İslami İlimler Bize Ne Kazandırıyor?
Prof. Dr. Orhan ÇEKER
Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Bizim klasik kitapların başında şunu yazar: “Bu ilmin (fıkıh, kelam, tefsir, hadis…) gayesi dünya-ahiret saadetini kazandırmaktır”. İnsan Allah’a ibadet ve O’nu tanımak için yaratıldığına göre bu ilimler insana, esas gayeye götürecek kılavuzluğu yapmaktadır. İnsanın en hayati konularda kılavuzsuz olması insanı ne hale sokacaksa, İslami ilimler olmadan insan işte o hale düşer. Hatta bu sefillik ve rezillik ahireti de kapsadığı için çok şiddetli bir rezillik ve sefillik olacaktır. Öyle ise insan izzeti bu ilimler vasıtası ile yani bu ilimler ile amel etmek suretiyle elde eder.
Prof. Dr. Necdet TOSUN
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
İnsanlar okuyarak, izleyerek veya duyarak öğrendikleri bilgiler ile kendi karakterini inşa ederler ve hayata o pencereden bakarlar. İslami ilimleri öğrenen kişi de hayata ve çevresine “müslüman gözüyle” bakacak, davranışlarını bu bakış açısı ve düşünce tarzı belirleyecektir. Mesela, İslami ilimleri öğrenen ve öğrendiğiyle amel eden samimi bir müslüman hırsızlık yapamaz, yalan söyleyemez, iftira atamaz. Çünkü okuduğu İslami ilimler, kendisine böyle bir yol ve hayat tarzı çizmiş, ona bir kişilik kazandırmıştır. Burada şu soru akla gelebilir: O halde İslami ilimleri öğrenen kişilerde kibir, yalan, dedikodu gibi kötü ahlak nasıl olabiliyor? Cevabı şudur: İslami ilimleri sadece ezberleyip beyne doldurmak, onları tam olarak özümsememek, bu sonuçları doğurmaktadır. Bu ilimleri öğrendikten sonra ihlas ve samimiyetle uygulamaya çalışan kişilerde sağlam bir karakter ve güzel ahlak meydana gelecektir.
Prof. Dr. Saffet KÖSE
Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Öncelikle İslami ilimler deyince iki şeyi anlıyorum. Birincisi Kaynağı Kur’ân ve Sünnet olan ilimler. Bunlar Allah Te’âlâ ile Elest Bezmi’nde yapmış olduğumuz ulûhiyyet-ubûdiyyyet sözleşmesinin (A’râf, 7/172) hükümlerini anlamamızı sağlıyor ve böylece Allah’ın rızasının hangi söz ve davranışlarda olduğunu öğrenebiliyoruz. Bundan sonrası o doğrultuda irademizi kullanmamıza kalıyor. İkincisi de fizik, kimya, biyoloji, tıp, mühendislik, matematik gibi konusu madde ve akıl olan müspet ilimlerle ilgilidir. Bunların kanunlarını koyan da Allah Te’âlâ’dır. Bunlar kevnî ayetlerdir. İnsan, bu ilimlere ait kanunları keşfeder, sebep-sonuç ilişkilerini çözer ve maddeye uygulayarak teknoloji üretir. Yani teknoloji sebep-sonuç ilişkileri çözümlenebilmiş kanunların (kevnî ayetlerin) maddeye uygulanmasından ibarettir. Bu ilimler bizim bu yolla dünyadaki işlerimizi kolaylaştırmayı sağlıyor ve Rabbimize şükre vesile oluyor. Mesela uçuş kanunlarını koyan Allah’tır. Allah bu kanunu yaratmasaydı uçmak mümkün olmazdı. İnsan bu kanunu keşfeder ve maddeye uygular yani uçak yapar ve uçar. Bu teknoloji Allah’ın rahmetinin bir sonucu olduğu için onu insanlık aleyhine kullanmak küfran-ı nimettir ve hainliktir. Ayrıca bu ilimler yoluyla evreni izleyerek bu mükemmel kanunlardan oluşan denge ve düzeni görebiliyoruz, anlayabiliyoruz. Bu da Allah’ı bulmaya, bulmuş olanların da imanlarının artmasını sağlıyor. Çünkü bu mükemmel yapı ancak Allah’ın eseri olabilir. Bu sebeple her iki ilimde de hayati önemdeki zaruri bilgileri öğrenmek farz-ı ayn, uzmanlık derecesinde öğrenmek ise farz-ı kifayedir. Birincisi bireysel, diğeri toplumsal farzdır. Mesela ibadetleri öğrenmek farz-ı ayn, ama ileri derecede bilgi farz-ı kifayedir. Kendini aldanmalardan koruyacak ölçüde mesela hesabını kitabını yapacak şekilde matematik bilgisi farz-ı ayn ama ileri derecede matematik farz-ı kifâyedir. Bütün ilimler böyledir. İnsanların ilgilenmesi bakımından İslam’da din ilmi dünya ilmi diye bir ayırım yoktur. Hepsinin kanununu koyan Allah Te’âlâ’dır. Bu ayırım öğrenme açısından değil sadece fonksiyonları bakımından geçerli olabilir. Yani tefsir, hadisle uğraşan ne kadar Allah’ın ilmi ile uğraşıyor ise Tıp fakültesinde laboratuvardaki ilim adamı da aynı şekilde Allah’ın ilmi ile uğraşıyor demektir.
