Dünden Bugüne Arap Dili Çalışmaları
İçindekiler
Lügatın tarifi
1- İbni Cinnî el-Hasâis’te lugatı şöyle tanımlar: أصوات يعبر بها كل قوم عن أغراضهم “Lugat, toplulukların maksatlarını ifade ettikleri bir takım seslerdir.” İbni Hacip, İsnevi ve İbni Manzur gibi rasih alimlerin katıldığı bu tarif, lugatın asli unsurlarını ortaya koyması bakımından mühim.
Dil aileleri
2- Yaygın kanaat, dillerin ana dağılımının şu olduğu olduğu yönünde:
a- Hint-Avrupa dilleri,
b- Sami-Hami dilleri (Afro-Asyatik diller),
c- Turan dilleri (Ural-Altay dilleri olan Türkçe, Mançurca, Moğolca, Fince-Macarca bu isimle anılır. Bazıları bu aileye Japonca ve koreceyi de katar.)
Hint-Avrupa ve Sami-Hami dil grubu dışında kalanlar
3- Bazı araştırmacılar sözkonusu dil gruplarını Turanca diye bir başlık altında toplamayı doğru bulmazlar. Ortada yukarıdaki iki dil ailesinin dışında kalan dilleri bir araya getiren ortak özellikler yoktur. Tek unsur, Hint-Avrupa ve Sami-Hami dillerin dışında olmalarıdır. Bunun için sözkonusu dilleri 19 dil grubu olarak başlıbaşına incelerler. Ayrıca Hami dillerinin de bir dil ailesi olmadığını düşünenler vardır. Onlar bunun için Mısırca, Berberice ve diğer Kuzey Afrika dillerini Hami dillerden değil de müstakil diller olarak görürler ve Sami-Hami diller yerine Afriko-Asyatik diller diye isimlendirmeyi doğru bulurlar.
Hint-Avrupa dil grubu
4- Bugün Hintçe, Urduca, Farsça, Kürtçe, Kafkasça Hind-Avrupa dillerindendir. Keza Avrupadaki diller de kahir ekseriyetiyle bu aileden. İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca, Yunanca, Arnavutça, İspanyolca, Portekizce, Hollandaca ve Rusça, vs. diller hep bu ailedendir. Dünyanın en kalabalık dil ailesi olarak bilinir.
Sami diller ve Arapçanın alt türleri
5- Sami diller doğu ve batı olmak üzere ikiye ayrılır. Doğu Sami dilleri Babilce, Akadça gibi ölü dillerden oluşur. Batı sami dilleri de Kuzey ve Güney Batı Sami dilleri diye ikiye ayrılır. Kuzey Batı Sami dilleri Kenanca ve Aramiceden oluşur. Kenanca altında İbranice, Fenikece gibi diller var. Güney Batı Sami dilleri de kendi arasında Kuzey ve Güney Arapça diller diye ikiye ayrılır. Güney Arap dilleri Sebeiyye, Habeşiyye, Katebaniyye, Hazremiyye gibi kollara ayrılır. Kuzey Arap dilleri de arab-ı bâide (ölü Arap dilleri) ile arab-ı bâkiye (canlı Arap dilleri) olmak üzere ikiye ayrılır. Bunlar da Hicaziyye ve Temimiyye (Şarkıyye-Necdiyye) diye ikiye taksim edilir. Kuran-hadis ve kitabi, edebi Arap dili Hicazidir.
Lehçe üstünlükleri
6- Arap dilinde başlıca model kabul edilen lehçe Kureyş yahut Hicaz lehçesidir. Buna karşılık Temim, Tayyi’, Hüzeyl gibi fasih Arap kabileleri de var. Bunlardan da yararlanılmıştır. Ama asıl referans yine Hicaz Arapçası. Bir başka yerde Arap dilinin kurallarının kendilerinden alındığı kabileler sadedinde birinci derecede Kays, Temim, Esed zikredilir. İkinci derecede Hüzeyl ve bazı Kinâne kabileleriyle Tayyi’ kabilesi gelir. Özellikle şehirlileşen Araplardan (hazarî) dile dair bilgilerin alınmadığı müsellem bir kaziyye. Ayrıca yabancılarla temas halinde olanlar da bu sadette uzak tutulmuş. Arap dilinin ana malzemelerinin badiyelerden (çöl halklarından) toplandığı biliniyor. Âlimler arasında şehirleşme kaynaklı irap hatalarından ötürü tartışmaların yaşandığını edebiyat kaynakları kaydeder.
