Medreselerin Doğuşu ve Gelişimi
Medreselerin Doğuşu
Arap cahiliyesinin karnında çok büyük sancılar çekerek doğan, en kısa zamanda kendisini dünyaya ispatlayan İslam’ın seyri nasıldı?
Hazreti Peygamber, daha bi’setin dördüncü senesinde kendi evinden başka gizlice eğitim ve öğretim faaliyetlerinde bulunmak üzere, Safâ tepesinin eteklerinde bulunan ve Beni Mahzûm kabilesinden olan Erkam’ın evini kullanmaya başlamştı. Burada özellikle Müslümanlara hem Kur’an öğretiyor, hem de inanç ve sabır konusunda onları eğitiyordu. İslâm dünyasIndaki ilk medresenin Erkam b. Ebu’l-Erkam’ın evindeki dâru’l-kurra, ilk hocanın da Resûlullah olduğunu söyleyebiliriz.
Bunu takip eden en büyük hareketlerden biri olarak Hazreti Peygamberin, Yesriblilere Kur’an muallimi olarak Mus’ab b. Umeyr’i göndermesini görürüz.
Efendimiz hicretle beraber bir mescit inşa etmiş, bunun bir bölümünü Suffe veya Zulle’yi eğitim merkezine çevirmişti. Zamanla Suffa’nın ihtiyaca kâfi gelmemesi üzerine Peygamberimiz Medîne’nin muhtelif yerlerindeki mescidlerle bunlar dışındaki bâzı mahalleri tedris yeri hâline getirdi. Medîne’de dokuz adet mescidin bu gâye ile kullanıldığı bilinmektedir.
Bedir savaşında harp esiri olarak karşı taraftan ele geçen her bir esir için dört bin dirheme kadar fiyd-i necât (kurtulus akçasi) takdir edilmiş iken, bunların okuma yazma bilenlerinden her biri, Medineli on Müslüman çocuğa okuma yazma öğretmek karşılığında hürriyetlerine kavuşabileceklerdi. Zeyd b. Sâbit, bunlardan okuma yazma öğrenen Ensar çocuklarından biridir.
Hazreti Peygamberimiz zaman zaman mescitte oturur, etrafına halka olan ashabına dini ve dünyevi konularda bilgiler verirdi. Bu usül dört halife döneminde de devam etmişti. Emevîler döneminde çocuklar için müstakil ve uygun mektepler açılmıştı. Fecrü’l İslam adlı eserinde Ahmed Emin “Emevilerin medrese tesis ettiklerini bilmiyoruz. O vakitler ilim evlerde ve mescitlerde öğretilirdi.” diyor.
Müslümanlar, hicrî ikinci asrın başlarında, ashaptan nakledilen yedi kıraatı temsil eden “Kurrâ”lar etrafında toplanarak onları öğrenmeye başladılar. Böylece camilerde veya özel yerlerde kurrâlar etrafında teşekkül eden halkalarla kıraat ilmi tahsil edilmeye başlandı. Mekke’de Abdullah b. Kesir (öl. 120/737), Medine’de Nâfi b. Abdurrahman (öl. 169/785), Şam’da İbn Âmir (öl. 118/736), Basra’da Ebû Amr b. Alâ (öl. 154/770) ve Yakub (öl. 205/820), Kûfe’de Hamza b. Habib (öl. 188/803) ile Âsım b. Behdele (öl. 127/744) gibi kimselerin etrafında ilk kıraat halkaları meydana geldi.
Medreselerin Gelişimi
Dokuz mescidde eğitim ve öğretimin devam ettiği Medine’den başka, fethedilen veya yeni kurulan merkezlerde ashabın kıraatte mahir olanları dersler veriyordu. Dimaşk (Şam)’da Ümeyye Camii’ndeki ders halkalarının birçoğu kıraatle ilgiliydi. Ebu’d-Derdâ burada Kur’an talim ettiği için “Muallimu’ş-Şam” veya “Kâriu’ş-Şam” unvanıyla anılmıştı. Öğrenci sayısının zaman zaman 1500’ün üstüne çıkması onun derslerine olan rağbeti gösterir. Ebu’d-Derda vefat etmeden önce, kıraatini takdir ettiği Fedâle b. Ubeyd el-Ensârî’yi yerine hoca olarak görevlendirmesi için Şam Valisi Muaviye b. Ebi Süfyan’a tavsiyede bulunmuştu.
Hicri birinci asırda yurdun her bir köşesine yayılmış pek çok İslam alimi mescitleri kendilerine mektep edinmişlerdi. Bu meclislerde dini tedrisatın yanı sıra lisan, edebiyat, şiir, tarih, tıp, astronomi ve kozmografya gibi ilimler de öğretilirdi.
Abbasilerin ilk dönemlerinde, mescitlerde gerçekleştirilen eğitim-öğretim faaliyetlerine ek olarak, Halife Me’mun devrinde (217/ 832) Bağdat’ta “Beytü’l-Hikme” kurulmuştur. Bir tercüme merkezi olarak faaliyette bulunması bu müesseseyi bir akademi, halka açık bir kütüphane olarak gösteriyordu. Ayrıca bu yapıya bağlı çalışan bir de rasathâne kurulmuştur. Beytü’l-Hikme’ yi ilk medrese olarak kabul edenler de vardır. Yine aynı dönemde açılan Beytü’l-İlim ve Daru’l-İlim müesseseleri medreselerin doğuş ve gelişimine zemin hazırlamıştır.
