e-Medrese

Kelam İlmi’nin Başlangıç ve Kuruluş Öncesi Eserleri

09.09.2020

Giriş

Asrı saadetten bu yana değişik evreler geçiren akîde/kelam ilmi, her bir evresinde kendine özgü bir kimlik kazanmıştır. İlk dönem de dönemin hususi tartışmaları çerçevesinde risale çapında eserler vermiştir. Başlıca kader, Allah’ın kelamı, irade hürriyeti, insanın mesuliyeti, büyük günah işleyenin durumu gibi konular etrafında dönen tartışmalar yine bu minvalde birkaç varaklık risalelerin vücuduna zemin oluşturmuştur. Temel karakteri itibariyle nasların zahirine bağımlı kalmaya çalışan ehl-i hadis ve naslara rağmen aklı işlevsel bir araç olarak kullanan ehl-i re’y arasında dönen ve başta iktidar kavgalarının neden olduğu teolojik nitelikli bu tartışmalar siyasi otoritenin de desteğini almış; o kadar ki kimi zaman Müslümanlar arasında istenmeyen üzücü olaylara dahi sebep olmuştur.

Biz bu çalışmamızda gün be gün sistematiğini kazanan Kelam İlmi’nin geçirmiş olduğu bu evrelerde öne çıkan risale ve kitaplarını nitelikli biçimde tanıtmayı hedefledik. Ebu’l-Hasan el-Eşarî’den (260-324) Ebu Hamid Muhammed bin Muhammed el-Gazzâlî’ye (450-505) kadar süregelen mütekaddim kelamı öncesinde ulaşabildiğimiz risale sayısı hayli azdır.

Bu yazımızda ise Ehl-i Sünnet kelamının kuruluş ve başlangıcı sayabileceğimiz Abdullah bin Said el-Küllâb’a (ö.240) kadar kaleme alınan risaleleri inceleyeceğiz. Bu risaleleri Ehl-i sünnet âlimlerinin kelam risaleleri ve Ehl-i bidat âlimlerinin kelam risaleleri şeklinde iki başlıkta ele almayı düşündük.

Ehli Sünnet Âlimlerinin Kelam/Akide Risaleleri

Bu risaleler genel olarak İslam dünyasında zuhur eden batıl inançları yok etme amaçlı kaleme alınmış “Tevhid” ilminin[1] ilk örnekleridir.  Ulaşabildiğimiz kadarıyla o dönemin eserleri arasında (a) Ebu Hanife Numan bin Sabit’e ait risaleler, (b) Hasan el’Basrî’nin Kader hakkındaki risalesi ve (c) Ömer bin Abdülaziz’in er-Risâle fi’r-redd ale’l-Kaderiyye’si mevcuttur.

Ebu Hanife Numan bin Sabit’e Ait Risaleler

Amelî konularda imam olan Ebu Hanife (80-150) aynı zamanda itikâdî konularda da imamdır. Selefiyye’nin çağdaşlarından olmasına rağmen akâidde tamamıyla selef metodunu benimsememiş, bununla beraber selefin yolunu da terk etmeyip akla daha fazla önem vermiştir.

Ebu Hanife’nin Akâide Dair Beş Risalesi

aa- el-Fıkhu’l-Ekber: İlim taliplerinin ilk okuduğu akide eserlerinden olan bu risalenin mahtut-matbû birçok nüshası ve şerhleri bulunmaktadır. Ebu Hanife’ye aidiyeti tartışmalıdır; fakat oğlu Hammad ve talebesi Ebu Mutî el-Belhî’den sıhhati sabit olmayan iki rivayeti mevcuttur.[2] İbnü’n-Nedîm ve Abdülkâhir el-Bağdâdî gibi mütekaddim nihal otoriteleri, Ebû Hanîfe’ye el-Fıkhu’l-Ekber isimli bir risale nispet ettikleri halde el-Fikhu’l-Ebsat’tan söz etmemişlerdir. Beyâzîzâde Ahmet Efendi de Hammad’ın rivayetini el-Fıkhu’l-Ekber, Ebu Mutî el-Belhî’nin rivayetini ise el-Fıkhu’l-ebsat diye isimlendirmiştir.[3]

Risalede; imanın mahiyeti, Allah’ın sıfatları, kader, büyük günah işleyenin hükmü, cennet ve cehennemin ebediyeti gibi o dönem Hâricîler ve Mürcie’nin karşıt görüşler beyan ettikleri meseleler konu edinmektedir. Ayrıca tekfir bahsi, mestler üzerine meshetme, teravih namazı, fasık müminin arkasında namaz kılınıp kılınmayacağı meselesi, ruyetullah meselesi, şefaat, mîzan, havz gibi ehl-i sünnet itikadının mümeyyizi olan daha birçok konu zikredilmiştir. 

