e-Medrese

Arapça Dil Eğitiminde Temel Arızamız Nedir?

12.09.2020

Doç. Dr. Candemir DOĞAN
İstanbul Aydın Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yabancı Diller Eğitimi Bölümü Arap Dili Öğretim Üyesi

Arapça öğretiminde hep problem olarak gösterilip durulan, ayrıntılarla ilgili basit arızalardır. Bir türlü asli arızanın ne olduğu tespit edilerek halline gidilememesi de arızanın temelini oluşturmaktadır. Usulsüz vusule çalışma, temel arızası kenara itilerek onun ortaya çıkardığı pek çok ayrıntı arızalar giderilmeye çalışılırken, başka arızalar ortaya çıkarmakta, onlar çözülmeye çalışılırken bir diğerleri ortaya çıkarak arızalar dizisinin oluşturduğu fasit daire içinde boğulup gidilmektedir. Bu kısırdöngüden çıkış için öğretim şu esaslar üzerine kurulmalıdır.

1. Arapça, bir yabancı dil nasıl öğretilmesi gerekiyorsa öyle öğretilmelidir: Süregelen “alet ilmi” yaklaşımı bırakılarak kendisine mahsus ilkeleri, standardı, yöntem ve teknikleri olan “ali ilim” davranışıyla yeniden sistemleştirilmelidir. Bu nitelikten yoksun Arapça “kem aletle kemalât” engeline takılarak din eğitimindeki âli ilimlerin de güçlü bir açmazı olmuştur. Tarih bize; alet ilimlerindeki kemalât taktiğini geliştiren İmam-ı Birgivi (1521-1573), Hacı İbrahim Efendi (1826-1888) ve Mehmed Zihni Efendi (1846-1913) gibi cesur eğitim inkılapçılarını üstün başarılara taşıdığını belgeler.

2. Arapça öğretimi; bir meslek değil, çok boyutlu bir sanattır: Bu sanatı; ancak önce vehbi öğretmenlik sanat ruhu sahibi ve sonra da tüm kesbi ilimlerle “efradını cami ağyarına mani” öz birleşiminde yabancı dil öğretmeni olarak yetiştirilenler icra edebilirler. Ne acı ki bu iki bileşeni bir araya getirebilen şanslılar, her ne hikmetse daha kolay görülen âli ilimlere kayar, şanssızlar da alet ilimlerinde kalır. Hâlbuki temelin sağlamlığı için temeli atanların da güçlü olması zorunludur. Bu çapraz değişim hem âli ilimlerin hem de bina edildiği temeli atan alet ilimlerinin zayıf kalmasına hatta her ikisinin de birden başarısız olmasına sebep olmaktadır. Himmet ehli alet ilimlerini ihya ederek âli ilimlere hizmet etmelidir.

3. Arapça öğretmek Arapça bilmek değildir: Arapça öğretmek, bilgi edinim kozasını binlerce beceri ağıyla örmekle birlikte eğitim araçlarını kullanma ve üretme becerileriyle donatılmış olmayı gerektirir. Nasıl ki her Türkçe bilen Türkçe öğretmeni yapılmaz her Arapça bilen de Arapça öğretmeni olamaz. Arapça öğretmek için en mükemmel yalın Arapça bilgisi öğretmenlik sanatıyla icra edilmezse sadece oyalama aracı olur, asla başarılı öğretim yapılamaz.

4. Arapça öğretmek, sadece bilimsel ve pedagojik engin yöntem uygulama becerisine sahip olanların işidir: Arapça öğretimi; genel geçer felsefi düşüncelerden doğan, bilimsel yöntemler üzerine kurulan eğitimin en zorlu ve çetin alanlarından biridir. Bilim dünyasında başarılması en zor işin eğitim olduğu kabul edilir. Eğitimde de insan eğitimi, insan eğitiminde de yabancı dil eğitiminin en zor olduğu tartışmasızdır. Bu çetinliğe Arapçanın yüzyıllardır teraküm etmiş olumsuzlukları eklenirse uzmanlık yeterliliğinin çok ötelerinde olağanüstü akli ve fiziki güç gerektirdiği açıkça anlaşılır. Bu ağır yükün altından sadece dilsel ve teknik bilgi donanımı tam olanlar kalkabilir. “Anadilim Arapça, medresede okudum, yurtdışı doktoralıyım” gibi moda sloganlar ancak günü kotarmaya yarar.