Prof. Dr. Ali AKPINAR
Gaziantep Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı
İslam, dünyayı dizayn eden, bizlere ahireti kazandıran hayat nizamıdır. İslam’ı yaşamak, bize dünya ve ahireti kazandırır. Dünya ve Ahiret cennetini kazandırır. İslam’ı ilimlerden amaç, İslam’ı bilinçli bir şekilde yaşamaktır. Yalnızca bilmek yetmez, ama bilmeden de bilinçli yaşama olmaz. Önemli olan bilerek yaşamaktır.
Prof. Dr. Ahmet YAMAN
Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı
İslâmî ilimler kimlik kazandırır. Kimlik, kim olduğunuzu bildiren; nerede durduğunuzun/duracağınızın ve olaylar karşısında nasıl tavır alacağınızın ipuçlarını veren bir olgudur. Akâid ve Kelâm, inancınızı şekillendirir. Fıkıh bütün boyutlarıyla amelinizi yani dünya hayatınızı yönlendirir. Tefsir Allah kelâmını açıklarken, Hadis Hz. Peygamber’in bu ilâhî kelâmdan beslenen hayat veren çağrısının size sahih yollarla ulaşmasını sağlar. Felsefeyi değil zühdü esas alan saf tasavvuf ise ruhunuzu inceltir. İşte müslüman kimliği, bu ilimlerin bir bileşkesidir ve Ulûm-ı İslâmiyye müslümanca duruşun teminatıdır.
Yrd. Doç. Dr. Halil İbrahim KUTLAY
FSM Vakıf Üniversitesi İslâmî İlimler Fakültesi
İslâmî İlimlerin öncelikli hedefi; Allah’ın sevgili kulu olabilmek için Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerimi ve Kur’an İlimlerini; Sevgili Peygamberimiz’in gerçek anlamda ümmeti olabilmek için Kur’an-ı Kerimin en güzel tefsiri olan Hadis-i Şerifleri öğrenmek; Kitab ve Sünnetten süzülen Fıkıh, Akaid, Siyer, Şemail, Muamelat ve Ahlak ilimlerini öğrenmek, öğretmek, yaşamak, yaşatmak; bu sayede iman, ibadet, ahlak, irfan, hikmet, zühd, takva ve cihad eri olabilmektir. İslami ilimleri öğrenip öğreterek; toplum modeli olarak ilk nesil ve örnek nesil olan Ashab-ı Kiramın ölçü ve ilkelerini özümseyerek ve benimseyerek; tarih boyunca bu ilimleri nesilden nesile en güzel şekilde nakleden selef-i salihini, ilim ve irşad erbabını rahmet, takdir ve minnetle anarak; Allah ve Rasûlullah yolunda yürüyen; dinamik, aksiyoner, çalışkan, yürekli, iyiliksever, hizmete aşık, manevî sorumluluğunu iyi bilen; imanlı ve şuurlu bir gençliğin yetişmesi için var güçle çalışmak en önemli görevimizdir. İslami İlimlerin amacı; öğrenilen İslamî İlimlerin ilk planda ilim talebelerine ve Müslüman halka öğretilerek içinde yaşadığımız İslam toplumunun ilim, irfan, kulluk, şuur, takva ve cihad alanlarında ilmî ve manevî kalitesini yükseltmek; sonra da bununla yetinmeyerek bütün insanlığa İslam’ın ulvî mesajını en güzel şekilde sunarak; adalet, hürriyet, müsamaha, edeb, güzel ahlak, hizmet, emanet, sevgi ve kardeşlik gibi en üstün insanî, medenî ve ahlakî değerlere sahip olan İslam Medeniyeti’nin aileye, topluma, gönüllere ve yeryüzünün