Kumran Yazmalarının Yahudi ve Hristiyan Teolojilerine Etkileri
- Arapçaya Dair Her Şey - 11 Ocak 2022
- İlahi Dinlere Göre Başörtüsü Meselesinin Değerlendirilmesi - 10 Ocak 2022
- Arapça Sözlük Kullanım Teknikleri - 8 Aralık 2021
Yahudilik
Kumran (Ölü Deniz) Yazmaları, Yahudiliğin öğretileri etrafında şekillenen ve onun teolojisi çerçevesinde oluşturulan metinlerdir. Bu metinlerin ait olduğu dönemin günümüz Yahudiliği ile Hıristiyanlığının şekillendiği dönem olması, bu geleneklerin arka planının görülmesine büyük katkı sağlamıştır. Çünkü bu dönemle ilgili bilgiler ikinci el kaynaklara dayanıyordu. Yazmalarla birlikte ilk elden kaynaklara dayalı bilgiler edinme imkânı oluşmuştur.

Yazmalar, Yahudilik ile Hıristiyanlığın kökenlerine dair bilgiler de vermektedir. Hıristiyanlığın, Yahudilik dışı bir olgu olduğu iddia ediliyordu. İddiaların aksine Yazmalar, bu iki kadim geleneğin farklı ortamlardan değil aksine, aynı atmosferi (Filistin coğrafyası) ve aynı kavramları (seçilmişlik, oğul, ahit, vd.) kullanarak şekillendiklerini göstermiştir. Bu iki geleneğe ilham veren şey M.Ö. 250’lerden itibaren şekillenmeye başlayan erken dönem Yahudiliğidir. Yazmalar, erken dönem Yahudilik hakkında ilk elden bilgi veren kaynaklar olmuştur. Aynı şekilde Yazmaların Hz. İsa’nın yaşadığı dönem ile ilgili bilgiler vermesi, Yeni Ahit geleneğini ve ilk dönem kiliselerin beslendiği kaynakları anlama açısından önemlidir.
Ayrıca bu Yazmalar, söz konusu dönemin yeknesak bir düşünsel yapıya sahip olmaktan öte (kadim Mısır, Babil, Grek ve İran Kültürlerinden etkilenmeleri sonucu) çoğulcu bir karaktere sahip olduğunu ilk elden gösteren kaynaklar olmuştur. Ayrıca sanılanın aksine Rabbinik Yahudiliğinin temel kaynak kitapları olan Mişna ve Talmud’un oluşumunda Yazmalar Cemaatinin tesirleri bulunmaktadır.
Eski Ahit Açısından Etki

Yazmaların, Yahudilik bakımından sağladığı en büyük açılım, kutsal kitap yazımının tarihi seyri ve dolayısıyla Eski Ahit’in kanonize edilmesindeki sürecin nasıl geliştiği hakkında önemli bilgiler sağlamasıdır. Bilindiği üzere Yazmalardan önce en eski Eski Ahit Yazmaları M. S. 9 ila 10. asra kadar gidebilmekteydi. Dolayısıyla bu durum önemli bir boşluk oluşturmaktaydı. Yazmalar, bu boşluğu önemli ölçüde doldurarak kanon öncesi durum ile ilgili ayrıntılı bilgiler vermektedir
Diğer taraftan bu kanonize çalışmalarına ilişkin karşılaştırmalı metin kritiği alanında ortaya atılan iddialar belli bir dayanak elde etmiştir. Bu Yazmalar, sürgünle dağılan Yahudilerin oluşturduğu Filistin (Kumran Yazmaları), Mısır (Septuagint-Eski Ahid’in Grekçe Tercümesi) ve Babil metin geleneklerinin Rabbinik derleme ile tekrar birleşmesinin ifadesi olan Eski Ahit kanonundaki izlerinin ve etkilerinin görülmesine vesile olmuştur.