Ses mana uyumu
7- Ses mana uyumu Arapçada önemli özellik. “Sadde-sedde”, “hazame-kazame”, “nazaha-nazaha” (birincisi kalın “ha.”) ilk akla gelen örnekler. Son iki fiilde “hı” ile olan suyun daha şiddetli fışkırması anlamında iken diğeri daha sakin fışkırma sadedinde kullanılır. “Hazame” sebze-meyve gibi taze ve sulu yiyecekleri yemek için kullanılırken “kazeme” sert ve kuru yiyecekleri yemek için kullanılır. Atların arpa yemesi için “kazame” fiili kullanılır mesela. Kalın harfler manaya da bir vurgu, sertlik katıyor.
8- Abbad b. Süleyman es-Saymeri lafız-mana arası uyumun hatmi-zaruri ve kesin olduğunu savunur. Volümü yüksek, sert lafızların manasında da bir huşunet vardır. Ona Farsça taş anlamına gelen “izğağ” kelimesi sorulduğunda bu teoriye göre kuru ve sert bir fonetiği var, diyerek bunun olsa olsa taş olabileceğini söyler. Rivayet tabi ki.
Lügatların soykütüğü: İlk eserler, öncü simalar
9- Arapçada ilk lügat-mucem çalışmalarının, Kuran’daki garip lafızları anlama ve açıklama gayretiyle başladığı ifade edilir. İlk olarak İbn-i Abbas’ın Kuran’da geçen bazı garip lafızlara karşı özel merak ve araştırmasının olduğu biliniyor. Enam suresi 14. Ayette geçen فَاطِرُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ cümlesindeki “fâtır” kelimesinin manasını iki bedeviden öğrendiğini nakleder. Keza İbni Abbas’ın bazı lafız ve cümleleri de Arap lügatına dair bilgisiyle açıkladığı bilinmektedir. Bu sadette yer yer şiirlerden referanslar getirdiğini görüyoruz. Garibü’l-Kuran konusunda İbn-i Abbas’a bir risale nispet ediliyor, ama bu nispet sahih değil.
10- Arap diline dair verilerin toplanmasında başlıca saikleri şöyle sıralayabiliriz:
a- Kuran ve sünneti anlama çabası: Özellikle garip lafızlara dönük araştırmalarda bunu görmek mümkün. İlk çalışmaların garip lafızlara dönük olduğunu farkediyoruz.
b- Arap dilinin birikimini zapt etmek, kaybolmasına mani olmak: Özellikle İmam Halil’in Kitabül Ayn’ı böyle bir amaçla ötüşüyor.
c- Lahnın (dil yanlışlarının) önüne geçmek, acemlerle karışan Arapların dilindeki bozulmaya karşı Arap dilini korumak: Emevi halifesi Abdulmelik b. Mervan’a “neden bu kadar çabuk yaşlandın?” diye sorulduğunda “beni iki şey yaşlandırdı” demiş; “sıkça minbere çıkıp inmek ve işittiğim lahnlar.”
11- İbnü’s-Sikkît’in (246) Islâhu’l-mantık isimli eseri Arapların diline musallat olan yanlışları/lahnleri ıslah amacıyla yazılmış. Ahmet Muhammed Şakir ve Abdusselam Muhammed Harun tarafından iki cüz, tek cilt halinde şerh ve tahkik edilip 500 sayfa olarak basıldı eser. Kelimelerin yerli yerinde kullanılmaması, doğru telaffuz edilememesi başlıca problemi teşkil ediyor. Kelimelerin yerli yerinde kullanılması için manaları bir vezinleri farklı, vezinleri bir manaları farklı, birden fazla anlama gelen lafızları incelemiş müellif.