ab- el-Fıkhu’l-Ebsat: Daha önce de zikrettiğimiz gibi el-Fıkhu’l-Ekber’in Ebû Mutî el-Belhî’ye dayanan rivayetine bu isim verildiği bilinmektedir. Eser, kimi zaman Ebû Mutî tarafından “Sordum” ve “Dedi ki” şeklinde, kimi zaman meçhul kiple “Soruldu” ve “Dedi ki” şeklinde Ebû Hanîfe’ye yöneltilen mezkûr sorulara; kimi zaman da direk Ebu Hanîfe’nin görüşüne yer verilmek suretiyle mefrûz sorulara verilen cevaplardan oluşan bir risaledir. Bu risalenin de İstanbul ve Kahire kütüphanelerinde birçok mahtut nüshasının yanı sıra matbu nüshaları bulunmaktadır. Ayrıca üzerine tercüme ve şerh çalışmaları yapılmıştır.[4]

ac- el-Âlim ve’l-müteallim: Talebesi Ebû Mukâtil Hafs b. Selm’in rivayet ettiği bu risalenin Ebu Hanîfe’ye aidiyeti inkâr edilse de İbnü’n-Nedîm, İbn Fûrek ve İsferâyîni gibi birçok âlim bu nispeti sahih görmüştür. Eser, Hafs b. Selm’in (öğrenci/müteallim) hocası Ebû Hanife’ye (hoca/âlim) sorduğu sorular ve bu sorulara verilen cevaplar şeklinde diyaloglardan oluştuğu için adını, bu diyalogların iki figürü olan âlim/hoca ve müteallim/öğrenci kelimelerinden almıştır.

Risale kırk üç soru ve cevaptan oluşmaktadır. İçerik itibariyle el-Fıkhu’l-ekber ve el-Fıkhu’l-ebsat’la uyum içindedir. Risaleye ilim öğrenmenin önemi ve amel-i sâlih işlemenin fazileti ile başlanmıştır. İçerisinde; Şîa, Hâricîler ve Mürci’ye ait görüşlerin iptal edilmesi gerektiğinden, büyük günah işleyenin hükmünden, îmân-küfür ayrımından ve küfür fiilleri gibi birçok iman, amel ve küfürle ilgili hususlardan bahseder.

Müteaddit kere basılan eser, ayrıca Beyâzîzâde Ahmed Efendi’nin İşârâtü’l-merâm’ından başka İbn Fûrek tarafından da müstakil olarak şerh edilmiştir. 

ad- Risâletü Ebî Hanîfete ilâ Osman el-Bettî Âlim Ehli’l-Basra: Risâle, İbnü’n-Nedîm, Ebü’l-Usr el-Pezdevî ve Bezzâzî gibi birçok âlimin yanı sıra Fuat Sezgin tarafından Ebû Hanîfe’ye nisbet edilmiştir. Bu eserde yer alan görüşler aynı şekilde mezkûr risalelerdeki görüşleri destekleyici ve tamamlayıcı niteliktedir.

Osman el-Bettî’ye gönderilen bir mektup olması haysiyetiyle birkaç sayfadan oluşan eserde, iman-amel münasebetine ve amelde eksiği olan müminin (mürtekib-i kebîre’nin) imandan çıkmış sayılamayacağı konusuna değinilmiş, bu hususta sahabenin de aynı görüşte olduğu ifade edilip nakiller yapılmıştır. Ayrıca Ebû Hanîfe bu risalenin sonunda kendisine yönelik ircâ iddiasını reddetmektedir.

Eserin Kahire’de ve İstanbul’da mahtut nüshalarından hariç ayrıca matbu nüshaları ve şerh çalışması da bulunmaktadır.  

ae- el-Vasiyye: Rivayet zinciri Osman el-Bettî’ye gönderilen er-Risâle adlı eserle aynıdır.[5] el-Vasıyye hayatının son günlerinde kendisinden inanç konularında bir vasiyet bırakması istenen Ebu Hanife’nin bu risâlesi aynı şekilde muhteva bakımından diğer risaleleri destekler mahiyettedir. Baş tarafta imanın erkânını ve mahiyetini anlatır; iman, ikrar ve tasdikten ibarettir, imanda artma ve eksilmeden söz edilemez, der. Kader konusuna da değinen risale, hayrın da şerrin de Allah’tan olduğunu dile getirir. İrâde, ilim ve rıza münasebetini irdelerken günahta dahi ilim, irade ve takdirin bulunduğunu fakat rızanın bulunmadığını açıkça ifade eder. Ayrıca Allah’ın sıfatları ve Kur’an’ın mahlûk olup olmaması konusunda adeta sonraki Ehl-i sünnet kelamına öncü olacak derecede sözler sarf eder. İnsan iradesi, istitâat meselesi ve kesp gibi konuları da inceleyen İmam Ebu Hanîfe nihayet Ehl-i sünnetin ayrıştırıcı alâmetlerinden olan mestler üzerine mesh, seferî kimsenin namazı gibi meseleleri de ele alır. Hâsılı kelam el-Vasıyye, iman-amel ilişkisini, kader meselelerini ve bir kısım âhiret ahvalini konu edinen veciz bir eserdir.

el-Vasiyye’nin Türkiye’nin dört bir yanında bulunan koleksiyonlardaki yazma nüshalarının yanı sıra ayrıca Kahire, Mekke, Medine, Paris ve Londra gibi değişik birçok ülkede yazma nüshaları bulunmaktadır. el-Vasıyye üzerine kıymetli alimler tarafından çeşitli şerhler yazılmış, bunların büyük bir kısmı günümüze kadar ulaşmıştır.[6]