Ayrıca Yazmalar, Eski Ahit’te kopuk olan bazı pasajları tamamlayarak metnin daha anlaşılır olmasına katkı sağlamaktadır.
Sonuç itibariyle elde var olan Eski Ahit metinleri ile Kumran civarındaki mağaralardan çıkarılan Yazmalar büyük oranda uyuşmaktadır. Yazmalar bu metinleri desteklemekte, kapalı kalan kısımlarını açıklamak için değerli veriler sunmakta, kopuk olan pasajların tamamlanmasında ciddi bir işlev görmekte ve günümüz ilim dünyasında bu verilerden önemli ölçüde faydalanılmaktadır.
Hristiyanlık

Bilim dünyası, Hıristiyanlığın kökeni, başlangıcı ve tarihi arka planı hakkında Yeni Ahit dışında çok sınırlı sayıda kaynağa sahipti ve bu kaynaklar genel olarak Helen kültürüne aitti. 1947’de Yazmaların gün yüzüne çıkması ile Hıristiyan Teolojisi’nin kapalı kalan kavramları hakkında çok değerli bilgilere ulaşılmıştır.
Araştırmacılar, Yazmalar ile Hristiyanlık arasındaki ilişkinin açıklamasında iki gruba ayrılmışlardır. Bazıları bu ilişkiyi doğrudan bir ilişki olarak kabul ederek, Yazmaları en azından bir kısmını Hıristiyanların yazdığını iddia etmişlerdir. Diğer grup ise bu ilişkinin dolaylı bir ilişki olduğu kanısındadır ve bilim dünyasında en çok kabul gören görüş budur. Çünkü metinlerde herhangi bir Hıristiyan ismi geçememekte ve yazarlar içinde de Hıristiyan biri bulunmamaktadır.
Her ne kadar bu görüşler farklı olsa da birleştikleri ortak bir nokta vardır. Birleştikleri bu ortak noktayı da şöyle ifade etmek mümkündür: Vaftizci Yahya’nın misyonu, Hz. İsa’nın yetiştiği ortam, her ikisinin kullandıkları kavramlar, Yeni Ahit’in arka planı ve Kilise’nin cemaatle yapısal anlamda benzerlikler arz etmesi bakımından Yazmalar bunlar hakkında önemli ipuçları vermektedir.
Diğer taraftan Hıristiyanlığın bedenleşen Tanrısı, asli günah ve Hz. İsa’nın çarmıhta kendini feda ederek insanların kefareti olması gibi ayırt edici özelliklere ilişkin Yazmalardan bir şey elde etmek mümkün değildir. Çünkü Hıristiyanlıkta bu düşüncelerin oluşmasında Yahudilikten çok paganizmin etkisi vardır.
Yazmalar, zamanın Filistin bölgesine dair ilk elden kaynak olma yönüyle hem Rabbinik Yahudiliğin hem de Hıristiyanlığın, aslında iki kardeş din olduğunu ve kökenlerinin ikinci tapınak dönemine dayandığını göstermiştir. Diğer taraftan Hıristiyanlığın, Yahudiliğin bir kolu olarak ortaya çıktığını, geliştiğini ve Yahudi olmayanlar arasında farklı inançlarla karışarak bugünkü halini aldığını ileri sürenler vardır.
Bu bilgiler ışığında Yazmalar ile Hıristiyanlık arasındaki benzer noktalar şu şekilde sıralanabilir:
– Tanrı’nın seçilmişleri nitelemesi,
– Işık metaforunun kullanılması,
– Aydınlığın Oğulları nitelemesi,
– Gerçek İsrail’in bakiyesi olarak kendini görmek,
– Ruhanilik temelinde doğru bir öğretmenin liderliği,
-Tapınağın kişinin kendi vicdanında mevcut olduğu anlayışı,
– İyilik–kötülük bağlamındaki düalist bakış açısı,
-Günlerin sonunda gelmesi beklenen peygamber anlayışı,
– Çölde Tanrı’nın seçilmişlerinin yolunu hazırlama görevi,
– Suyun kötülüğü temizleyici bir araç olarak kabul edilmesi.
