Belagat Bizde Neden Diğer İlimler Kadar Değer Görmüyor?
Prof. Dr. Mehmet Faruk Toprak
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi
Ülkemizde Belagat’ın fazla değer görmemesinin birkaç nedeni var. Yozlaşan toplumlarda, manevi, ahlâki ve bediî değerler de gitgide önemsizleşir ve fazla bir şey ifade etmez. Kısa yoldan zengin olmanın, hak etmeden bir yere gelmenin, insan hakkı yemenin yayıldığı, hatta özendirildiği bir toplumda/ortamda, yukarıda sözünü ettiğimiz değerler – maalesef- yavaş yavaş yok olmaktadır. Eğitim ve buna bağlı olarak kendini yetiştirme, kitap okuma gibi konular da bundan nasibini alır. Emek mahsulü olan, kaliteli, güzel sözlerle dolu kitaplar/eserler yerine, birkaç günde yazılmış, edebî, ilmî değeri olmayan kitaplar rağbet görmeye başlar. İçeriği bir tarafa, kullanıldığı dilin seviyesi dahi çok basit olan bu eserler, insan gelişmesine ve ufkuna katkıda bulunamayacağı gibi kullandığı dili ve sarf ettiği kelimeleri de olumsuz yönde etkiler. İyi bir eğitim görmemiş, kitapla haşır neşir olmamış, kelime dağarcığı konusunda sokak dili ile sosyal medyadaki seviyesi düşük dilden başka kazanımı ve nasibi olmamış insanlar için Belagat elbette bir şey ifade etmez. Dolayısıyla, düşünce üretmede, toplumsal ilişkilerde, günlük davranışlarda ve başkalarının hak ve hukukuna riayet etmede titiz davranmayan bir toplumun, konuşmada da aynı titizliği göstermeyeceği bir gerçektir. Günlük yaşantısında, hedeflere varmak için nasıl en kısa -ve kendisine göre mübah- yolları kullanıyorsa söz ve ifadede de aynı seviyede kalmaktadır.
…
Prof. Dr. Funda Toprak
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
Belağat sözün anlamlı ve güzel söylenmesidir. Bu kısa tanımda iki unsurdan biri anlamdır. Anlamlandırabilmek için düşünmek, tanımak ve bilmek gerekir. Biz ilmi sadece bilmek fiiline has bir sonuç olarak gördüğümüz için anlamak ve tanımak kısımları üzerinde beynimizi eğitmiyoruz. Böyle bir eğitimden de geçmiyoruz. Dolayısıyla anlamak ve anlam Türkiye’de eksik bırakılan bir masa ayağı gibi. Belağat ise anlam olmadan gerçekleştirilebilecek bir ilim değil. Belağat tanımındaki ikinci unsur olan güzellik kavramı ise estetik duygusuyla ilgilidir. Eskilerin zarafet, incelik gibi tanımlarla verdiği, içerisinde ahenk ve müziği de barındıran bu alan için ruhların ve dimağın eğitilmesi lazımdır. Ülkemizde bu anlayışı esas alan bir sanat eğitiminden mahrum olduğumuz için belağat ilminden de uzağız.
…
Doç. Dr. Muammer Sarıkaya
Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Arap Dili ve Belagati Bölümü
Belagat sözün açık ve anlamının eksiksiz olmasıyla birlikte, muhatabın durumuna uygun olarak söylenmesi sanatıdır. Bedî, Beyân ve Meânî olmak üzere üç ilmin toplamına verilen addır. Belagat ilminin altyapısını seviyeli bir Arapça bilgisi oluşturmaktadır. Arapça gramer, kelime ve cümle bilgisi iyi bir seviyeye ulaşmadan, belagat tahsiline başlamanın istenilen düzeyde faydalı olamayacağı açıktır. Bu bağlamda Türkiye’de genelde yabancı dil öğretimi, özelde Arapça dili eğitimindeki başarısızlık, belagat ilmine yönelişi olumsuz etkilemektedir. Bugün Arapça, Farsça ve Türkçe belagat kitaplarına baktığımızda yapılan tarif, tasnif ve örneklemelerin neredeyse birbirinin aynısı olduğunu görürüz. Geçmişten gelen belagat karşıtı propagandaya ek olarak, Arap belagat âlimlerinin duayenlerinden olan es-Sekkâkî’den itibaren “belagatin kurallara bağlandığı, donuklaştırıldığı” gibi sıkça tekrarlanan iddialar edebiyatçılarımızın belagate önyargıyla yaklaşmasına sebep olmaktadır. Belagat ilmi konu olarak hem düz yazı, hem de şiiri içine alan bir ilim olmasına karşın, bizde nesirde varlığı göz ardı edilerek şiirle sınırlandırılmış, teorik kuralların örnekleri genellikle şiirlerden seçilmiştir. Arap şiiri ise şekil ve anlam özellikleri bakımından Türk okuyucu ve araştırmacısının uzak kalmayı tercih ettiği bir alandır. Üstelik Arap şiiri iyi bir Arapça bilgisinin yanı sıra aruz ilmi, kafiye ilmi ve zarûrât-ı şi’riyye gibi ek donanımlar gerektirmektedir. Dolayısıyla Arap şiirinin anlaşılması ve eleştirisinden kaynaklanan sorunların etkisi belagat alanına yansımakta ve edebiyatçılarımızın belagate mesafeli durmasına sebep olmaktadır. Son olarak, klasik belagat kitaplarında yer alan, geçmişte bir dönem kullanılarak günümüze kadar gelmiş, ancak günümüzde kullanılmayan, herhangi bir örneği de bulunmayan başlık ve örneklerin belagat ilmi kapsamından çıkarılarak, belagatin bölüm, konu ve örneklerinin güncellenmesi gerekmektedir. Klasik belagat kitaplarının bu durumu, belagatin gerekliliği konusunda tereddüde sebep olmaktadır.