5. Arapça Türkçe karşıtsal dilsel analiz-sentez çözümlemeleriyle öğretilir: Arapça terazisinin kefesinden alınıp Türkçe terazisinin kefesine ya da tersine konulan bir cümle, zerreyi hassasiyetle ölçen terazinin dilinde mikron bile oynamıyorsa karşılaştırma yapılıyor olur. Hem Türkçe hem de Arapçaya vukûfiyet ve hâkimiyeti Mehmet Akif, Elmalılı Muhammed, Ömer Nasuhi gibi değilse, taklidi gibi olmalıdır. Türkçeyi Arapçayla karşılaştırabilecek düzeyde bilmeyen birinin Türklere Arapça öğretmesi sadece göz boyama, oyalama ve zaman çalmakla sınırlı kalacak, bir şeyler öğrenen, öğreneceklerini onlardan ibaret sanarak “bilmediğini bilmeyenler” derekesine düşürecektir.

6. Arapça; öğretmen-öğrenci-kitap üçlüsünün tam ve bağdaşık bir kompozisyonuyla öğretilir. Hangi öğrenciye, hangi konuyu niçin ne zaman, ne kadarını ve anadiliyle eşleştirmeli olarak yöntem ve teknikleriyle nasıl öğreteceğini teorik ve uygulamalı bilen bir öğretmen, Arapça öğretiminin ana bileşenidir. Arapça öğrenme motivasyon ve bilinci tam, nasıl ve ne zaman hangi konuyu neden öğreneceği şuuruna eren, fiziki ve akli gücünü disiplinle uygulamalara yansıtan bir öğrenci olmalıdır. Bu iki unsurun eksiklerini tamamlayarak önlerini açan, hiçbir probleme kaynaklık yapmayan bir ders kitabı üçlüyü tamamlamalıdır. Çünkü “sacayağı üç olur, birbirine güç olur, biri kırılsa hiç olur”.

Bir ankete hangi metotla Arapça öğretiyorsunuz sorusuna, zihnen içinde bulunduğu karmaşayı kerameti kendinden menkul, “Arapçayı kendi metodumla öğretiyorum”, diyen bir öğretmen, ne yapacağını bilmediğinden idrak sınırlarını zorlayan yılgınlık ve bezginlikte olan bir öğrenci ve anadili Arapça olan yazarın, hedef dili dikkate almadan yazdığı bir kitap, çözümden daha çok yeni problemler üreterek tüm ümitleri kırar. Tüm tarafların en yüksek bilinçte üretecekleri kolektif şuurun ürünü bir Arapça öğretim sistemi, motivasyonu yüksek tam donanımlı öğretmen ile öğrenmeye odaklanmış öğrenci, çözümün olmazsa olmazıdır.

…………

Doç. Dr. M. Vecih UZUNOĞLU
Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Arap Dili ve Belağatı Anabilim Dalı

Sevmeden, fedakarlık yapmadan olmaz…

Dil öğretimi ve öğrenimi fedakarlık isteyen, özveri gerektiren bir iştir. Hangi iş özveri gerektirmiyor ki diyebilirsiniz. Ama gerçekten dil öğretimi; ister bu Arapça olsun ister diğer bir dil olsun özveri ve kendinizden bir şeyler katarak fedakarlık gerektiren bir uğraş.