Medreselerin Resmiyeti
Resmi bir teşekkül olarak devlet eliyle kurulan ilk medrese 4/10. asırda Karahanlılar zamanında Arslan Gazi Tafgaç Han tarafından Merv’ de yaptırılmıştır. İslam tarihçileri, medresenin ilk kurucusunun Nizamülmülk (485/1092) olduğunu söylerler. Medresenin ilk kurucusu olarak Nizamülmülk üzerinde ittifak ettikleri ileri sürülürse de, daha önce Nişabur’da Beyhakiye Medresesi’nin kurulmuş olduğu kaydedilir. Tarihçi Mustafa Cezar, daha önce Gazneliler tarafından Nişabur’ da birkaç medresenin kurulduğunu söylemektedir. Falih Rıfkı Atay, İslam tarihinde bilinen ilk medresenin 349/960 yılında, Ebu’l-Velid Hassan b. Muhammed el-Emevi tarafından Nişabur’da yapıldığını söyler. Bütün bunları göz önünde bulundurunca kesin bir hükme varmak güçleşmektedir. Ahmed Çelebi şu sonuca varır: “En ince teferruatına kadar teknik manada medreseleri ilk kuran Nizamülmülk’dür. Ondan önce ortaya çıkanlara “medrese” tabirinin kullanılmasına gelince: Bunlar uzun ömürlü olmayan ve İslami hayatta kuvvetli bir iz bırakmayan mahdut ve sathı gayret mahsülü müesseselerdir”.
Kurucusuna izafeten Nizamiye Medresesi adı verilen, Dicle kenarında 457/1065’te inşasına başlanıp 459/1067’de bitirilen bu medresenin ilk müderrisi Ebu İshak Şirazi (ö.476/1083) idi.
Nizamülmülk zamanında Bağdat’ tan sonra İsfahan, Rey, Nişabur, Merv, Belh, Herat, Basra, Amul gibi büyük merkezlerde kurulan ilk medreseler de “Nizamiye” adını almış, yine onun vezirliği zamanında Musul, Hargird, Tus, Taberistan ve Ceziretü İbn Ömer (Cizre)’ de medreseler yapılmıştır.
Nizamiye Medreseleri adıyla anılan medreseler ve müderrislerinden bazıları şunlardır:
Medreseler
Bağdat Nizamiye Medresesi; Ebu İshak Şirazi
Nişabur Medresesi; İmamü’l-Harameyn el-Cüveyni
İsfahan Medresesi; Sadreddin Hucendi
Merv Medresesi; Muhammed Temimi Mervezi
Herat Medresesi; Ebu Bekir Şâşi
Amul Medresesi; Abdulkerim Şalusi
Belh Medresesi; Abdullah Temimi
Fusenç Medresesi; Ebu Said b. Ebu Yusuf
Nizamülmülk’den sonra medreseler ile en çok ilgilenen Şam Atabeyi Nureddin Zengi’dir (ö.577/1181). Zengi Şam, Halep, Humus şehirlerinde medreseler inşa etmiştir. Sonrasında Kudüs ve Mısır’ da ilk medreseleri yaptıran Salâhuddin Eyyubi (ö. 589/1193) gelir. Onun Mısır’ da inşa ettiği medreselerden en önemlisi “es-Salahiyye” dir.
Bağdat Nizâmiye Medresesi, yerini onunla kardeş sayılan, son Abbasi Halifesi Müstansır’ın kurduğu Müstansıriyye Medresesine bırakmıştır. Halife Müstansır’ın öğrencileri himayesi altına almasıyla Nizamiye’yi unutturmuş, doğal afetler sonucu darbe alan medrese terk edilmişti. Nizamiye Medresesi muhtemelen 15. yüzyılın sonları veya 16. yüzyılın başlarında tarih sahnesinden silinmiştir. Müstansıriyye Medresesi, Sünni mezhebinin yüksek okulu olarak tahsis edilmiş ve diğer medreselerden farklı olarak dört sünni-hak mezhebin eğitimi beraber verilmiştir. Binasında bir güneş saatinin bulunması, hastane ve kütüphanesinin olması medreselerin artık bir ihtişam göstergesi olduğunun ispatıdır.
Diğer İslam devletleri, Nizamülmülk’ün açtığı yolda ilerlemiş, Zengiler Suriye topraklarında, Salahaddin Eyyubi Mısır’da medreseler açmıştır. Anadolu’da Mardin, Urfa, Antep, Niksar, Sivas, Erzurum, Kayseri, Malatya, Antalya ve Konya’da 139 tane medrese inşa edilmiştir.
Bu makaleyi okuyanlar için tavsiye yazılar:
Siirt Medreselerin Reform Arayışları
Şeyh Bedreddin Medresesi
Şeyh Muhyiddin Medresesi
- Kalbin Orucu: İtikâf - 9 Eylül 2020
- Medreselerin Doğuşu ve Gelişimi - 9 Eylül 2020
- Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Dönemi Medreseler - 9 Eylül 2020