Sünnet Nedir?
Sünnet Nedir?
İçindekiler
SÜNNET NEDİR?
Sünnet kısaca; Hz. Peygamber’in söz, fiil ve takrirleridir. “Delil Nedir?” yazımızda bu taksimatın açıklama ve örneklerine yer vermiştik. Bu yazımızda daha çok, sünnetin aktarılma şekline -başka bir ifadeyle- rivayet şekli itibarıyla sünnetin taksimatına odaklanacağız.
Fıkhın bir kaynağı olan sünnet, Kur’an üzerinde açıklayıcı, tahsis edici ve takyid edici bir işleve sahiptir. Kur’an’da olmayan bazı hükümleri de içermesi açısından Kur’an’dan sonra çok önemli bir kaynaktır. Söz konusu bu kaynak, rivayet şekli bakımından üçe ayrılır. Bunlar sırasıyla mütevatir, meşhur ve ahad olarak karşımıza çıkar. Şimdi sırasıyla bu kavramları inceleyelim.
Mütevatir Sünnet
Mütevatir, yalan üzere birleşmeleri mümkün olmayan bir topluluğun, yine aynı şekilde yalan üzere birleşmeleri mümkün olmayan bir topluluktan naklettiği habere denir. Mütevatir haber kendi içinde lafzi ve manevi olmak üzere iki kısma ayrılır. Lafzi mütevatir, bir haberin aynı lafızlarla rivayet edilmesidir. Manevi mütevatir ise bir haberin farklı lafızlarla da olsa aynı anlama gelen lafızlarla rivayet edilmesidir. Hz. Peygamber’in dua ederken ellerini açarak yukarı kaldırıldığına dair rivayetler, manen mütevatir haber örneğidir.
Meşhur Sünnet
Meşhur haber, sahabe arasında ahad iken, sonraki iki nesilde yaygınlık kazanarak yalan üzerine anlaşmaları düşünülemeyen bir topluluk tarafından nakledilen haberdir. Hanefilere göre meşhur haber, mütevatir derecesindedir.
Ahad Sünnet
Ahad sünnet veya haber-i vahid olarak adlandırılan bu sünnet, ikinci ve üçüncü nesilde tevatür sayısına ulaşmamış yani yalan üzerinde anlaşmaları düşünebilen sayıdaki kişiler tarafından nakledilmiş haberleri kapsar.
Haber-i Vâhid İle İstidlal
Burada hemen belirtmek gerekir ki, haber-i vahid zannı gerektirir. Dolayısıyla hüccet olması noktasında birtakım ayrımlar söz konusudur. İtikatta zan içeren şey, hüccet kabul edilmez. Fakat amel söz konusu olduğunda zan yeterli görülür. Haber-i vahidin hüccet olabilip onunla amel edilebilmesi için birtakım şartlar ileri sürülmüştür. Şimdi bu şartları örnekleriyle birlikte incelemeye başlayalım.
1-Haber-i vahid Kur’an’a aykırı olmamalıdır.
Cessas, “Size Rabbinizden indirilen uyun.” ayetini tefsir ederken bu ayetin Kur’an’a ittiba etmenin vücubuna ve Kur’an’ın hükmüne ahad haberlerle itirazın caiz olmadığına delil olduğunu söyler. Bu itibarla, Kur’an’ın haber-i vahid sebebiyle terkedilmesi caiz değildir.
“Hz. Peygamber, bir şahit ve yeminle hükmetti.”
İmam Şafii, -mali konularda- davacının yemini ve bir şahit ile hüküm verilebileceği konusunda bu hadisi tutmuştur. Ebu Hanife’ye göre ise, hiçbir hususta şahit ve yemin ile hüküm verilemez. Çünkü bu haber, “Ey inanalar! Belirli bir süreye kadar bir borç ilişkisine girdiğiniz zaman onu yazın… Erkeklerinizden iki şahit getirin, eğer iki erkek olmazsa, bir erkek iki kadın da yeter.”6 ayetine aykırıdır. Hanefiler, bu haberin zikredilen ayete birkaç yönden aykırı olduğunu ileri sürerek bununla amel etmemişlerdir. Bu aykırılık yönleri şunlardır:
Allah bu mücmeli tefsir ederek, şahit getirme işinin iki şekilde yapılabileceğini belirtmiştir. Bunlardan birincisi iki erkeğin şahitliği, ikincisi de bir erkek, iki kadının şahitliği şeklindedir. Bu tefsir, söz konusu iki seçeneğin birbirine eşit olduğunu veya birincisi olmazsa ikincisinin devreye sokulacağını bildiriyor olabilir. Her iki halde de emredilen şahit getirme işinin bu iki neviden birine mahsus olması gerekir. Bu durumda, bir şahit ve yemini üçüncü bir şahit getirme şekli saymak, nassa haber-i vahidle ziyade yapmak demektir.