Her şeyden önce Arapçayı sevmek lazım… Hangi iş olursa olsun eğer hamuruna sevgi katılmamışsa ondan sadra şifa bir netice almak gerçekten zordur. Hem öğrencinin hem de öğretmenin bu işe gönül vermesi, sevmesi ve tutkuyla bağlı olması lazım. Bu sevginin sebebi; Allah kelamını anlama, dini temel kaynaklarından öğren(/t)me gibi ulvî bir gaye olabildiği gibi, turizm sektöründe ve uluslar arası şirketlerde çalışmak, tercümanlık yapmak gibi pratik faydaya yönelik bir gaye de olabilir. Ama işin neticesinde Arapça öğrenmeyi ve öğretmeyi sevmek lazım.

Ancak bu şekilde alıcı ile verici, öğrenci ile öğretmen arasındaki iletişim ve bağ kuvvetli bir şekilde kurulur, bilgi ve tecrübe aktarımı sağlıklı bir biçimde gerçekleşir. Yoksa yönünü farklı tarafa çevirmiş bir çanağın uydudan hiçbir sinyal alamayışı gibi, bir tarafın bilgi adına devamlı bir şeyler göndermesine karşılık karşı tarafın bunlardan bihaber olması söz konusudur. Bu yüzden öğretmenin; en başta kendisinin Arapçayı ve bu dili öğretmeyi sevmesi, öğrencilerine Arapça sevgisini aşılaması ve onların motivasyonunu devamlı yüksek tutması gerekir. Bu olmazsa olmaz hususlar sağlandıktan sonra Arapça öğretimine dair hangi metot ve teknikleri kullanırsanız kullanın mutlaka başarı elde edilecektir.

………….

Yrd. Doç. Dr. Sultan ŞİMŞEK
İstanbul Üniversitesi Temel İslam Bilimleri Arap Dili ve Belağatı Anabilimdalı

Milletimizin Arap dili ile olan ilişkisi tarihi derinliklere dayanmaktadır.  Ancak bu ilişki çeşitli sosyal ve siyasi nedenlerle inkıtaya uğramış ve bu inkıta Arapçaya kendi bütünlüğü içerisinde yaklaşamama ve Arapça dil mantığından kopma sonuçlarını doğurmuştur.  Gelinen süreçte orta öğretimiyle yüksek öğretimiyle Arapça öğretimini barındıran bütün kurumlarda öğretim programlarından, dil öğretimi yöntem ve tekniklerine varana kadar pek çok hususun yeniden değerlendirilerek temize çekilmesi ihtiyacı doğmuştur. 

Ülkemizde Arapça eğitimi alanındaki sorunlar öğretim programlarından kaynaklanan sorunlar, uygulanan dil öğretim metotlarından kaynaklanan sorunlar ve bu alandaki öğreticilerin donanımları ilgili sorunlar olmak üzere üç temel noktada ele alınabilir. Arapçanın öğretildiği kurumlarda dil öğretim metotları açısından uzun yıllar tercih edilen metot dilbilgisi -çeviri metodu olmuştur. Uzun yıllar tek bir metodun baskın olarak kullanılması dilin tam olarak öğretilmesi önündeki başlıca engellerden biridir. İlmi araştırmalar göstermektedir ki hiçbir eğitim metodu ideal bir dil eğitimi için tek başına yeterli değildir. Özellikle bireysel farklılıklara dahası çoklu zeka türlerine hitap edebilecek bir dil öğretiminde takip edilen metot dilin sadece belli öğelerini değil tümünü öğretmeyi hedef almalıdır. Şüphesiz ki sadece metin okuyabilmek, tercüme yapabilmek ya da dilin kurallarını bilmek o dili bilmek anlamına gelmez. Sahih bir öğretim metodu öğrenciye okuduğunu ve dinlediğini anlama, kendini sözlü ve yazılı olarak ifade edebilme yetilerini kazandırabilmelidir. Aksi takdirde hedef kitle tabiri caizse kör, sağır ve topal bir Arapça ile yoluna devam etmek zorunda bırakılacaktır.

