Semavi Dinlerde Yecüc-Mecüc
- Arapçaya Dair Her Şey - 11 Ocak 2022
- İlahi Dinlere Göre Başörtüsü Meselesinin Değerlendirilmesi - 10 Ocak 2022
- Arapça Sözlük Kullanım Teknikleri - 8 Aralık 2021
İçindekiler
Yahudilik’te Yecüc ve Mecüc (Gog ve Magog)
Kitâb-ı Mukaddes’te yer alan Eski Ahit, Yahudi ve Hristiyanlar indinde kutsiyetine inanılan 39 kitaptan teşekkül eder. Eski Ahdi meydana getiren bu kitaplar da, mahiyet ve muhteviyatları itibariyle Tevrat, Ketuvim (tarih ve hikmet kitapları) ve Neviim (peygamberlerin eserleri) gibi üç bölüme ayrılırlar. Ye’cüc ve Me’cüc, daha çok “Gog ve Magog” adı altında çeşitli bölümlerde geçmektedir. “Yafes’in oğulları: Gomer ve Me’cüc ve Maday ve Yevi’m ve Tubal ve Meşek ve Tiras.” Burada Me’cüc, Yafes’in oğullarından biri olarak görülmektedir.
“Rab uzaktan, dünyanın ucundan bir milleti, dilini anlayamayacağın bir milleti, kartal uçar gibi senin üzerine getirecek, kocamış olanın şahsına itibar etmeyen ve çocuklara acımayan sert yüzlü bir millet ve seni helak edinceye kadar, hayvanların semeresini yiyecek ve seni bitirinceye kadar sana buğday, yeni şarap ve yağ, hayvanlarının yavrularını ve koyunların yavrularını bırakmayacaktır. ” (Tesniye 28/49-51)
Bu babda doğrudan doğruya açık bir isme rastlanmamakla beraber, Allah’a karşı kulluk görevini yapmayan Yahudi milletinin, sert bir milletle te’dib edileceği tehdidi mevcuttur. Zaten Tesniye kitabı, bozulan Yahudi dinini ıslah ve Musa şeriatını yeniden temin gayesiyle kaleme alınmış olduğundan, aynı zamanda bu kitaba, ikinci şeriat kitabı denildiğini unutmamak gerekir.

“İşte, ey İsrail evi, uzaktan üzerinize bir millet getireceğim, Rab diyor, o zorlu bir millet, eski bir millettir, bir millet ki, sen onun dilini bilmez ve ne dediklerini anlamazsın.” (Yeremya: 5/15) Bu ifade de, Tesniye kitabında geçen ifadenin bir tekrarından ibarettir. Yeremya yıllarında Yahuda’da yaşamış Yahudi peygamberidir. Eserinde, ekseriyetle Yahudi halkının azgınlıkları ve isyanları sebebiyle, kendilerinin büyük belalara maruz kalacaklarını bildirir. “Âdemoğlu, Magog diyarından olan, Roşun, Meşekin ve Tubalın beyi Gog’a yönel ve ona karşı peygamberlik et ve de: Yehova şöyle diyor: Roşun, Meşekin ve Tuhalın beyi Gog, işte, ben sana karşıyım.” (Hezekiel 38/2-3) İlk defa burada Gog ve Magog tabirlerine rastlıyoruz. Metnin ifadesinden anlaşıldığına göre Magog bir memleket adı, Gog ise, o memleketin reisi olmaktadır.
“Bundan dolayı, Adem oğlu peygamberlik et ve Gog’a de: Rab Yehova şöyle diyor: Kavmim İsrail emniyette oturunca, sen o gün öğrenmeyecek misin ve sen ve seninle beraber bir çok kavimler, hepsi atlara binmiş, büyük bir cumhur ve kuvvetli bir ordu olarak, şimalin sonlarından, kendi yerinden geleceksin ve diyarı örtmek için bir bulut gibi kavmim İsrail’e karşı çıkacaksın, son günlerde vaki olacak ki, milletlerin gözü önünde sende takdis olunacağım zaman, ey Gog, onlar beni tanısınlar diye, seni kendi diyarıma karşı getireceğim.” (Hezekiel 38/14-16)
Bu ibareden azmış olan İsrailoğullarını terbiye ve te’dib etmek için onları şimalden gelecek kuvvetli bir kavim ile tehdit etmektedir. Burada Gog ya bir reis ya da bir kavmin ismi olduğu anlaşılmaktadır. “Ve Gog, İsrail diyarına karşı geldiği zaman; Rab Yehova’nın sözü, o günde vaki olacak ki, ateş püsküreceğim.” (Hezekiel 38/18) Burada da Gog, reis ya da kavim olabilir.