Allah, söz konusu ayetin devamında, “Bu Allah katında daha adaletli, şehadet için daha düzgün ve şüpheye düşmemenize daha yakındır.” diyerek şüphenin ortadan kalkacağı şahit getirme yolunun en alt çizgisinin iki erkek veya bir erkek ile iki kadının şahitliği olduğunu belirtmiştir. Daha kolay olmasına rağmen şahit ve yeminin söz konusu edilmemesi, ayetin işaret tarikiyle şahit ve yeminin hüccet olmadığına delalet ettiğini göstermektedir.
2-Haber-i vahid, meşhur sünnete aykırı olmamalıdır.
Hanefi usul kitaplarında meşhur sünnete muhalefet gerekçesiyle reddedilen hadise örnek olarak “Şahit ve yemin ile kaza” hadisi örnek olarak verilebilir. Hanefiler bu hadisin, “Beyyine davacıya, yemin davalıya” meşhur hadisine aykırı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Beyyine hadisinde, beyyinenin davacıya, yeminin davalıya ait olduğu ifade edilmekte, şahit ve yemin hadisinde ise, bir şahit ve davacının yemini ile hüküm verilebileceği belirtilmektedir.
3-Sahabe bu haberle ihticac ve amel etmiş olmalıdır.
“Birinizin kabını köpek yaladığı zaman onu döksün, sonra biri toprakla olmak üzere onu yedi defa yıkasın.”
Ebu Hureyre rivayet ettiği bu hadisin aksine amel ederek kabını üç defa yıkamıştır.
“Yetimlerin mallarında hayrı gözletiniz ki, zekât onu yiyip bitirmesin.”
Hanefiler bu hadisle amel etmeyiş sebeplerini şöyle açıklamışlardır: Sahabe çocuğun malında zekât gerekip gerekmediği hususunda ihtilaf etmişler ve bu hadisi hiç söz konusu etmemişlerdir. Bu durum hadisin sabit olmadığını gösterir. Eğer sabit olsaydı aralarında yayılır ve karşı görüşte olanlara karşı öne sürülürdü.
4-Rivayet, çok sık tekrarlanan ve herkesi ilgilendiren bir olayla (Umumu’l Belva) alakalı olmamalıdır.
“Hz. Peygamber rükûya giderken ve başını rükudan kaldırdığı zaman ellerini kaldırırdı.”
Hanefiler bu gibi durumlarda ahad tarikiyle rivayet edilen hadisleri kabul etmez ve onlarla amel etmezler. Bu sebeple onlar yukarıda verilen Abdullah bin Ömer hadisiyle amel etmemişlerdir. Zira namaz her gün tekrarlanan ve cemaat halinde tekrarlanan bir ibadettir. Şayet böyle bir sünnet olsaydı Hz. Peygamber ile namaz kılan herkesin bunu nakletmesi gerekirdi. Bu durum aynı şekilde cehri namazlarda besmelenin açıktan okunduğu hadisi için de geçerlidir.
Malikiler, haber-i vahidin Medine ehlinin ameline ters düşmemesini şart koşmuşlardır. İmam Şafii ise hadisin senedinin sahih ve muttasıl olmasını şart koşmuştur. Bu sebeple mürsel hadislerle amel etmemiştir. Ahmed bin Hanbel de hadisin senedinin muttasıl olmasını şart koşmayıp mürsel hadisle amel etmiş ve bu hadisleri kıyasa tercih etmiştir.
Bu makaleyi okuyanlar için tavsiye yazı: “Hüküm Nedir?“
Kaynaklar
Bedir, Mürteza. “Sünnet”, DİA
Ertürk, Mustafa. “Haber-i Vâhid”, DİA
Yunus Apayadın, Hanefi Hukukçuların Hadis Karşısındaki Tavırlarının Bir Göstergesi Olarak Manevi Inkıta Makalesi