Garîbü’l-Kuran
12- Kuran’daki garip lafızlar üzerine yapıldığı sabit olan ilk çalışma, Ebu Said Ebban b. Tağlib el-Ceriri el-Bekri’ye ait. (v. 141 h.) Bunun ardından genel olarak Arap dilinde “Nevadir” denen garip, şaz ve vahşî lafızlara dönük çalışmalar başlıyor. Bu konuda ve bu isimlerle yapıldığı bilinen en eski çalışma, Basralı Ebu Amr İbnül Ala’ya (154) aittir. Ardından Yunus b. Habib ez-Zabbî (182), Kutrub Muhammed İbnül-Müstenir el-Basrî (206) ve Esmaî (216) geliyor.
Meâcimü’l-elfâz ve Meâcimü’l-meânî kitapları
13- Geçen zamanla lügatçılar, sonraları meâcimü’l-meânî adını alacak olan belli konu ve nesnelerin isimlerine dönük çalışmalar yaptılar. Lafızları baz alarak hazırlanan lügatlara meâcimü’l-elfâz, mana-konu esas alınarak yapılan ve ilgili mana ve konuların isimlerini tespite dönük lügat çalışmalarına da meâcimü’l-meânî adı veriliyor. Meâcimü’l-meânî türüne örnek olarak şunlar gösterilebilir: Kitabü’l-hayl, Kitâbü halki’l-insan, Kitabü’l-ibil, Kitâbü’t-tayr, Kitâbü’n-nebat, Kitâbü’l-vuhûş, Kitâbü’n-nahl, Kitâbü’ş-şâ, Kitâbü’n-nebat veş şecer, Kitâbü’l-eyyam vel leyâli veşşuhûr, Kitâbü’l-matâr, Kitabü’s-silah, Kitâbü’l-bi’r, Kitabü’r-rîh, vs. Bu çalışmalar kısmen 2. Yüzyılın sonu ve ekseriyetle 3. Yüzyılda yapılmış.
İmam Halil’in Kitabü’l-ayn’ı
14- Aslında meâcimü’l-meânîden önce zikredilmesi gereken bir lügat çalışması olarak İmam Halil’in Kitabü’l-ayn’ına işaret etmeli. İmam Halil b. Ahmed el-Ferahidî (175) boğaz harfleri sıralamasına göre tertib ettiği lügatında Arap diline ait ne kadar kelime varsa hepsini kuşatmayı planlamış. Nitekim en açık-saf gördüğü harf olan “ayn”dan başlıyor; “ha”, “he” ve ardından boğaz hafleriyle devam edip dudak harfleriyle bitiriyor. Lafız üretiminde de bütün harfleri ters çevirmek/taklip yapmak suretiyle iki, üç, dört ve beş harfli ses dizeleri/lafızlar oluşturuyor. Sözgelimi iki harfli bir ses dizesinden iki lafız r-b, b-r, üç harflilerden 6 lafız; mesela h-b-r maddesinden r-b-h, b-r-h, b-h-r, h-r-b, r-h-b gibi lafızlar üretmiş. Böylece telaffuz itibarıyla mümkün bütün formları kitabına derceden İmam Halil, bunların [iki ve üç harfli olanlarının] Arapçada müstamel olanlarıyla olmayanlarına işaret etmiş, müstamel olanlarının Arap dilindeki anlamını vermiş; yer yer şiirlerden, fasih Araplardan referanslar getirmiş. Arap dilinde kullanılmayanların da mühmel olduğunu ifade etmiştir.
15- Ayrıca İmam Halil, Kitabü’l-ayn’ın mukaddimesinde bugün fonoloji olarak anılan sesbilime dair o gün için ilginç sayılabilecek tespitler yapıyor. Harflerin mahreçlerine göre yapısından bahsediyor. Arap dilinde kelimelere yapılan ilavelerin mahreç/ses bilim açısından izahlarını yapıyor. Mesela humâsi fiillerin başında bulunan mezid “elif”in neden ziyade edildiğini anlatırken sakin harfle telaffuz olamayacağını belirtiyor ve diğer harflere “imad” ( asıl, direk) adını verirken bu harflere “süllem (basamak, aracı)” adını veriyor. Kitabü’l-ayn bundan 33 sene evvel Mehdi Mahzumi ile İbrahim Samerraî’nin ortak çalışmasıyla 8 cilt halinde tabedildi.
