Tefsiru’l-Celaleyn
Kitap İsmi: Tefsiru’l-Celaleyn
Müellif: Celaleddin el-Mahalli (ö. 864/1459) ve Celaleddin es-Suyuti (ö. 911/1505)
Genel Tanıtım
Tefsirin tedvin süreci diğer ilimlere nazaran gecikmiştir. Bu gecikme her ne kadar ilmin gelişimine zarar vermemiş olsa da kaynak literatürün oluşmasında rötar yaşanmasına neden olmuştur. İlk başlarda klasik rivayet tefsirlerinin yazımı başlamış ardından dirayet tefsirleri ile devam etmiştir. Konu tefsirleri ve nüzul tefsirleri ile literatür giderek gelişmiştir.
Bu tefsirlerin içerisinde elbette her biri ayrı yere sahiptir. Her birinin kendine has yönleri mevcuttur. Fakat farklılıkları ile tamamen göz dolduran ve dikkat çeken pek azdır. İşte Tefsiru’l-Celaleyn bu tefsirlerden bir tanesidir.
Eserin özgün yapısı, nevi şahsına münhasır tavrı onu özel bir yere taşımıştır. Hacmi ve tefsir yöntemi nedeniyle medrese müfredatlarında kendisine sıkça yer verilmiş ve başucu kaynaklarından biri haline gelmiştir.
Öncelikle eserin yazımına hoca Celaleddin el-Mahalli (ö. 864/1459) tarafından başlanmıştır. Yine Mahalli tarafından eserin ismi Tefsiru’l-Kuran olarak koyulmuştur. Fakat hocanın ömrü yetmediği için eser yarım kalmış, tamamlanamamıştır. Bu yarım eser, talebesi Celaleddin es-Suyuti (ö. 911/1505) tarafından itmam edilmiştir. Bu yüzden eser Tefsiru’l-Celaleyn (İki Celalin Tefsiri) olarak isimlendirilmiştir.
Tefsirin ne kadarının hoca ne kadarının talebe tarafından yazıldığına dair ihtilaf vardır. Kimileri Bakara suresinden İsra suresine kadar hoca Celaleddin’in, kalan kısmı da talebe Celaleddin’in yazdığını iddia etmektedir. Hatta Fatiha’yı da Celaleddin tefsir ettiği için bu surenin kitabın sonuna iliştirildiği öne sürülmüştür. Fakat yaygın görüşe göre Mahalli Kehf suresinden Nas suresine kadar tefsirini yazmıştır. Sonra Fatiha’dan başlayarak Kehf suresine kadar gitmek istemiş ama ömrü yetmemiştir. İşte Suyuti hocasının yarım bırakmak zorunda kaldığı bu görevi üstlenmiş ve Bakara’dan alarak Kehf suresine kadar tefsiri tamamlamıştır. Fatiha suresi de hocası tarafından yapıldığı için bu tefsiri kitabın sonuna koymuştur.
Tefsirin özelliklerinden bahsetmeden önce gayesinden bahsetmemiz faydalı olacaktır. Bu gayeyi eserin ikinci müellifi Suyuti mealen şöyle ifade etmektedir; “Allah’ın kelamından anlaşılanı anlatmak, tercih edilen görüşe dayanmak, gerekli yerlerin irabını yapmak, meşhur kıraatler arasındaki farklılıklara değinmek ve tüm bunları özlü şekilde ifade etmek.”
Burada “özlü şekilde” ifadesi dikkat çekmektedir. Zira eserin Müddessir suresine kadar kısmı incelendiğinde yapılan tefsirlerdeki harf sayısının tefsiri yapılan ayetlerle birebir örtüştüğü görülmüştür. Bu da izahatların, ayetlerin önüne geçemeyeceğine dair sembolik bir işaret olarak yorumlanabilir. Müddessir suresinden sonra bu sanatın icra edilememesini de Kuran’ın sonunda yer alan surelerin muciz ve üstün belaği yapısına bağlayabiliriz.
Tefsiru’l-Celaleyn’in diğer yapısal özelliklerine geçecek olursak; öncelikle üslubunun son derece sade ve öz olduğunu söyleyebiliriz. Her ne kadar iki müellif tarafından kaleme alınmış olsa da kimi kavramsal farklılıkların dışında bir kusurun göze çarpmadığı görülecektir. İzahlar son derece kısadır. Gaye maksadullahı ortaya çıkarmak olduğu için tefsirin, kelamullahın önüne geçmesi istenmemiştir.
Esere metodik olarak bakarsak; dirayet tefsiri olduğunu söyleyebiliriz. Fakat bununla beraber Kuran’ın Kuran’la ve hadisle tefsir edilmesine metoduna sık sık başvurulmuştur. Garip kelimeler izah edilmiştir. Bazı hadisler manen zikredilmiş bazıları da tam metinle tefsire alınmıştır. Kıraatlere yapılan atıflarda ise kıraat imamlarının isimleri zikredilmeden farklılıkların manaya etkileri incelenmiştir. Sarf ve nahivden sıkça yararlanılan tefsirde, ahkam ayetleri de Şafii fıkhı çerçevesinde irdelenmiştir.
Tefsirin hülasası yani özü olması nedeniyle Lübabü’t-Tefsir lakabı verilmiştir. Kolay kullanımı, anlaşılır olması, detaylardan kaçınması, tefsir icra ederken ayetleri unutturmaması ve daha pek çok özelliği nedeniyle yüzyıllardır okunmaya devam etmektedir.
Eserin yazılış hikayesinde tefsir eğitimi için bir kaynak olması yoktur. Fakat yapısı itibariyle eğitimde kullanılmaya elverişli olduğu için ders kitabı yapılmıştır. Bu nedenle günümüzde hala medreseler ve ilahiyat fakültelerinde tefsir derslerinde okutulmaktadır.
Bu makaleyi okuyanlar için tavsiye yazı: “İsaguci”
Referanslar
[1] https://islamansiklopedisi.org.tr/tefsir
[2] https://islamansiklopedisi.org.tr/tedvin
[3] https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Rivayet_tefsiri
[4] https://tr.wikipedia.org/wiki/Dirayet_tefsiri
[5] https://islamansiklopedisi.org.tr/tefsirul-celaleyn
[6] https://islamansiklopedisi.org.tr/mahalli
[7] https://islamansiklopedisi.org.tr/suyuti
[8] https://islamansiklopedisi.org.tr/bakara-suresi
[9] https://islamansiklopedisi.org.tr/isra-suresi
[10] https://islamansiklopedisi.org.tr/fatiha-suresi
[11] https://islamansiklopedisi.org.tr/kehf-suresi
[12] https://islamansiklopedisi.org.tr/nas-suresi
[13] https://islamansiklopedisi.org.tr/muddessir-suresi
[14] https://islamansiklopedisi.org.tr/sarf–arap-dili
[15] https://islamansiklopedisi.org.tr/nahiv
[16] https://islamansiklopedisi.org.tr/safii-mezhebi
- Taberi Tefsiri - 6 Ocak 2022
- et-Telhısü’l-Miftah - 4 Ocak 2022
- el-İhtiyar li-Ta’lili’l-Muhtar - 3 Ocak 2022