…
Doç. Dr. Şükran Fazlıoğlu
Marmara İlâhiyât Fakültesi Arap Dili ve Belagatı Anabilim Dalı
Genel anlamıyla “bilgi” katmanlı bir yapıya sahiptir. Basit bir deyişle merdiven gibidir. Bu nedenle de alt basamakları geçilmeden üst basamaklarına çıkılamaz. Zaten bilimler arasındaki hiyerarşi de bu gerçeğe işaret eder. Türkçe’nin cümle yapısını bilmeyen birinden hikaye, şiir ya da başka bir edebî metin yazması beklenemez. Bu örneğe benzer şekilde belagat da Arap dili ve edebiyatında üst basamakları temsil eden bir ilim dalıdır. Bu sıra düzenine göre Arap Dili genel olarak Sarf (morfoloji), Nahv (sentax) ve Belagat (Meani-Beyan-Bedi) (retorik) şeklinde sıralanır. Arap dili ve edebiyatının alt dallarını hal etmeden üst basamaklarda bulunan belagatı kavramak mümkün değildir. Bundan daha da önemlisi, ana dilimizde yani Türkçe’mizde bir belagat duyarlılığımız yok ise Arapça’da da bir belagat duyarlılığı geliştiremeyiz. İşte bu iki neden sorunuzun cevabı olabilir: Ana dildeki belagat duyarsızlığı ve belagat için gerekli olan alt bilim dallarındaki yetersizlik… Birinci neden yani ana dildeki belagat duyarsızlığı genel bir sorundur ve Türkçe’nin eğitim ve öğretimi ile ilgilidir. İkinci nedeni yani belagat için gerekli olan alt bilim dallarındaki yetersizliği de bugün yürütmekte olduğumuz Arapça’yı öğretme siyasetinde aramak gerekir gibi geliyor bana. Son olarak şöyle söylenebilir: Bilindiği üzere belagat en genel anlamıyla kelamın muktezâ-yı hâle mutabakatıdır. Sahip olduğumuz kültürün bir hâli yok ise muktezâsı da olamayacaktır; ona uygun söze de gerek duyulmayacaktır. Kısaca sahip olduğumuz kültür, belîğ kelamı iktizâ eden bir ahvâl içinde midir? Bu soruya verilecek cevap sizin de soruşturmanızın cevabı olacaktır.
…
Yrd. Doç. Dr. İbrahim Tüfekçi
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Arap Dili ve Belagatı Anabilim Dalı
Belâgat ilmi tefsir dersi için önemli bir ilim dalı. Neden ilgi görmüyor? Çünkü ondan daha önemli olan Sarf, Nahiv, Metin okuma gibi beceriler var. Onlar halledilemiyor ki sıra belâgata gelsin. Bir de öğrencilerimiz bu ilme muhtaç olduklarının farkında bile değiller. Hocalar da vurgulamıyorlar önemini.