İlk Arap lügatçıları ve kaynakları
16- Öncü lügatları araştırdığımızda şunlar öne çıkıyor: Ebu Amr eş-Şeybanî’nin (206) Kitabü’l-cim’i, Ebulbişr el-Yeman el-Bendenicî’nin (284) et-Takfiye filluğa’sı, İbni Düreyd’in (321) Cemheratü’l-lüga ve Ebu Mansur Muhammed el-Ezherî’nin (370) Tehzibü’l-luğa’sı [bu kitabı 70’inden sonra yazmış], Cevheri’nin (393) es-Sıhâh’ı (Tâcü’l-lüğa ve sıhâhu’l-arabiyye), Ebul Huseyn Ahmed b. Faris’in (395) Mucem mekayîsü’l-luğa ile Mücmelü’l-luğa’sı… İlk Arap lügatçıları sayılan bu isimler, lügat çalışmalarında başlıca 5 kaynak kullanmışlar:
1- Kuran-ı Kerim,
2- Hadis-i Şerif,
3- Cahiliyye ve sadr-ı İslam şiirleri,
4- Fasih çöl Araplarının sözleri ve haberleri,
5- Erken dönem lügat imamlarının sözleri, tespitleri (gerek sözlü rivayet yoluyla gerek kitapları yoluyla.)
Sözlük yazım metodları
17- Ahmed Abdulğafur Attar, el-Medârisü’l-mucemiyye başlığıyla 4 sözlük metodundan söz eder:
1- İmam Halil’in Kitabü’l-ayn’ındaki taklib metodu: Harflerin alfebatik sırasını değil, mahreçlerini esas alır. İbni Düreyd Cemhere’de, Ezherî Tehzibü’l-lüga’da, Ebu Ali el-Kâli el-Bari’de bu metodu izlemişler.
2- Ebu Ubeyd kasım b. Sellam’ın el-Garibü’l musannef’teki mana ve mevzu esaslı metod: Manaca birbirlerine benzeyen, yakın olan mevzuları esas alarak hazırlanmış bir lügat el-Garibü’l musannef. İnsanın bedeni, yaratılışı, yaşı, hayatında geçirdiği dönemler vs… yaklaşık 30 bab/kitap halinde hemen hemen o güne kadar mucemü’l-meânî sadedinde müstakil konulara dair yazılmış bütün kitapları cami bir kaynak. 17 binden fazla kelime içeriyor. İbnü Side el-Muhassas’ta bu metodu kullanmış.
3- Cevherî’nin Sıhâh’taki son harften ilk harfe doğru bab-fasıl metodu: Arap dilinde ilk ve ortanca harfler (fa ve ayn) sürekli değişir, zaid harfler tarafından yerleri işgal edilir, yer yer idğam yer yer kalbolurlar. Bunun için son harfi (lam) esas almıştır Cevherî. Bu metodu ilk onun başlattığı tartışılsa da Attar ısrarla Cevherî’nin öncü olduğunu belirtir.
4- Bermekî’nin (397) ilk harf esaslı metodu ki, Esâsü’l-belağa’da Zemahşerî (538) kendisini takip eder. Modern dönemde de hemen hemen kullanılan tek metottur.
Medresetü’l-meânî, medresetü’l-elfâz
18- Yine de özde iki metottan bahsedilebilir: Medresetü’l-meânî, medresetü’l-elfâz. Birincisi mana ve mevzu merkezli metod. Kasım b. Sellam’ın el-Garibü’l-musannef’i gibi. İkincisi lafız merkezli. Diğer sözlükler gibi. Endülüslü büyük lügatçı İbnü Side birinci metoda göre el-Muhassas’ı, ikinci metoda göre el-Muhkem’i hazırlamış.