Diğer risâleleriyle birlikte Ebû Hanîfe’nin bu risâlesini de Osmanlı âlimlerinden Rumeli Kazaskeri Kemâleddin Ahmed b. Sinan el-Beyâzî senetleriyle birlikte toplamış, el-Usûlü’l-münîfe li’l-İmâm Ebî Hanîfe başlığı altında bir araya getirmiş, kelâm kitaplarındaki tertibe göre düzenlemiş ardından bunları İşârâtü’l-merâm min ibârâti’l-İmâm adıyla şerhetmiştir. (Kahire 1368/1949). Mustafa Öz, İmâm-ı Azam’ın Beş Eseri adı altında bu risâleleri ve Kevserî’nin Arapça neşrine ait takdim metnini ve Türkçe tercümesini de neşretmiştir. (İstanbul 1981)

er-Risâle fi’l-Kader:

Risale, Hasan el-Basrî’nin (21-110) başta kader meselesi olmak üzere itikadî görüşlerini içeren en önemli ve en meşhur eseri olmakla birlikte kadere dair kaleme alınmış en eski vesika olma özelliğine sahiptir. Eserin bilinen beş nüshasından iki nüshası İstanbul’da mevcuttur. Biri Ayasofya Kütüphanesi’nde diğeri ise Köprülü Kütüphanesi’ndedir. Fakat Ayasofya’da bulunan nüsha Köprülü’de bulunan nüshanın özeti mahiyetindedir.[7]

Emevî halifelerinden Abdülmelik b. Mervân, Hasan-ı Basrî’ye bir mektup yazarak seleften mevrus cebir inancına aykırı düşünen bir akımdan söz edildiğini dile getirmiş ve kendisinden bu konuya açıklık getirmesini istemiş, o da kulların fiilleriyle kadere dair görüşlerini ihtiva eden risâlesini yazıp göndermiştir. Bu risâleye göre Hasan-ı Basrî, naslara uyan Selef âlimlerinin hak karşısında olmadıklarını söyleyip kanaatini şöyle açıklamıştır: Allah, kendisine kulluk etmeleri için yarattığı insanların bu görevlerini yerine getirmelerine herhangi bir şekilde engel olmaz; zira O kullarına zulmetmez.

Eserin ilki 1950’li yıllarda olmak üzere birçok defa neşri, şerhi ve tercümesi yapılmıştır.

Er-Risâle fi’r-redd ale’l-Kaderiyye:

Ömer bin Abdilazîz’e (60-99) ait olan bu mektup bir bütün olarak Ebû Nuaym’ın Hilyetü’l-Evliyâ isimli eserinde ravi zinciriyle birlikte bulunmaktadır.[8] Müstakil bir vesika olarak günümüze ulaşmamıştır. Abdülkâhir el-Bağdâdî, Ömer’in, tâbiîn neslinden Ehl-i Sünnet kelâmcılarının ilklerinden olduğunu ve Kaderiyye’ye reddiye olan bu risâleyi/mektubu yazdığını söyler.[9]

Birkaç sayfalık bir mektuptan ibaret olan metin, cihadın kıyamete kadar süreceği, İslam’ın esasları, tekfir meselesi, iman-küfür ayrımı, kadere iman, Allah’ın ilim sıfatı, bununla alakalı olarak insan iradesinin hürriyeti meselesi ve son olarak hidayet-dalâlet meseleleri konu edinmiştir.[10]

Bu makaleyi okuyanlar için tavsiye yazı: “Kelam İlmi Tavsiye Kitaplar”

Kaynakça


[1] O dönemde kelam ilmi yerine kullanılan isim olmakla birlikte nitelik itibariyle de biraz farklılık arz etmektedir.
[2] Hammad ve Ebu Mutî el-Belhî rivayetlerinin ravi zinciri için bkz. İşârâtu’l-merâm, M. Zâhid Kevserî Takdimi, s 6. Zemzem Pablişerz, 2004, Karaçi/Pakistan.
[3] Bkz. a.g.e. s. 10-16.
[4] Eser üzerine Adil Bebek bir yüksek lisans tezi hazırlamıştır. (1984. MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü)
[5] Rivayet zinciri için bkz. a.g.e. s.6.                              
[6] el-Vasıyye üzerine yapılan şerh çalışmaları için bkz. DİA. Mustafa Öz, Md: el-Vasiyye,.
[7] Köprülü Fazıl Ahmet Pş. nr: 1589. Ayasofya, nr: 3998.
[8] Ebû Nuaym, Hilyetü’l-evliyâ, 5/346, Kâhire, 1932.
[9] Mezhepler Arasındaki Farklar, s. 289.
[10] Mezkûr risâlenin tahlili için bkz. Özcan Taşçı, İlk Kelâm Risâlelerinde Göre Kader ve İnsanın Sorumluluğu, s. 140, İz Yayıncılık, 2009.

Latest posts by emedrese (see all)

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

eMedrese bir İlmiye Vakfı projesidir.