İcma’nın güncel imkanını nasıl görüyorsunuz?
Hayat sürekli akış içerisindedir. Bu akış içerisinde her döneme ait farklı şartların ve problemlerin ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bu eşyanın tabiatında olan bir şeydir. İslâm hukukunun bu yeni problemlere cevap vermesi, çözüm getirmesi de onun evrensel yapısının gereğidir. Hal böyle olunca cevabı olmayan bir problem kalmayacaktır. Bu çözümlerin kiminde ittifak sağlanabileceği gibi kiminde ihtilaf olması da gayet doğaldır. Her konuda mutlaka ittifak edileceği şeklinde bir kabul de zaten olamaz.
Günümüzde dünyanın küreselleşmesi, teknik ve bilimsel imkanların olabildiğince yaygınlaşması, bilgiye ve kişilere ulaşılmasının bir tuş kadar yakın olması günümüzde icmâ imkanının geçmiş asırlara göre çok daha mümkün olduğunu göstermektedir. Bu, her ülkenin seçkin ilim adamlarına gerek iletişim vasıtaları yoluyla ulaşılıp raporlarının elde edilmesi, gerekse söz konusu problemin bir çalıştay vb. yolla etraflı olarak incelenip sonuca ulaşılması şeklinde olabilir. Bu gibi çalışmaları yürüten global düzeyde kuruluşlar zaten mevcuttur. Bu kuruluşlar her açıdan takviye edilerek ve bütün İslâm ülkelerinin destekleriyle daha çaplı, nitelikli ve fonksiyonel hale de getirilebilir. Tabiî muteber bir icmadan bahsedebilmek için, söz konusu ittifakın naslara, fıkhın yerleşik kurallarına asla aykırı olamayacağını veya esasında böyle bir ittifakın icma sayılamayacağını da vurgulamak gerekir.
Prof. Dr. Sabri Erturhan Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Benim kanaatime göre, genel olarak ve teknik anlamda icma mümkün değildir. İnsan unsuru var olduğu sürece de mümkün olmayacaktır. Zira insanların bilim, sosyo-kültürel vb seviyeleri buna engel olmaktadır. Tarihte de, bir kaç istisna hariç mümkün olmamıştır. Ayrıca, icma rahmeti engeller ve toplumun önünü kapatır. Ihtilafu ümmeti rahmetün hem toplumun hem de dinin emniyet subabıdır, zira farklı görüşler, insanlara çıkış yolu ve alternatifler sunarlar.
Prof. Dr. Recep Çigdem Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
İcmâ, tarih içinde evvela epistemolojik, sonra siyasi otorite olarak hayatî bir fonksiyon icra etmiştir. Epistemolojik otorite olması; zannî nasları kat’î derecesine çıkararak, kat’î nasları da teyid ederek bu nasların bağlayıcılığını artırmıştır. Siyasi otorite olması ise; fukahânın kişisel görüşleri demek olan ve herkesçe bağlayıcı olmayan yargıları ulü’l-emrin ağzından çıkmış gibi kesin emirler haline dönüştürmüştür. Teknik anlamda, fıkıh usulünde tanımı yapılan icmâ terimiyle tam olarak örtüşmese de bugün uluslararası katılımlı fıkıh konseylerinin ittifakla aldığı kararların sözünü ettiğimiz birleştirici fonksiyonu benzer şekliyle icra edebileceğini düşünüyorum. Yine de doğrusunu Allah bilir.
Doç. Dr. M. Rahmi Telkenaroğlu Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
İcmâ konusuyla ilgili olarak Süleymaniye Vakfı’nda arkadaşlarımızla uzun süreli çalışmalar yaptık ve bu çalışmalar neticesinde bir takım sonuçlara vardık. Bunları şu şekilde maddeleştirebiliriz:
Erken dönemden günümüze dek bir terim olarak icmanın ne olduğu hususunda bir netlik olmadığını gördük. İcmanın meşruiyetine dair Kitap ve Sünnetten getirilen delillerin konuyla herhangi bir irtibatının bulunmadığını ve bu konudaki temellendirme gayretlerinin “zorlama tevil” kabilinden dahi görülemeyeceği sonucuna vardık.
“Ümmetim hata (dalâlet değil) üzere birleşmez” mealindeki rivayetin uydurma olduğunu, bunun hadis eserlerinde bulunmayıp bazı fıkıh usulü eserlerinde yer aldığını tespit ettik.
Usul ve füru eserlerinde icma için verilen örneklerin usulde teorisi yapılan icma kavramıyla örtüşmediğini, hatta usulde anlatıldığı şekliyle bir icmanın Muhammed (a.s.) ümmetinde hiçbir zaman tecrübe edilmediğini gördük.
İcmanın siyasi bir takım temelleri olduğu kanaatine vardık. Bu bağlamda Şia’daki “masum imam” düşüncesiyle Ehl-i Sünnet’in icma teorisinin karşılaştırmalı olarak ele alınmasının yararlı olabileceği sonucuna vardık.
İcma düşüncesinin, ümmet üzerinde sayısal çoğunluğun tahakkümüne zemin hazırladığını ve kitlelerin bilinçaltında sayısal çoğunluğun gerçeği yansıttığına dair bir algı oluşturduğunu gördük. Günümüzde de bu kavrama yapılan atıflarda, icmanın toplum üzerindeki bu psikolojik etkisinin bir takım kurumlarca kullanılmasının amaçlanıp amaçlanmadığının ortaya konmasının yararlı olabileceği sonuca vardık.
Doç. Dr. Fatih Orum İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
İcmâ’ın günümüzde elbette imkanı ve ehemmiyeti vardır. Ancak teknik tarifi ile yola çıkıldığında icma’ın her zaman müctehid alimlere ihtiyaç duyurduğu anlaşılır. Şöyle ki icmadan şer’î amelî meselelerde sonraki dönem alimlerin, önceki alimlerin görüşleri bir ittifak halinde olduğu ve güvence altına alındığı tesbiti ameliyesini anlıyorum. Dolayısıyla gerek önceki alimler gerekse onlara nazar edecek sonraki alimlerin ictihad ehliyetini haiz olmaları zorunlu sonucu çıkartılabilir diye düşünüyorum. Buradan haraketle denebilir ki İslâm dünyası bu gün müctehid alimler yetiştirmek için gayret sarf etmelidir. Öte yandan İslâm dünyasının ittihadı anlamında zaten ortak düşünce ve mefkure birlikteliğine daima ihtiyaç vardır. Asıl olan budur. Ne yazık ki bu husus, günümüzde hala temin edilebilmiş de değildir. İslâm ümmetinin tek vücut olması, hakiki anlamda kardeş ve dost olması gerekir.
Bir diğer kanaatim ise İslâmî meseleler adına fetva verecek veya nakledecek kurulların teşkil edilmesidir. Şahısların indi görüşlerinin heyeti aliye olarak beyan edilecek görüşler yanında zayıf kalacağı bir muhakkaktır günümüzde. Bu İslâm’a karşı duyulan güvensizliği her geçen gün artıracaktır. Çağımızda her alanda olduğu gibi ekip çalışması yapılmasına ihtiyaç vardır. Fetva işleri de bu bağlamda düşünülerek sağlam temellere dayandırılmalıdır, bu vazife kişilere bırakılmamalıdır.
Doç. Dr. Yılmaz Fidan Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
- Taberi Tefsiri - 6 Ocak 2022
- et-Telhısü’l-Miftah - 4 Ocak 2022
- el-İhtiyar li-Ta’lili’l-Muhtar - 3 Ocak 2022