Ezherî’nin Tehzîbü’l-luğa’sı
19- Bu sadette Ezherî’nin Tehzîbü’l-luğa’sı emsaline göre muhtasar ama daha güvenilir bir sözlük. Önsözünde müellif kısa tutmak istediğini, sadece güvenilir rivayetleri esas aldığını, diğer birçok dilci gibi sahih-zayıf ne bulduysa kitabına dercetmediğini özellikle belirtir. Buna rağmen kitabın Abdusselam Muhammed Harun tarafından yapılan tahkikli baskısı 15 cilt. Ezherî’nin öyküsü ilginçtir. Çocukluğundan beri lügata düşkün olduğunu söyler. Bir hac yolculuğu sırasında Karmatîlerin Hübeyr mevkiinde düzenledikleri saldırıya uğrayanlardandır. Çoğunluğu Hevazin, bir kısmı Temim ve Esed kabilesinden bir grup eşkıyanın baskınına uğrar. Baskın sırasında bir çöl Arabının okuna hedef olur. Yaralanır ve esir alınarak çöle götürülür. Çöldeki esareti sırasında Hevazin Araplarının hiç bozulmamış saf Arap lehçesine hayran kalır. Onlardan dinleyip ezberledikleriyle hazırlayacağı lügatına orijinal bir malzeme sağlar. Ezherî de İmam Halil’in Kitabü’l-ayn’daki sıralamasını takip eder. Lisanü’l-Arab sahibi İbn-i Manzur “Tehzîbü’l-luğa’dan daha güzel, İbnü Side’nin el-Muhkem’inden daha tamam bir lügat görmedim,” der. Ancak bu kitaplardan istifadenin çok zor olduğunu, tertibini kestirmenin, aranan kelimeyi bulmanın çok güç olduğunu ifade eder.
Tâcü’l-lüga ve sıhâhu’l-arabiyye
20- Arap dilinde kaynak kabul edilen sözlüklerden biri de Ebu nasr İsmail b. Hammad el-Cevherî’nin (398) Sıhâh’ı. Tam ismi Tâcü’l-lüga ve sıhâhu’l-arabiyye. Bab ve fasıl sistemine göre hazırlanmış bir mucem. Kelimenin son harfini bab, ilk harfini fasıl kabul ederek bir sistematik kurmuş Cevherî. Orta harflerde alfabe sırası gözetilerek kelimelere yer verilmiş. Lisanü’l-Arab sahibi İbni Manzur bu sistemi beğenip kitabında uygulamıştır. Sıhâh çok mütedavil bir kaynak olmakla beraber müellifi Cevherî tam tebyiz edemeden vefat ettiğinden birçok hata barındırıyor. Bu sebeple Sıhâh üzerine hayli haşiye-tenkit-tashih çalışması yapılmış. Firuzabadî’nin el-Kâmus’unda Sıhâh’ı tenkid ve tashih ettiğini, ona karşın Cevherî’yi savunanlar da çıktığını belirtelim. Firuzabadî de ayrı bir imtiyaza sahip tabi. Kâmûsu’l-muhît’ini 2000 kaynak kullanarak telif etmiş. Toplam 60 bin madde içeriyor. Sıhâh’ın muhtasarlarına işaretle kapatalım maddeyi. Tehzîbü’s-sıhâh (Zencani) ve Muhtaru’s-sıhâh (Ebubekir er-Razi) en meşhurları.
Edebi lügat örneği: Esasü’l-belağa
21- Zemahşeri’nin (538) Esasü’l-belağa isimli eseri muhtasar lügatlardan. Bu kitabın özelliği belaği-edebi bir sözlük olması. Arap dilinde kelimelerin mecaz-istiare gibi belaği kullanımlarını şiirlerden örneklerle açıklıyor. Bugün bolca örneği görülen belağat terimleri sözlüklerinin çığır açıcısı.
Kamus eleştirileri
22- Bu arada Arap dilinde sözlük eleştirileri de yaygın. Ahmet Teymur Paşa’nın Tashîhu lisani’l-Arab’ı bunlara örnek gösterilebilir. Ahmet Faris eş-Şidyak’ın el-Casus ale’l kamus isimli eseri de bir kamus eleştirisi.