“Ve sen, ademoğlu, Gog’a karşı peygamberlik et ve de: Rab Yahova şöyle diyor: Roşun, Meşekin ve Tubalın beyi Gog, işte, ben sana karşıyım ve seni geri çevireceğim ve seni ileri götüreceğim ve Şimalin sonlarından seni çıkaracağım ve sol elinden yayını ve sağ elinden oklarını vurup düşüreceğim. Sen, bütün ordularınla ve yanında olan kavimlerle, İsrail dağları üzerinde düşeceksin, yesinler diye her çeşit yırtıcı kuşa ve kırın canavarlarına seni vereceğim. Açık kırda düşeceksin; çünkü ben söyledim, Rab Yehova’nın sözü ve Magog üzerine ve adalarda emniyette oturanlar üzerine ateş göndereceğim ve bilecekler ki, ben Rab’ım.” (Hezekiel 39/1-6)
Bu ifadelerde Gog, büyük bir memleketin, kuvvetli bir kavmin reisini olarak görülmektedir. Magog da bir memleketin halkı olduğu anlaşılmaktadır. Bunlar, Yahudilerle çarpışacak ve neticede mahvolacaklarına işaret edilmektedir.
“Ve o gün vâki olacak ki, İsrail’de denizin şarkında Geçiciler deresinde Gog’a kabir yeri vereceğim ve oradan geçenleri o durduracak ve orada Gog’u ve bütün cumhurunu (halkını) gömecekler ve oraya Hamon-Gog deresi denilecek ve memleketi temizlesinler diye İsrail evi, yedi ay onları gömmekte devam edecekler.” (Hezekiel 39/11-12) Burada da Gog’un reis ve kabilesinin çok kalabalık olduğu ve neticede mahvolacağı belirtilmektedir. Hezekiel kitabında geçen ibarelerin hepsi aşağı yukarı aynı olup, biraz farklı tavsiflerle aynı anlamı ifade etmektedirler.
Hristiyanlık’ta Yecüc ve Mecüc
“Ve bin yıl tamam olunca, şeytan zindanından çözülecektir ve yerin dört köşesinde olan milletleri, Ye’cüc ve Me’cücü, saptırmak ve onları cenk için bir araya toplamak üzere çıkacaktır. Onların sayısı denizin kumu gibidir.” (Yuhanna’nın Vahyi 20/7-8)
Bu ibarede, Şeytan, yer yüzünün bütün milletlerini, Ye’cüc ve Me’cüc’ü saptırmak için çalışacak, bu müfsit taifesinin sayısının çok olacağı ifade edilmektedir. Görüldüğü gibi, Tevrat ve İncillerde Ye’cüc ve Me’cüc hakkındaki fikirler, yukarıda zikrettiklerimizden ibarettir.

Kitabı Mukaddesin Latin harfli Türkçe tercümesinde, bir defa Tekvin’de Yafes’in oğlu Ye’cüc ile, Yuhanna’nın Vahyinde Ye’cüc ve Me’cüc lafızları geçmekte, diğerlerinde ise ekseriyetle Gog-Magog şeklinde zikredilmektedir. Zikredilen şu ibarelerden genel olarak anlaşılan mana, Yahudilerin, Allaha isyanları karşısında, onların çok kuvvetli bir kavim ve reisleriyle çarpışmak mecburiyetinde kalacakları ve Allah’ın yardımıyla bu mütecaviz ve müfsit kavimin mahvolacağı ve onların mekanları olarak ta uzak şimal gösterilmektedir. Bu kavmin ismi, yeri ve zamanı hakkında kati bir bilgi yoktur. Böyle olmasına rağmen, bunların Türkler olduğu fikri nereden gelmektedir. Bu husus da biraz da gayrimüslim müelliflerin Gog ve Magog hakkındaki tefsirlerini gözden geçirmemiz gerekecektir.
