeler üzerinde durulmuştur. Bu konular ilk defa Ta’lîm-i Edebiyyât ile edebiyat nazariyesi ve belâgat kitaplarına girmiş olmaktadır. Yazar ikinci faslı bütünüyle üslûba ayırmıştır. İkinci fasılda üslûbun tarifini yapar ve bu konudaki açıklamalara yer verir. İkinci fasıl “Kavânîn-i Üslûb”; “fesahat”, “vuzuh”, “tabiiyet”, “munakkahiyyet”, “âheng-i selâset”, “muvafakat” olmak üzere altı bölüme ayrılmaktadır. Bu bilgilerden sonra üslûbu üç kısma ayırarak “üslûb-ı sâde”, “üslûb-ı müzeyyen”, “üslûb-ı âlî” konularına ait bilgiler verir. Üslûp konusu ilk defa Recâîzâde Mahmut Ekrem’le birlikte edebiyat nazariyesi kitaplarında yer alır. Ta’lîm-i Edebiyyât’ın üçüncü faslı da üslûp çerçevesinde ele alınmıştır. Bu faslın ana başlığı “Tezyînât-ı Üslûb-ı Envâ-ı Mecâz”dır. Üçüncü fasıl üç bölüm olarak düzenlenmiştir. Birinci bölüm, “mecâz-ı tahyîlî”, ikinci bölüm “mecâz-ı teblîğî”, üçüncü bölüm “marifet-i mecâz”dır. Kitabın dördüncü ve sonuncu faslında sanâyi-i lafziyye konuları ele alınır. (Yetiş, 2006: 76.)

Ahmet Hamdi Tanpınar Ta’lîm-i Edebiyyât hakkında şunları söylemektedir:

“Bu ders kitabı daha ziyade bir hareket olarak mühimdir. Filhakika “Arabın bedî ve beyânı” ve “belâgat”ıyla ilk hesaplaşmamız onunla başlar. O zamana kadar söz sanatlarından bahsedenler, ister umumî çerçeveler içinden (yani, mevzuat-ı ulûm cinsinden ilim tasnifi eserlerinde olduğu gibi) ister tek başına meseleyi ele alsınlar daima Arap edebiyatına bağlı idiler. Ve Aristo’dan, Araplara intikal etmiş estetik kaideleri içinde onun gelişmesinin verdiği verilere dayanarak konuşurlardı.” (Tanpınar, 2003: 639)

Bu yazıda verdiğimiz bilgilere dayanarak edebiyat tarihimizdeki belâgat çalışmalarının 19. asrın ikinci yarısında başladığını söyleyebiliriz. Bu asırdan önce görülen belâgat çalışmaları Arap belâgatına dayandığı için, Türk edebiyatının belâgatını oluşturamamışlardı. Türk nesri nazariye alanında ilk defa Mebâni’l-inşâ’da yer alsa da tam olarak Türk edebiyatının bir nazariye kitabı olamamıştır.

Birgül Zent
Bu yazı İlim Dergisi’nden alınmıştır
.

Latest posts by emedrese (see all)

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.