En geniş ve en meşhur metin sözlük: Lisanü’l-Arap
23- Büyük Arap sözlükçüsü İbni Manzur’un (711) yazdığı Lisanü’l-Arap metin olarak Arapçaya ait sözlüklerin en geniş ve meşhuru. 80 bin kök kelime içeriyor. İbni Manzur Ebu’l Fadl Muhammed Cemalüddin katışıksız Arap ırkından. Ailesinin kökeni ensara dayanır. Afrikalı ve Şiî. Lisanü’l-Arap Tehzîb, Muhkem, Sıhâh, Cemhere ve Nihâye gibi eserleri kaynak alır. Tertipte ise Cevherî’nin Sıhâh’ını baz almış. Mucemü’ş-şuarâ fi lisani’l-Arab müellifi Doktor Yasin el-Eyyübî, Lisanü’l-Arap’da şiirlerinden alıntı yapılan şairlerin 1200 civarında olduğunu tespit eder. İngiliz oryantalist John Heywood 19 yy.dan önce hiçbir dilde Lisanü’l-Arap gibi düzenli ve kapsamlı bir sözlük çalışmasının yapılmadığını söyler.
En geniş kamus şerhi: Tâcü’l-arûs
24- Tâcü’l-arûs, Zebidî’nin Arap dilinde yazılmış en geniş şerh sözlüğü. 120 bin maddeden oluşuyor. 14 yılda hazırlamış. Kamus’ta yer almayan bazı lafızları da el-müstedrek başlığı altında zikreder Zebidî. Tefsir, fıkıh, kelam, tasavvuf; tıb, zeoloji, botanik gibi bütün ilim dallarına dair lafızlara izahlar düşer. Meşhur-gayr-ı meşhur ilgili kelimeyle alakalı şahıslara atıflar yapar, haklarında kısa kısa bilgi verir. Ayetler, hadisler, şiirler ve fasih Arapların sözleriyle istidlal eder. Kuveyt Vizaratül İlam daha önce baskıları yapılan bu kitabı daha musahhah ve düzenli biçimde basmak için çalışma başlattı. Üstad Abdussettar Ahmed Ferac nezaretinde kitabın 10 cildi fihrist olmak üzere toplam 50 cilt halinde basılması planlandı. Şu ana kadar yarısı okurla buluştu.
Modern dönem Arap dili çalışmaları
25- Modern dönemde Arap lügatına dair çalışmalar içinde en dikkat çekici olanı Mecmaüllügatil Arabiyye adıyla anılan Arap dili kurumlarıdır. İlk olarak Mısır’da 1892’de, aralarında Muhammed Abduh’un da bulunduğu bir grup seçkin kendi aralarında bir komisyon oluşturup yabancı kelimeleri Arapçaya çevirme konusunda müzakere ve tekliflerde bulunmaya başlıyor. 10 küsür kelimeyi Arapçaya çeviriyorlar. Bunlardan biri “palto.” Teklif edilen kelime bugün Arapların kullandığı “mi’taf.” Bir diğeri “polis” ki, teklif edilen kelime “şurta”dır. Ancak bu komisyon uzun süre çalışamıyor. Daha sonra yine Mısır’da Daru’l ulûm mezunları 1908 yılında kendi aralarında bir kulüp kuruyor. Başına Hıfni Nasıf geçiyor. Başkaca 1916 yılında Daru’l Kütübil Mısrıyye idaresi altında sivil bir dil akademisi oluşturmuş, ama bu da uzun ömürlü olamıyor.