Yafeth maddesinde, Yafes, Ye’cüc ve Me’cüc’ün ceddi olarak zikredilir. Bunlar, ekseriyetle Hazer Türklerine ıtlak edilmekle beraber, nadiren de Slavlara hamledilir. Ye’cüc ve Me’cüc maddesinde ise, Onların Gog ve Magog diye takdim edildiklerini ve bunların iki millet olduklarını zikreder. Bunların Kitab-ı Mukaddes ve Müslüman eskatolojisinde şeklini bulduğu beyan edildikten sonra, Magog’un Yafes’ten geldiği ve bu fikrin Arap kaynaklarında bulunduğu kaydedilir.
Ahdi Atik ve Arap kaynakları, bu milletleri dünyanın kuzey doğusuna yerleştirdiklerini, ahir zamanda hücuma geçerek Cenuba geçeceklerini, sayılarının çok olduğunu, yer yüzü sakinlerini öldüreceklerini ve bütün suları içeceklerini kaydeder.
Gog ve Magog, Yuhanna’nın rüyalarında belirttiği dehşetli bir buhrandır. Orada şeytan, Allah’ın seçilmiş kullarına, bütün milletleri kışkırtması adı altında hülasa edilir.
Ezekiel, Gog’u, Magog diyarında bir prens olarak gösterir. Bunlar, ıslah edilmiş Yahudiliğe muhalif olan Kuzey milletleri topluluğunun başıdır. Bunlar, İskitler diye isimlendirilen barbar milletlerdir. Kitabı Mukaddes’e ait bölümlerin tavsiflerine, Hıristiyan şarihlerin tasavvurlarını da katarak, Asya milletlerinin Avrupa’yı istilaları, zihinleri işgal etmiş, adeta bu istilalarda, ahiret günü sahneleri ihdas etmeğe kalkışmışlardır. Bu da Macarların (Hunların olsa gerek) istilasıdır. Londra’da Guild Hall’de görülen iki acaip şeklin kökeni, şüphesiz ki, bu efsaneden gelmektedir.
Gog ve Magog maddesinde Yafes’in oğullarından biridir. Magog ise tam manasıyla tayin edilememiştir. Belki onlar Sami olmayan küçük Asya’daki ırkı gösterir. Ezekiel’in kehanetlerinden biri de Gog ile ilgilidir. Bu Me’cüc arazisi kralıdır. O, büyük bir fatih olup birçok ülkeleri ve milletleri istila eder. Sonunda Filistin’deki İsrail dağlarına kadar gelir. Çeşitli fesatlar zuhur eder ve İsrail, bu karışıklıklar sonunda nihai hürriyetine kavuşur. Ezekiel’in bu kehaneti, vazıh olmadığı gibi, Gog ve Magog da açıkça belli değildir.
Bu şekilde bahis konusu edilen kimseler, o zamanın kuvvetli devleti olan Lidyalılardır. Çünkü Gog kelimesi, Lidya krallarının lakabı olan Gyges’le aynıdır. Diğer bir tahmin de Magog, Buhilin Cipher’i dir. Daha sonra Yeni Ahid’deki yerlerine işaret edilmekte ve bu hikâyenin Yahudilerden Araplara geçtiği söylenmektedir. Buna Kuran’da atıflar vardır. Yü’cüc ve Me’cüc, bunun Arapça şeklidir. Gog ve Magog, cin ve devlerin ismi olmuş, ayrıca bu iki isim, Londra’da Guild Hall’de dikilen iki odun heykele verilmiştir.
İslamiyet’te Yecüc ve Mecüc
Yecüc ve Mecüc, İslâm inancına göre “eşrâtu’s-saat’tan (Kıyametin büyük alâmetlerinden) biri olmak üzere, yeryüzünde bozgunculuk çıkaran ve gerçek mahiyetlerini Allah’ın bildiği iki topluluktur.