Vaftizci Yahya
Hz. Yahya, Hz. İsa’yı müjdeleyen ve onu vaftiz eden kişi olduğundan Hıristiyanlık için çok önemlidir. Ayrıca her ikisi anne tarafından akrabadırlar. Hz. Yahya, Hz. İsa’yı yönlendiren ve görevine hazırlayan kişidir. Hz. Yahya, Hz. İsa’yı vaftiz ettikten sonra insanlığın kurtuluşunda ilk adım olan tecrübesini yaşaması için onu çöle yönlendirmiştir. Hz. Yahya ve Hz. İsa arasında olan bu ilişki hem Hz. İsa’nın öğrencileri hem de kilise üzerinde ciddi etkiler oluşturmuştur. Daha sonra Hz. Yahya’nın tutuklanıp öldürmesinden sonra onun görevlerini (vaaz, vaftiz, vd.) Hz. İsa yürütmeye başlamıştır.
Burada çöl kavramı önemlidir. Zira çöl, Hz. Yahya’nın yetiştiği ve kişiliğini kazandığı yer olarak bilinir. Burada amaç, kötülükle kirlendiği düşünülen toplumdan uzak durarak doğruluğun yolunu tekrar inşa etmek yani Rabbin yolunu inşa etmektir. Bu ortak amaçtan dolayı Hz. Yahya’nın Kumran’da Esseni öğretileriyle yetiştiği kabul edilmektedir.
Hz. Yahya’nın Esseni olan Kumran Yazmalar Cemaati ile arasında bir ilişki olduğuna bizi götüren etmenler şu şekilde sıralanabilir:
– Hz. Yahya’nın geldiği aile geleneği ile cemaatin inançları arasındaki paralellikler,
– Hz. Yahya’nın misyonunu yürüttüğü bölge ile Kumran yerleşkesinin birbirine çok yakın olması,
– Hz. Yahya’nın kıyameti müjdelemek ve vaftiz gibi düşünceleri ile cemaatin düşüncelerinin benzer özelliklere sahip olması,
– Hz. Yahya’nın kutsal kitap yorumu ile cemaatin yorumları arasındaki benzerlikler.
Başlangıçtan İtibaren Şekillenen Hz. İsa İmajı

Hz. İsa, Hıristiyanlığın üzerine bina edildiği temeldir. Zira Hıristiyanlar Hz. İsa’nın Tanrı’nın Oğlu, İsrail’in Mesihi ve dünyanın kurtarıcısı olduğuna inanırlar. Araştırmacılar Hz. İsa’nın, kendi zamanına kadar görülmemiş ilahi bir otoritenin gücüyle var olduğunu söylemektedirler. Diğer taraftan Hz. İsa’nın Yeni Ahit’te anlatılan öyküsü, aslî kökenlerini Eski Ahit’te bulmakla birlikte, buradaki kehanetlerin gerçekleşmesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Burada merak edilen soru, Hz. İsa’nın Yazmalar Cemaati ile herhangi bir ilişkisinin olup olamadığıdır. Her ne kadar Yazmalarda Hz. İsa ve Hıristiyanlıktan bahsedilmese de Kumran araştırmacıları arasında Hz. İsa ile Yazmalar Cemaati arasında bir ilişki olduğu görüşü hakimdir. Ancak bilim adamları bu ilişkinin mahiyeti hakkında farklı düşünmektedirler. Bir grup bu ilişkinin doğrudan olduğunu düşünürken, diğer grup ise bu ilişkinin dolaylı olduğunu düşünmektedir.