…
Yrd. Doç. Dr. Ahmet Abdülhadioğlu
Mardin Artuklu Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı
Bilgi, kümülatif bir şekilde, sosyal, dini ve kültürel birçok sâikanın etkisiyle farklı dönemlerde farklı şekillerde tezahür etmiştir. Modernizm ile birlikte olay ve olgulara farklı algı ve bakışlar ortaya çıkmış, aşırı rasyonelleştirme çabaları ile birlikte hakikate ve hikmete ulaşmanın yolu adeta tıkanmıştır. Bu tutum ve çaba, beraberinde doğayı ve metâyı aşırı tüketmeyi de getirmiş, bilimin de McDonaldlaştırılması gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Artık öğrenmeler ve ilmi talep etme eylemi, daha çok kısa yoldan bilgiye ulaşma ve bu bilgileri kariyer sahibi olmanın bir aracı kılma faaliyetine dönüşmüştür. Günümüzde Türkiye’de belağat ilmine gerekli yer verilmemesinin sebepleri özetle şöyle sıralanabilir:
1. Sadece Türkiye’de değil birçok İslam ülkesinde ezberci eğitimin ön planda olması, öze ve hakikate dâir arayışların azalması. Türk eğitim sisteminde ortaöğretimlerde arûzun ve dîvân edebiyatının artık edebiyatın öğretildiği kitaplarda yok denecek kadar azalması. Dolayısıyla belağatın da bir sonraki eğitim süreçlerinde zor ya da gereksiz bir ilim dalı gibi addedilmesi.
2. Dil öğretiminde ve özelde Arapçanın öğretilmesinde birçok eksikliğin bulunması. Kur’ani ilimleri anlamanın temel basamaklarından biri olarak kabul edilebilecek ve belli bir seviyeye ulaşmanın da kavramsal karşılığı olan belağat ilmi için temel teşkil eden sarf ve nahiv ilimlerinin yeterli denebilecek düzeyde öğrenilmemesi.
3. Türkiye’de son yıllarda mealcilik akımının kendine yer bulması. Kadim Arap şiirini, dönemin sosyal ve kültürel kodlarını ve sarf ile nahiv ilimlerini ve bunların zirvesi olan belağat ilmini öğrenmeden ve bilmeden İslami kaynakların anlaşılabileceği kanaatinin/zannının yaygın olması.
4. Öze, hakikate ve hikmete ulaşma çabası yerine, hazır bilgilerle yetinilmesi ve bu anlamda yeterli çabanın olmaması.
5. Belağat ilmine ait ıstılah ve konuların zor olduğunun ve bunların anlaşılmasının uzun zaman alabileceği düşüncesinin yaygın olması.
6. Gerek günlük hayatta ve gerekse yazılı ve görsel medyada kullanılan dilin kısırlaşması.
7. Mimaride, estetikte ve mûsîkide olduğu gibi, edebi alanda da bir inhitât döneminin yaşanması, edebi zevke hitap eden çalışmalardan çok, güncel, politik ve kurguya dayalı çalışmaların yoğunlukta olması.
8. Gerek formel ve gerekse klasik usulle eğitimin verildiği mekanlarda konunun ehemmiyetinin yeterince idrak edilmemesi ve bu anlamda ortaya konan çabaların az olması.
…
Yrd. Doç. Dr. Ferhat Yılmaz
Gaziantep Üniversitesi Doğu Dilleri ve Edebiyatı Bölümü
Belagat ilmi çok daha özel bir alana hitap ettiği için sadece bu alanda çalışanları ilgilendirmektedir. Türk Edebiyatındaki Divan edebiyatı gibi. Belki biraz da çok çalışılan bir alan olmadığından olsa gerek. Popüler bir ilim olmadığından da kaynaklanıyor sanırım.
…
Yrd. Doç. Dr. Recep Çinkılıç
Kırıkkale Üniversitesi Arapça Mütercim-Tercümanlık Bölümü
Sözlükte güzel ve etkili söz söyleme anlamına gelen belâğat kelimesinin ıstılah anlamı sözün fasih (açık ve anlaşılır) olmakla birlikte, yerinde ve kişinin anlayış düzeyine göre söylenmesi anlamına gelir. Belâğat ilmi, meânî, beyan ve bedî olmak üzere üç bölümden oluşur. Belâğat ilminin önem görmesi, diğer ilimlerden farklı olarak sanat ve estetik zevki ile bağlantılıdır. Sayfalar dolusu cümlelerle verilmek istenen ve muhatabında hedeflenen karşılığı bulamayan bir mesajın bazen iki mısralık bir beyitle daha tesirli bir şekilde karşılık bulması mümkündür. Mesele, insanların bu beyitleri anlayabilecek ve tepki verebilecek melekelerinin duyarlılığı ile alakalıdır. Yani kişide sanatsal ve estetik zevkin bulunması gerekir. Nasıl ki bir kara parçasına yağan yağmur