her köşesine hakim olmasını temin etmektir. İslami İlimlerin gayesi, iyilikleri ve güzellikleri yeryüzüne hakim kılma ve sürekli tavsiye etme yanında; zulüm, baskı, işkence, şirk, nifak, sahtekârlık, arsızlık, yolsuzluk, haksızlık, içki, kumar, fuhuş, terör, anarşi, şiddet, şirret, kin, nefret gibi ilahî emre muhalif münkeratı ilim ve hikmetle, basiret ve ferasetle, İslâmî usul ve metotlarla engellemek; bu yolda kesinlikle nefsî, keyfî, şahsî ve indî mülahazalara yer vermemek; kısaca İslam toplumunu istenen ve emredilen tarzda, en güzel şekilde tepeden tırnağa yetiştirmektir. Bütün bu ilmî çalışmaların nihaî hedefi ise “Allah’ın Rızasına kavuşmak” tır.
Yrd. Doç. Dr. Ebubekir SİFİL
Yalova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
İslami ilimler bize, temel referanslarımız olan Kur’an ve Sünnet’in rehberliğinden nasıl istifade edeceğimizi öğretir. Malumdur ki insan herhangi bir iş yapacağı zaman önce nasıl bir metot izleyeceğini düşünür. Metotsuz çıkılan hiçbir yolun menzile, metotsuz yapılan hiçbir çalışmanın arzu edilen neticeye varması mümkün değildir. Bu sebeple “Usulsüz vusul olmaz” demişler. Müslümanların bu iki kaynağı hakkıyla anlayabilmek için geliştirdiği “anlama metotları” benzersizdir. Müslümanların geliştirdiği Usul-i Fıkıh, Usul-i Hadis gibi disiplinlerin orijinalliği/benzersizliği gayrimüslim araştırmacıların da itiraf etiği bir husustur. Bu ümmet, geride bıraktığımız uzun asırlar içinde/boyunca Kur’an ve Sünnet’i anlama ve hayata aktarma, Kur’an ve Sünnet ekseninde İslamî bir hayat kurma yolunda muvaffak olmuşsa bunu hiç şüphesiz İslamî ilimlere borçludur. Aynı durum bugünümüz, yarınımız için de geçerlidir. İslamî ilimlere gerekli önemi verdiğimiz zaman ancak Allah Teala’yı ve Resulü Efendimiz’i hoşnut edecek bir müslümanlığa ulaşabilir, eski izzet ve şahametimizi elde ederiz. Aksi takdirde heva ve hevesi doğrultusunda düşünen insan sayısınca kurgulanmış “müslümanlık tasarımları” ile karşı karşıya kalmamız işten değildir.
Doç. Dr. Servet BAYINDIR
İstanbul Üniversitesi ilahiyat Fakültesi
İlimleri “İslami ve Gayri İslami” diye ayırmak İslam’ın ilkeleriyle pek örtüşmez. “İslami ilimler” yerine “Müslüman bakış açısıyla ilim” vb. kavramları geliştirip kullanmalıyız. Çünkü ilmin her türlüsü müslüman için önemlidir, değerlidir. Önemli olan bu ilmin nerede, hangi amaçla kullanılacağıdır. İslami bir bakış açısıyla ilmin gayesi, Allah’ın yaratmış olduğu kevni ayetlerle, vahiy yoluyla peygamberler aracılığıyla göndermiş olduğu kitabi ayetleri arasında dengeyi bulup dünya hayatını bu doğrultuda dizayn etmektir.
İlim Dergisi 1. Sayı Kısa Soruşturması
- Taberi Tefsiri - 6 Ocak 2022
- et-Telhısü’l-Miftah - 4 Ocak 2022
- el-İhtiyar li-Ta’lili’l-Muhtar - 3 Ocak 2022