İlk grupta yer alan bilim adamları Hz. İsa ile Yazmalar cemaati arasındaki ilişkiyi başta Hz. Yahya ile kurulabileceğini ifade ederler. Hz. Yahya’nın Hz. İsa’yı yönlendiren ve görevine hazırlayan kişi olarak kabul edilmesi, Hz. İsa’nın bu vesile ile Esseni ilim birikiminden haberdar olduğu sonucuna ulaştırmaktadır.
Diğer grupta yer alan araştırmacılar Hz. İsa ile Esseniler arasındaki ilişkinin dolaylı yollardan olduğunu kabul ederler. Bunlar Hz. İsa’nın Yazmalar Cemaati ile doğrudan iletişime geçmediği halde bir şekilde onların birikiminden faydalanabileceğini ifade etmişlerdir. Çünkü vaftiz olduğu yer ve denenmek için gönderildiği çöl Kumran yakınlarındadır.
Sonuç olarak Yazmalar Hz. İsa zamanındaki Yahudi dünyasına açılan bir pencere niteliğindedir. Belgeler Vaftizci Yahya, Hz. İsa ve müritleri hakkında kesin bilgiler vermemekle birlikte, araştırmaları yönlendirici niteliktedir.
Kumran Yazmaları Cemaati ile İlk Dönem Hıristiyanları Arasındaki İlişki
Yazmalarda Hıristiyanlığa dair bir atıf bulunmasa da Kumran Yazmalar Cemaati ile erken dönem Hıristiyanları arasında bir ilişki olduğu görüşü araştırmacılar arasında hakimdir. 6 Bilindiği üzere Hz. İsa ile ilk Hıristiyanlar Yahudi kökenliydi. Bu bakımdan sahip oldukları düşünceler ile zamanın Yahudi geleneği arasında birtakım paralellikler bulunması son derece normaldir.
Ancak bilim adamları bu ilişkinin mahiyetini farklı şekillerde açıklamışlardır. Bir grup araştırmacıya göre Yazmalar ile Hz. İsa ve Hz. Yahya’nın temel hedef ve umutları İsrail’in yenilenmesidir. Hedefe ulaşmanın yöntemini “çöl, su ile arınma ve 12 tipoloji” olarak kabul etmektedirler. Çöl tipolojisi, Hz. Musa’nın deneyimlediği gibi çölde günahlardan arınarak yeni bir yaşama hazırlık evresini ifade etmektedir. (Yazmalar çölde yazılıyor, Hz. Yahya ve Hz. İsa kendilerini çölde yetiştiriyorlar.)
Su ile arınma tipolojisi, günahlardan arınarak tövbe etmektir. Vaftiz de su ile arınmaya dayanmaktadır. 12 tipoloji ise çöl ve suyla arınma tipolojilerini tamamlayıcı konumdadır. 12 rakamı, İsrail’in 12 kabilesini simgeler ki bu da tüm İsrail adına Tanrı ile ahdi yenilemektir. Başka bir araştırmacı da etkinin olup olmadığını görebilmemiz için iki geleneğin kurtuluş için sundukları fikre yoğunlaşılması gerektiğini vurgulamıştır. Her iki grup da mesihçi bir kurtuluş anlayışa sahiptir.
Diğer taraftan Esseniler, yazın geleneği açısından da Hıristiyanları etkilemişlerdir. İnciller, Yazmalar ile karşılaştırıldıklarında bu etki görülmektedir. Başka bir araştırmacı, Esseni cemaatinden bazılarının veya birçoğunun ilk Hıristiyanlar arasına katılmış olabileceğini ifade etmektedir.
Başka bir yazar da Esseniler ile Filistin Hıristiyanlığının birlikte var olduğu kanaatindedir. Çünkü cemaat yapılanması, ortak mülkiyet anlayışı, vaftiz ve Mesih beklentisi gibi konularda her iki grubunda önemli benzerlikleri vardır. Mesihçi anlayışın temel tavrı Yasa’ya sadakatle bağlanarak beklemek iken daha sonraki Hıristiyanlar Yasa’yı devre dışı bırakıp Mesih’in çarmıhta kefaret tezini merkeze yerleştirmişlerdir.