Arapça öğretiminde uygun öğretim programlarının hazırlanmasından sonraki aşama bu programı uygulayacak olanların bu konudaki donanımlarıdır. Eğer öğreticiler programın felsefesine yabancı ise ve programın etkin bir şekilde uygulanmasını sağlayacak yöntem ve teknik bilgisi ile donatılmamışlarsa bu durum en ideal programı dahi işlevsiz kılar. Örneğin orta öğretim kurumlarımızdaki Arapça Öğretim programları geçtiğimiz 10 yıl içerisinde öğrenci merkezli, iletişimsel dil öğretim metodunu esas alan bir yaklaşımla hazırlanmış olmasına ve kitapların buna göre yeniden yazılmış olmasına rağmen öğreticilerin tümü bu programın nasıl uygulanacağı ile ilgili yeterli donanıma sahip olmadığından programda belirlenen hedeflere ulaşmakta sıkıntı yaşanmaktadır. Pek çok yüksek öğretim kurumumuzda da bu ve buna benzer sıkıntılar çeşitli şekillerde nüksetmektedir.

Zira son zamanlarda dil eğitimi alanında yaşanan gelişmelerle birlikte günümüzde Arapça öğretimi sahası pek çok fırsata ve gelişmeye açık bir alan haline gelmiştir. Arapça’nın adeta baharını yaşadığı ülkemizde bu münbit alan her türlü yüksek ilgiyi ve gayreti haketmektedir. Arapça öğretiminde doğru öğretim programı, donanımlı öğreticiler ve zengin materyallerle kısa sürede tatmin edici başarılara ulaşmak mümkündür. Yanlış metotlarla zaman kaybetmeye tahammül kalmamıştır.

…..

Yrd. Doç. Dr. Nazife Nihal İNCE
Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Arap Dili ve Belağatı

Her öğrenme olayının dayandığı bir önem ve ihtiyaç telakkisi mutlaka vardır. Arap dili öğrenme/öğretme olayının sıkıntılarını bu telakkiden bağımsız düşünmenin ve sadece usul ve müfredattan yola çıkarak meseleyi değerlendirmeye çalışmanın meseleyi eksik tespit etmeye yol açacağını kabul etmek gerekir.

Vakıa şu ki bütün dil öğrenmelerinde olduğu gibi Arapça da bir araç/alet ilmi telakki edilmekte ve bu alet ilimleri grubundan olan bütün öğrenmelerde olduğu gibi bir kısmı yoğun ve hızlandırılmış olarak örgün eğitim ortamlarında gerçekleştirilirken bir kısmı bireysel gayrete ve uygulamalara bırakılır ve zamanla ilerletilir. Bu iki süreç ehliyet kursu ve trafiğe çıkma süreçlerine benzer. (Elbette hiçbir öğrencinin hayalinde ehliyet kursu hocalığı yoktur). Dil öğretiminde hangi yaklaşım esas alınırsa alınsın nihayet bu iki süreçten geçer. Edinimi hedefleyen dil öğretim yaklaşımlarında örgün eğitim ortamlarında haliyle daha az bilgi aktarılacaktır ve tam öğrenmeyi sağlamak daha uzun süreleri gerektirecektir. Bilişsel öğrenmeyi hedefleyen yaklaşımlarda ise örgün öğretim ortamlarında sunulan bilgi miktarı daha fazla fakat diğer becerilerden yoksun olacaktır.

İlahiyat fakültelerinde Arapça öğretiminin bir ihtiyaç olduğu konusunda bir tereddüt yoktur. Çünkü Arapçayı öğrenmek ilahiyat öğrencilerine İslam dininin temel kaynaklarına birinci elden ulaşma imkanını sağlayacaktır. Eğer hedef bu ise şu halde Arap dilinin ideal ürünleri sayılan bu kaynaklara ancak daha fazla bilgi ve zihinsel çabayla ulaşılacaktır. Yani bilgi miktarının yoğun olacağı yaklaşımlara yönelmek gerekecektir. Bu da yukarıda bahsettiğimiz öğrenmenin yoğunlaştırılmış sürecinde dinleme, konuşma ve yazma gibi becerileri geliştirmekten feragat ederek bir metni çözmeye yarayacak gramer bilgileri ile pratik çeviri yöntemlerine ağırlık vermek demektir. Öğrenilen dil zihinsel bir eylem olmanın ötesine gidemeyeceği için de bilgilerin körelmemesi sürekli metin çözmek suretiyle sağlanacaktır. Bu tabloya göre hangi yaklaşımı benimsersek benimseyelim bir şeylerden feragat etmek durumunda kalmış görünüyoruz. En büyük sıkıntımızın Arapçayı hiç bir unsurundan feragat etmeden ve kısa bir süre içerisinde öğretmeye çalışmak olduğunu düşünüyorum. Yine de daha az kayıplı formül geliştirmenin imkansız olmadığı kanaatindeyim.