İlk resmi dil kurumu ve Suriye’nin öncülüğü
26- Resmi olarak ilk defa Suriye’de bir dil kurumu oluşturulmuş. 1. Dünya Savaşının ardından Osmanlı idaresinden çıkan Suriye’de ordunun riyasetinde bir Arap devleti kurulur. Daha önce 4 asır boyunca Osmanlı idaresinde bulunan Suriye’de resmi dil Osmanlıcaydı. Bu sebeple kurulan ilk hükümet resmi dili Arapça ilan ettiğinde devletin kanunları, kurumları ve bürokrasisinin Arapçaya terceme edilmesi gerekiyordu. Ayrıca eğitim-öğretim dilinin bütün ülke sathında Arapça olması lazımdı. Bunun için Arapça ders kitapları hazırlanmalıydı. Kısacası bir 20. Yüzyıl Arap devleti olarak bir yandan Arapçanın modernleşmesi bir yandan da yaygın bir devlet dili haline kavuşması gerekiyordu. Bu doğrultuda Suriye hükümeti ilk olarak Şubetü’t-Tercüme ve’t-Telif adıyla telif-terceme şubesi oluşturdu. Ardından 1919 yılında Mecma İlmî Arabî adında Arapça ilim akademisi kuruldu. Buradaki “ilmî” tabiri lügavi ve edebi anlamına gelmekteydi. “Arabî” tabiri de devletin kimliğini ifade ediyordu. Böylelikle bizdeki Türkoloji ve Türk dili çalışmalarına paralel olarak Suriye’de de Arap dili edebiyatı alanında çalışmalar yapmak üzere bir akademi kurulmuş oldu. Kurumun başına ilk olarak Üstad Muhammed Kürd Ali geçirildi.
Mecmaüllüga kurumlarının Arap dünyasında yaygınlaşması
27- İlerleyen yıllarda Mecma İlmî Arabî akademisinin adı Mecmaüllügatil Arabiyye bi Dimeşk (Dimeşk Mecmaüllügatil Arabiyyesi) olarak değiştirildi. Suriye’deki bu ilkörneği Mısır’daki emsali takip etti ve 1932 yılında resmi olarak (Maarife bağlı) bir dil akademisi oluşturuldu. Mecmaüllügatil Arabiyye fil Kahire. Başkanlığına Üstad Muhammed Tevfik Rıfat getirildi. Ahmet Lütfi es-Seyyid, Taha Hüseyin, Dr. İbrahim Medkur sonraki başkanlar.
28- Suriye ve Mısır’daki gelişmeleri takiben 1947 yılında Irak’ta Mecmaüllügatil Iraki adıyla benzer bir kurum açıldı. Öncelikle bir kütüphane oluşturdu. İlk etapta çoğu oryantalistlere ait olmak üzere 5000 kitaptan oluşuyordu kütüphane. Irak Mecmaüllügasının yaptığı önemli çalışmalardan biri, Cevad Ali’nin hazırladığı 8 ciltilk Tarihu’l-Arap kable’l-İslam kitabıdır. Daha sonra 1972 yılında Mecmaüllügati’l Arabiyyeti’l Ürdüniyye kuruldu. Bu kurum da tıpkı diğer ikisi gibi terceme-telif şubesi olarak işe başlamış, daha sonra büyüyerek bir mecmaa dönüştürülmüştü.
Arap Dili Birliği
29- Dağınık haldeki dil akademileri 1971 yılında Suriye, Irak ve Mısır mecmaüllügalarının birleşimiyle İttihadül Mecâmiil Arabiyye çatısı altında birleşti. Kurumun merkezi Kahire oldu. 1978’de Ürdün Mecmaüllügası da bu birliğe katıldı. Arap Dili Birliği de diyebileceğimiz bu kurum, Arap dili öğretimi konusunda yenilikler, kolaylıklar konusunda özel konferanslar düzenledi, teklifleri değerlendirdi, tartışmalar düzenledi; fasih Arapçanın korunması konusunda kararlar aldı. Radyo, televizyon programlarında fasih Arapça konusunda tedbirler almayı hedef belirledi. Çeşitli modern bilimlere ait Arapça sözlükler neşretme konusunda bir program oluşturdu.