Ye’cüc ve Me’cüc kelimeleri Arapçaya başka bir dilden girmiştir. Frenkler, buna “Yağuğ ve Mağuğ” demişler, Şeytanın zürriyeti olduğuna inanmışlardır. Bazı kimseler de yeryüzündeki insanların onda dokuzunun Ye’cüc ve Me’cüc olduğunu söylemişleridir. İslâm inancına göre ise, Ye’cüc ve Me’cüc, eşrât-ı saattandır. Ye’cüc ve Me’cüc Kitap ve Sünnetle sabittir. Kurân-ı Kerîm’de iki âyette geçer:
“Dediler ki: “Ey Zülkarneyn! Ye’cüc ve Me’cüc (adlı kavimler) yeryüzünde bozgunculuk yapmaktadırlar. Onlarla bizim aramıza bir engel yapman karşılığında sana bir vergi verelim mi?” (Kehf Sûresi, 94)
“Nihayet Ye’cüc ve Me’cüc’ün önü açıldığı zaman her tepeden akın ederler. Gerçek vaad (kıyametin kopması) yaklaşır, bir de bakarsın inkâr edenlerin gözleri açılıp donakalmıştır. “Eyvah bizlere! Doğrusu biz bundan gafildik. Hatta biz zalim kimselermişiz” derler.” (Enbiyâ Sûresi 96-97)
Rivayetlere göre, Ye’cûc ve Me’cûc, kötü ve belâlı iki millettir. Yüzleri yassı, gözleri küçük, kulakları çok büyük, boyları kısa, sayıları çoktur. Kıyamete yakın yeryüzüne yayılacaklardır. Ye’cûc ve Me’cûc kavminde ani doğumlar olacak, böylece birdenbire artacaklardır. Nasıl sinekler teressübat üzerinde birden çoğalıyorlarsa, onlar da öyle çoğalacaklardır. Şu an bulundukları yer Hak Teâlâ’nın ilminde gizlidir. Vakti geldiği zaman, Sedd-i Zülkarneyn dümdüz olacak ve bu kavim yeryüzüne yayılacaktır. Ancak Mekke-i Mükerreme, Medîne-i Münevvere ve Kudüs-i Şerîf’e giremeyeceklerdir. Bu mübarek beldelerin dışındaki her yere gireceklerdir. Geçtikleri yerlerde yiyip içip her şeyi kurutacaklar ve etrafını fesada uğratacaklardır. Çekirgeler gibi olacaklar, haşerat gibi zarar vereceklerdir. Nihâyet Allah onları helâk edecektir.
Hz. Peygamber (sav)’in hanımlarından Zeynep binti Cahş (ra)’dan gelen bir rivayette ifade olunduğuna göre, bir defasında telaşla Zeynep (ra)’ın yanına girerek; “Lâ ilahe illallah!.. Vukuu yaklaşan bir şerden, büyük bir fitneden dolayı vay Arabın haline? Bugün Ye’cüc ve Me’cüc’ün seddinden şunun gibi bir delik açıldı.” buyurdu da, başparmağıyla onun yanındaki şehadet parmağını halkaladı. Bunun üzerine Zeynep b. Cahş; “Ey Rasûlüllah! İçimizde bu kadar iyi kimseler varken biz helak olur muyuz?” diye sordu. Rasûlüllah; “Evet! Fısk ve fücur, fuhuş ve masiyet çoğaldığı zaman helak olursunuz!” diye cevap verdi. Muhammed Esed’e (ö. 1992) göre; Arapçadaki Ye’cûc ve Me’cûc tabirleri, Kitâb-ı Mukaddes’de bunlarla ilgili belirsiz bazı atıflara dayanarak bütün Avrupa dillerinde Gog ve Magog olarak geçmiştir. Klasik dönem sonrası müfessirlerin çoğu, bu kavimleri Moğollar ve Tatarlar’la özdeşleştirmektedirler.
Klasik müfessirlerden bazıları (örn. Taberî ö. 923) bu ifadeyi belirli bir tarihî olay için bir ön-haber olarak, yani sonraları Moğollar ve Tatarlarla özdeşleştirilen saldırgan “Yecüc ve Mecüc” topluluklarının gelecekteki saldırılarına dair gaybî bir haber olarak görmektedirler. Bu “özdeşleştirme”, daha çok, İbni Hanbel (ö. 855), Buhârî ve Müslim tarafından nakledilen oldukça güvenilir bulunan bir rivayete dayandırılmaktadır. Bu rivayete göre, Allah’ın Resûlü bir gün gelecekten işaretler taşıyan bir rüya görür ve uykudan uyandığında bu rüyasından bahisle esef içinde: “Allah’tan başka ilah yok! Yaklaşan felaketten ötürü vah Araplara: Yecüc Mecüc seddinde bugün küçük bir gedik açıldı!” der.