……

Yrd. Doç. Dr. Mustafa IRMAK
Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Arap Dili ve Belağatı

Öğrenim/öğretim, hoca-öğrenci düzleminde gerçekleşen bir iletişim sürecidir. Konu gerek hocanın gerekse öğrencinin etkin bir şekilde rol alması gereken dil eğitimi olunca, bu iletişimin niteliği öğrenim/öğretim sürecinin kalitesini doğrudan belirleyen önemli bir unsura dönüşmektedir. Bu nedenle kaliteli bir dil eğitimi için “öğrenci”, “hoca” ve bu iki figür arasındaki “iletişim” olmak üzere üç temel dinamikten söz etmek mümkündür. Bu dinamiklerden herhangi birinden kaynaklanacak kusur veya kusurlar dil eğitiminden beklenen verimin yeterli düzeye ulaşamaması sonucunu doğuracaktır.

“Öğrenci” dil eğitiminin başarısını ve başarısızlığını doğrudan etkileyen en önemli unsurdur. Çünkü öğrenim sürecinin öznesi odur. Arapça gibi kendine has özellikleri de bulunan bir dili öğrenme konusunda yeterince motive olamamış veya olsa bile yeterli düzeyde dil zekâsına sahip bulunmayan bir öğrenci, Sibeveyh’ten bile ders alsa istenen seviyeye ulaşamaz. Ülkemizde, resmî okulların hemen her sınıfında motivasyon ve kapasite açısından “iyi”, “orta” ve “zayıf” olmak üzere üç öğrenci tipi gözlemlenmektedir. Bu nedenle özellikle resmî okullarda yüzde yüz bir Arapça eğitimi başarısını yakalamak kanaatime göre ancak istisnaî olarak ve sıra dışı bir çaba ile mümkün olabilir. Nitelikli ve istekli öğrencilerden meydana gelen bir sınıf oluşturduktan sonra bu öğrencileri besleyecek ve onları hedeflenen düzeye taşıyacak hoca özellikleri ve yöntem üzerinde konuşmaya başlanabilir.

….

Yrd. Doç. Dr. Abdulhadi TİMURTAŞ
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi

Evvela, önümüze bir hedef koyduğumuz zaman bu hedefe ulaşmanın birinci şartı ciddi olmaktır, ikinci şartı ise hedefe götüren yolun doğru seçilmesidir. Bu gün Türkiye’de Arapça dil eğitiminde temel bir arızadan bahsedilecekse bu iki şeyden biridir; ya ciddi değiliz ya da izlediğimiz yol yanlıştır. Bu gün eğitim sistemleri özellikle dil eğitim sistemi çok gelişmiştir. Bu konuda ileri sürülecek herhangi bir mazeretin sahici olmasına inanmak oldukça güçtür. Öyleyse temel arıza, Arapça öğrenme isteğimizdeki ciddiyetle ilgilidir. Çünkü gerçekten öğrenmek isteyenler öğreniyorlar. Eğer üzerinde düşünülmesi gereken bir şey varsa o da neden Arapçayı öğrenme isteğimizde ciddi olamıyoruz sorusunun cevabı olmalıdır. Bunun üzerine yoğunlaşmalıyız.

İlim dergisi 7. sayı kısa soruşturması

Latest posts by emedrese (see all)

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

eMedrese bir İlmiye Vakfı projesidir.