sayesinde bir bölgedeki toprak dirilip yerden türlü türlü bitkiler çıkarken aynı yağmurla bir başka bölgede bir diken dahi vücuda gelmiyorsa, bir insanın tüylerini diken diken eden bir şiir beyitinin bir başka insanda en ufak bir tesirinin olmaması kişide sanatsal zevkin olmaması ile açıklanabilir. Bazı çevreler tarafından belâğat ilminin öğrenilmesi çok zor ve gereksiz bir ilim olarak takdim edilmesi de bu ilmin hak ettiği değeri görmemesinin sebepleri arasındadır. Meşhur dil alimi Ebû Hilâl el-Askerî, Kitabu’s-Sınâateyn isimli eserinin mukaddimesinde Marifetullah (Allah’ı tanıma)’dan sonra öğrenilmeye en layık ilmin belâğat ve fesahat olduğunu beyan etmiştir. İslâm öncesi dönemde Araplar tarafından şiire ve edebiyata verilen önemin İslâmiyet ile birlikte Kur’ân-ı Kerîm’i ve hadisleri anlamaya doğru yönelmesi belâğat ilminin sürekli canlı ve revaçta olmasını sağlamıştır. Kur’ân-ı Kerîm, İslâm dininin kutsal kitabı olmasının yanı sıra, içerisinde muhteşem belâğat örnekleri bulunan bir kitaptır. Eğer insanlar teşbih, mecaz, istiare gibi edebî sanatlardan birçok örneği ihtiva eden Kur’ân-ı Kerîm’i gerçek manasıyla idrak etme yoluna gitselerdi kendilerini belâğat ilmini öğrenmek zorunda hissederlerdi. Zamanla insanların dinden ve Kur’ân-ı Kerîm’den uzaklaşmaları belâğattan uzaklaşmayı da beraberinde getirmiştir. Günümüzde insanların beklentileri farklılaşmış, manevî değerlerden ziyade maddî kaygılar daha ön plâna çıkar hâle gelmiştir. Ecdadımızın bazen şairin bir güzel beyitini bir kese altın ile ödüllendirdiği dönemlerden televizyon ve internet kültürünün hâkim olduğu, popüler kültürün tesiri altında yetişen ve değer yargıları tamamen kişisel çıkarlar üzerine kurulu bir nesle okuduğu bir şiir artık zevk vermemeye başlamış, netice itibariyle belâğat ilmi de günden güne kültürel mirasına iyice yabancılaşan insanlar tarafından bir kenara terk edilmiştir.
…
Öğr. Gör. Mehmet Sadık Gür
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Doğu Dilleri ve Edebiyatları Bölümü
Belega kökünden, ‘ulaştı, nihâyete erdi vb. anlamlara gelen ve Cevdet Paşa tarafından “Sözün fasîh olmak şartıyla muktezâ-yı hâle mutabık olmasıdır.” şeklinde tanımlanan belagat, belki de baştaki kök anlamına istinaden, arabi ilimler bir sınıflandırmaya tabi tutulursa bir zirveyi ifade etmektedir. Bu zirveye ulaşabilmek için çeşitli mesafelerin kat edilmesi gerekmektedir. Belagatin yeterince ilgi görebilmesi için öncelikle Arapça’da temel bilgiler ve altyapı diyebileceğimiz Sarf ile Nahiv ilimlerinde çok iyi konuma gelmemiz gerekmektedir. Bunun üzerine bina edilecek bir muhtevada olduğundan belagat daha hususi bir önem gerektirmektedir. Sayılan bu hususlar klasik usuldeki tedrisatta karşılandığından gereken ihtimamı görüyordu ve öğreniliyordu. Modern eğitimde metot ve zaman açısından bunlar tam olarak karşılanamadığı için çoğu zaman belagat eğitimi için başlanan yolda, sarf ve nahiv öğretilmişse başarı kabul edilir olmaya başlamıştır. Bundan dolayı belagat temel İslam bilimleri içinde sadece Arap dili alanında çalışanlar tarafından çalışılmakta, diğer temel İslam bilimleri alanlarında ise konular özel olarak belagate temas etmiyorsa çalışılmamaktadır. Klasik İslam literatürünün anlaşılması için zaruri olan bu ilmin, gereken ihtimamı görmesi için gereken altyapı hazırlanmalı, sarf ve nahiv ilimleri muhkem bir şekilde öğretilmelidir. Müfredat programlarında yeterince yer verilmelidir. Bu yapılırken başka dersleri azaltıp buna saha açılması şeklinde olmamalıdır. Ancak bu husus modern eğitim kurumlarında hafta sayısı hesabıyla yapılan ders sistemlerinde gerçekleştirilmesi zor bir durumdur.
İlim Dergisi 9. sayı kısa soruşturması
- Taberi Tefsiri - 6 Ocak 2022
- et-Telhısü’l-Miftah - 4 Ocak 2022
- el-İhtiyar li-Ta’lili’l-Muhtar - 3 Ocak 2022