Orta çağdan beri Müslümanlar, bu rüyada 13. yüzyılda cereyan eden ve Abbasi İmparatorluğu’nu yıkıp böylece Arap siyasal gücünü felce uğratan Moğol istilasını önceden haber veren bir ima bulagelmişlerdir. Oysa, surenin 99-101. ayetlerinde “Yecüc ve Mecüc’le baglantılı olarak “O Gün’den -yani, Hesap Günü’nden- bahsediyor olması göstermektedir ki; “Rabbimin belirlediği gün” ifadesi aslında, insanın bütün faaliyetlerinin son bulacağı Son Saat’le ilgilidir. Fakat Son Saat’in yaklaşmasına ya da yakınlığına ilişkin Kur’ânî atıfların hiçbiri beşerî zaman kavramıyla bağdaşmadığına göre, yukarıdaki her iki açıklamayı da, “Son Saat’in vukuunun insan için belirsiz -ve beşerî deyimlerle ifadeye çalışıldığında belki çok uzun- bir süreyi kapsadığı ve inkarcı/bozguncu “Yecüc ve Mecüc” kuvvetlerinin zuhurunun “Son Saat’in yaklaşmasına delalet eden belirtilerden biri olduğu anlamında geçerli saymak mümkündür ve nihayet, özellikle 21:96-97’ye dayanarak, Yecüc ve Mecüc’ün, belli kavimler ya da varlıklar anlamında değil, fakat Son Saat’in gelip çatmasından önce insan uygarlığının bütünüyle yok olmasına yol açacak bir toplumsal felaketler serisi anlamında, bütünüyle temsilî bir unsur olduğunu söylemek son derece mantıkî olacaktır.

Tefsir kitaplarındaki bilgilerden öğrendiğimize göre, salih bir zat olan Zülkarneyn dindar kimsedir. İşte bu zat Allah’ın lütfuyla bir batıya, bir doğuya, üçüncü kere de kuzey tarafa doğru gitti ve iki sed arasında bir yere vardı ki, işte buradan Ye’cüc ve Me’cüc hücum ediyor, bozgunculuk çıkarıyor; ekinleri ve insanları yok ediyor. Orada halkın isteği üzerine, Zülkarneyn, Ye’cüc ve Me’cûc’ün zararından onları kurtarmak için bir sed yaptı. (Seddin yapımı bitince), artık Ye’cüc ve Me’cüc onu ne aşabildiler ve ne de delebildiler (Kehf; 18/97). Buradan anlıyoruz ki, artık Ye’cüc ve Me’cüc, saldırganlıklarını sürdürmediler. İşin tarihi yönü böyle. Zülkarneyn, sed yapmış ve Ye’cüc ile Me’cüc’ûn fesadını önlemiştir.
Enbiya suresi 96-97. ayetlerinden de anlaşılıyor ki, Kıyamet kopmadan önce, onlarla birtakım insanlar arasında bir engel olarak yapılan sed açılacak; onlar insanlara saldıracaklardır.
Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki: “Ye’cüc ve Me’cüc (seddi) her gün kazarak nihayet güneşin ışığını görmeye yakın, başlarındaki kişi onlara: “Haydi dönün, kazımıza yarın devam ederiz!” der. Allah Teâlâ, sabah oluncaya kadar seddi eski güçlü haline iade eder. Bu hal onların müddetleri doluncaya kadar devam edecek. Vakit dolup da Allah onları insanların üzerine göndermek istediği zaman, aynı şekilde yine kazacaklar, güneşin ışığını görecekleri gedik açılacağı zaman, başlarındaki “haydi dönün inşaallah yarın kazmaya devam ederiz” diyecek. Onlar da “inşaallah!” diyecekler; ertesi günü gelecekler. Bu sefer seddi bıraktıkları gibi bulacaklar. Yine kazacaklar, bu sefer insanların üzerine çıkacaklar ve (uğradıkları) suyu içip tüketecekler. İnsanlar, onlara karşı kalelerine çekilecekler. Bu sefer onlar da oklarını göğe atacaklar. Okları, üzeri kanlı olarak geri dönecek. Bunun üzerine Yecüc ve Mecüc: “Biz yeryüzündeki insanları kahrettik ve göktekilere de galebe çaldık” diyecekler. Sonra Allah, onların enselerine musallat olacak deve kurtlarını gönderecek, bunlarla onları öldürecek.”
