Emir Sigası
Emir Sigası
İçindekiler
EMİR SİGASI
Emir, bir işin yapılmasının istendiğini ifade eden bir fıkıh usulü terimidir. Bu yazımızda emir sigasının delaletini, emrin tekrar ifade edip etmediğini ve emrin fevri gerektirip gerektirmediğini inceleyeceğiz.
Emir Sigasının Delaleti
Fıkıh usulü âlimlerinin çoğunun tercih ettiği görüşe göre, aksine bir delil bulunmadıkça emir vücuba delalet eder. Dolayısıyla emir, taşıdığı karine ve delillere göre farz, vacip, nedb ve ibaha hükümlerinden birine delalet edebilir. Mesela haram kılmadan sonra gelen emir, ibahaya delalet etmektedir. Cuma yasağından sonra alışveriş emrinin delaleti gibi.
Zâhirilere göre emrin vücuptan alınıp başka bir manaya hamledilebilmesi için karine yeterli değildir. Bu hamli destekleyen başka bir nassın veya icmânın bulunması gerekir. Cumhur ile Zâhiriler arasındaki bu görüş farklılığına müdâyene ayeti (Bakara 282) örnek olarak verilebilir. Zâhiri anlayışa göre ayetteki emirlerden borçları yazmanın ve şahit bulundurmanın vacip olduğu sonucu çıkmaktadır. Ancak cumhur şu gerekçelerle borçları yazmanın ve şahit bulundurmanın vacip olmadığı görüşündedir.
Ayet, devamında “Şayet birbirinize güvenirseniz, güvenilen kimse borcunu ödesin.” hitabı baştaki “Borçları yazın!” hitabının nedb için olduğunu sarih olarak göstermektedir. Çünkü bu ayette “Birbirinize güvenmişseniz, bu takdirde kendisine güvenilen kişi bu güveni boşa çıkarmayıp emaneti yerine getirsin!” denilerek borcun yazılmayabileceği ima edilmektedir.
Emrin Tekrarı Gerektirmesi
Başka delil ve karine olmadığı sürece emir, tekrar ifade etmez. Emre konu olan hükmün sebebi tekrar ediyorsa, emrin mucebi de tekrar eder. Günde beş vakit namaz böyledir. Namaz vakitleri namazın sebepleridir. Vakit tekrar ettikçe namaz emri de tekrar eder. Ancak hac, ömürde bir defa olmak üzere farzdır. Çünkü onun sebebi Kâbe’dir. Kâbe tekrar etmediğine ve haccın tekrarını gerektirecek bir delil ya da karine de bulunmadığına göre, hac ibadetinin farziyeti tekerrür etmez.
Bir teyemmümle birden fazla namaz kılınması tartışmalı olan bu konuyla alakalı olarak örnek verilebilir. Teyemmüm eden şahıs, bu teyemmümü ile ancak bir tek farz namaz kılabilir. Şafii ve Malikiler ile Taberi de bu görüştedir. Hanefilere göre teyemmüm eden kişi, istediği kadar farz ve nafile namaz kılabilir. Teyemmüm ancak abdestin bozulduğu şeylerle bir de suyun bulunması ile bozulur. Bu görüş ayrılığının esası, abdest ve teyemmümle ilgili Maide suresinin 6. ayetindeki abdest ve teyemmüm emrinin tekrarı gerektirip gerektirmediği konusundaki tartışmadır.
Bir davranışın farz ya da vacip olması sadece emir kipiyle sabit olmaz. Örneğin bir şeyin yapılmasının istenmesi, övülmesi ya da dünyevi ve uhrevi karşılığının belirtilmesi, o şeyin emredilme üsluplarındandır.
Emrin Fevri Gerektirmesi
Emir konusundaki diğer bir tartışma da mutlak emrin fevr mi yoksa terâhi mi gerektirdiği meselesidir. Fevr, emrin gerektirdiği mükellefiyetin imkân dâhilinde derhal yapılmasıdır. Terâhi ise emre derhal imtisal edilmeyip emrin gereğinin ertelenerek caiz olan vakti içerisinde daha sonra yapılabilmesidir.
Birinci görüşe göre emrin derhal yapılmayıp sonraya bırakılması muâhezeyi yani sorguya çekilmeyi gerektirir. İkinci görüş yani emrin terâhi üzere olduğu görüşü benimsendiğinde ise emrin gereği, mümkün olan vakit içerisinde daha sonra yapılabilir.
Birinci görüşe göre emir fevre delalet eder. Hanbeli ekolünde kuvvetli görüş ve Malik’e nisbet edilen görüş budur. Hanefilerden Kerhi de bu görüşü benimsemiştir. İkinci görüşe göre ise emir belli bir zamana bağlamamışsa fevre de terâhiye de delalet etmez. Bununla birlikte emrin bir an önce yerine getirilmesi daha faziletlidir. Bu ikinci görüş Hanefi, Şafii ve Malikilerden çoğunluğun görüşüdür.
Emir sigası hakkında daha detaylı daha bilgi için şu makaleyi okuyabilirsiniz: Emir
Kaynaklar
Öğüt, Salim. “Emir”, DİA
İslam Hukuk Usulü, Yunus Apaydın, Bilay Yayınları, 2018.
Fıkıh Usulü, Abdullah Kahraman, Rağbet Yayıncılık, 2016.