Mecma’ların çalışma alanı
30- Mecmaların mantığı şuydu: Bilgi, tecrübe, teknik ve bilumum entelektüel alanlarda gelişen modern dünya karşısında Arapça yetersiz kalmakta, ammice fushayı boğacak hale gelmektedir. Bunun önüne geçmek için bir an evvel Arapçada ictihad hareketi başlatılmalıdır. Tıpkı Abbasilerin ilk yıllarında kadim kültürlerle başlayan temasa paralel olarak büyük dil bilginlerinin Arap dilinde ictihad faaliyeti başlattıkları gibi bugün de benzer bir ictihad faaliyeti içine girilmeli. Kadim Arap dilindeki kelime yükünü hafifletmek gerekir. Yaklaşık 80 bin kelimelik Arap sözlüğü hafifletilmeli, yerine yeni kelimeler için alan açılmalıdır. Modern kulağın hoşlanmadığı kelimelerden kurtulmalıdır. Keza müteradif, ezdad, müşterek lafızlar azaltılmalı, karışıklığı gidermek için yeni kelimeler üretilmelidir. Mezid bablarda belli kurallar yaygınlaştırılmalı, müennes-müzekker konusunda belli kurallar çıkartılmalı, müennes-i manevi olduğu bilinen kelimelerin sonlarına “tenis tâsı” getirilip belirsizlik aşılmalı. “Kevkeb,” “şems,” “necm” gibi kelimeler, yani müennes-i hakiki olmayan ve sonlarında “tâ-i tenis” bulunmayan kelimeler müzekker kabul edilmelidir. Bunlar aslında bir toplantıda üyelerden Ahmet Emin’in teklifleriydi. Bu maddelerden özellikle Arap diline ait kelime sayısının azaltılmasına ve müzekker-müennes hakkında ileri sürülenlere yönelik kimi meşhur isimler muhalefette bulundular.
Bilimsel sözlükler ve terimlerin Arapçalaştırması
31- Bilimsel sözcüklerin Arapçalaştırılması konusunda da hayli yol katedilmiş görünüyor. Şevki Zayf’ın verdiği bilgiler arasında sadece biyoloji ve alt branşlara ait yaklaşık 10000 kelimenin Arapçaya tercüme edildiği geçer. Tıp dalında 25000, matematiğe ait 1400, jeolojiye ait 6000 kelime Arapçaya tercüme edilmiş. Bunlar yaklaşık 50’li yıllara kadar halledilmiş işler.
Mucem projeleri: Veciz, Vasît, Basît (Kebîr)
32- Mısır Mecmaüllügatil Arabiyyesi üç mucem basımı planlıyor: Vecîz, Vasît, Basît. Daha sonra Basît, Kebîre dönüştürülüyor. El-Mucemü’l Kebîr genişçe bir sözlük-ansiklopedi. Mucem projesinde Mecmaulluğa, sadece rivayet dönemleriyle yetinmemiş, munhasıran lügavi sözlükleri kaynak almamış, kendisini ilk asırlarla sınırlamamış. Bunun yerine cahiliyye asrından modern çağa kadar Arap dilindeki gelişmeleri yansıtacak biçimde bütün dönemleri ve sözlüklerin dışındaki kaynakları da içine alan geniş bir kaynak anlayışıyla hareket etmiştir.
33- Bugün sık kullanılan el-Mucemü’l Vasît, Mısır Maarif Bakanlığı tarafından gelen taleb sonucu talebe ve entelektüellerin ihtiyacını karşılamaya dönük 1940 yılında başlanıp 1960 yılında tamamlanmış bir sözlük. Yaklaşık 30 bin kelimeden oluşuyor. İlk yayınlandığında lügat ve edebiyatla uğraşan kimselerden tenkit ve katkıları istenmiş, ikinci baskıda bunlar sözlüğe kazandırılmış. el-Mucemü’l Vecîz ise Vasît’tan sonra başlanmış bir proje. 5000 kelime içeriyor. Talebelere özel olarak hazırlanıp 1980 yılında okurla buluşmuş.
Bu makaleyi okuyanlar için tavsiye yazılar:
Müellifi Meçhul Bir Yazma Eserin Hikâyesi
Basra ve Kufe Ekollerinin Farklı Nahiv Terimleri
- İslami İlimler Literatürüne Giriş -3- - 12 Eylül 2020
- İslami İlimler Literatürüne Giriş -2- - 12 Eylül 2020
- İslami İlimler Literatürüne Giriş -1- - 12 Eylül 2020