Resülullah devamla dedi ki: “Nefsim elinde olan Zât-ı Zülcelâl’e yemin olsun ki, yerdeki hayvanlar onların etlerini yemek suretiyle muhakkak ki iyice semirecek ve memeleri sütle dolacaktır.”
Abdullah İbnu Mes’ud radıyallahu anh anlatıyor: “Miraç gecesinde, Resülullah aleyhissalâtu vesselam Hz. İbrahim[46], Hz. Musa ve Hz. İsa ile karşılaştı. Kıyameti aralarında müzakere ettiler. Önce Hz. İbrahim aleyhisselâm’dan başlayıp ona Kıyametten sordular. Onun Kıyamet hakkında herhangi bir bilgisi yoktu. Sonra Hz. Musa aleyhisselam’a sordular. Kıyamet hakkında onun da bir bilgisi yoktu. Söz Hz. İsa aleyhisselâm’a geldi. O: “Kıyametin kopmasına yakın şeyler (alametler) hakkında bana bilgi verildi. Ama Kıyametin kopma (vaktini) Allah’tan başka hiç kimse bilemez.” dedi. Sonra (Kıyametin alâmetlerinden biri olarak) Deccal‘in çıkmasını anlattı. Şunları söyledi:
“Sonra ben inip onu öldüreceğim ve bundan sonra halk memleketlerine dönecek. Bu defa onların karşısına Ye’cüc ve Me’cüc çıkacak ve her tepeden hızla hücum edeceklerdir. Onlar giderken rastladıkları her suyu içip tüketecekler ve uğrayacakları her şeyi bozup alt-üst edecekler. Bunun üzerine halk feryat ederek Allah’tan yardım dileyecek. Ben de Ye’cüc ve Me’cüc’ü öldürmesi için Allah’a dua edeceğim. (Duâm kabul görecek) ve yer onların (leşlerinin) kokusu ile çok pis kokacak. Ben yine Allah’a dua edeceğim! Allah da bir su gönderecek ve o su, onları taşıyıp denize atacaktır. Daha sonra dağlar ufaltılıp dağıtılacak ve yer, derinin yarılıp genişletildiği gibi yayılıp genişletilecek. İşte söylenen bu hal vuküa gelince, insanlara yakınlığı itibariyle Kıyametin, ev halkı ne zaman doğumu ile aniden karşılaşacaklarını bilmedikleri hamile kadın gibi olacağı bana bildirildi”.
Hadîs-i şerîfte, “Yaklaşan bir belâdan Arab’ın vay hâline!” buyrularak “Arap” isminin zikredilip diğer milletlerin isimlerinin zikredilmemesinin hikmeti, o gün için Müslümanların hemen hemen tamamını Arapların teşkil etmesi gerçeğidir. Bu bakımdan buradaki ifade, bütün Müslüman toplulukları içine almaktadır. Bir kısım ulemaya göre, “yaklaşan belâ” ifadesiyle de, Hz. Osman’ın öldürülmesiyle beraber ümmet için başlayacak olan fitneler kastedilmektedir ve bu fitneler, Ye’cûc ile Me’cûc’un seddinde maddî ve manevi bir gediğin açılmasına sebep olarak kabul edilmektedir.
Bugün bu Kur’an’da adı geçen sed var mıdır, yok mudur? Henüz mesele açıklığa kavuşmuş değildir. Yalnız bu sed, Zülkarneyn tarafından yapılmıştır. Ye’cüc ve Me’cûc vardır ve bunların kıyamet kopmadan önce, ortaya çıkıp çekirgeler gibi birçok yerleri yakıp yıkacakları kesindir.
Bu makaleyi okuyanlar için tavsiye yazılar:
Yecüc ile Mecüc Kimdir?
Yahudi, Hristiyan ve İslam Düşüncesinde Ölüm Sonrası Hayat ve Diriliş İnancının Teolojik Temelleri
Kaynaklar
TDV İslam Ansiklopedisi, Yecüc ve Mecüc ve Kıyamet Alametleri Maddeleri.
Zülkarneyn, Yecüc ve Mecüc Tefsiri, Mete Firidin, Ay Kitap Yayınları, İstanbul, 2012.
Yecüc ve Mecüc Kelimelerinin Etimolojisine Dair, Yasin Meral, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 59/2, 181-169 s.
Zülkarneyn Kıssası, Mustafa Öztürk, Karadeniz Teknik Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1/3, 7-31 s.