Aziz Pavlus

Aziz Pavlus, Hıristiyanlığın kurucu şahsiyetlerindendir. Eskatolojik bir Yahudi peygamber olan İsa’nın tanrılaşmasında Pavlus’un rolü oldukça fazladır. İsa’nın yönü İsrail halkına iken, Pavlus’un yönü tüm insanlığadır. Pavlus, Hıristiyanlığın Hz. İsa’dan sonraki gelişmesinin hem pratik hem de teorik temellerini atmıştır. Bu konuda onu etkin kılan yön, kendisini “Gentile”ye elçi olarak atanan bir havari olarak görmesidir. Pavlus, bu görevi kendisine Rab İsa’nın Şam yolunda mucizevî bir şekilde görünerek (Şam Vizyonu) verdiğini iddia etmektedir. Pavlus, insanlara ilettiği mesajı bizzat Rab’dan aldığını ve bu mesajı İsa’nın yetkisiyle tebliğ ettiğini söylemektedir.
Pavlus, temel olarak Hz. İsa’nın misyonu, insanlara neler anlattığı ve onlarla nasıl ilgilendiğinden ziyade onun bir kurtarıcı olarak yaptığı işleri, bedenleşmesini, ölümünü ve dirilmesini konu edinmiştir. Pavlus’un en önemli özelliği de açıkladığı inancın tek ve gerçek hakikat olduğunu söylemesidir. “Benim Mesih’e uyduğum gibi siz de bana uyun” diyerek, kendi oluşturduğu inanç sistemini ön plana çıkartmış ve bugüne kadar ulaşmasını sağlamıştır.
Genel olarak tüm araştırmacılar, Pavlus ile cemaat arasında bir ilişki olduğunu düşünmektedirler. Ancak bu ilişkinin mahiyeti noktasında araştırmacılar arasında farklılıklar vardır.
Hıristiyanlığı savunan araştırmacılar, bu ilişkiyi, günümüz Hıristiyanlığının savunduğu tezin kökenlerini haklı çıkaracak tarzda ele almaktadırlar. Pavlus, Şam yolunda gördüğü bir vizyon sonucu Hıristiyan olmuştu. Bunun Şam bölgesinde yaşayan Esseniler aracılığıyla olduğu düşünülür. Ayrıca Pavlus’un mektuplarında geçen ifadeler, Esseniler’in üslubunu çağrıştırmaktadır. Aynı şekilde Pavlus’un da aydınlık-karanlık metaforunu kullanması bu benzerliklere örnek gösterilebilir.
Hıristiyanlığı eleştiren araştırmacılar ise Pavlus ile Yazmalar arasındaki ilişkiyi, bugünkü Hıristiyanlığın savunduğu kökenleri ile çelişen bir tarzda ele almaktadırlar. Çünkü Pavlus, ihtida etmeden önce tam bir Hıristiyan avcısıdır. Şam’a da kaçak Hıristiyanları yakalamak için gitmişti. Burada Pavlus’un gittiği Şam bölgesi neresiydi?
1. Bugün bildiğimiz Şam bölgesi Suriye topraklarında olup o dönem Roma eyaletiydi. Bu bölgeye Pavlus’un gidebilmesi pek mümkün değildir.
2. Yazmalarda geçen Şam ise Kumran bölgesidir. Kaçak Hıristiyanlara Yazmalar Cemaati kucak açmış hatta bu cemaatin kendisi bile Hıristiyan olduğu söylenebilir. Sonuç olarak bu cemaate dahil olarak Hıristiyan olmuş olabilir.
Hıristiyanlığı eleştiren araştırmacıların ortaya attığı diğer ve en önemli tez ise Pavlus’un, Hz. İsa’nın en yakını ve mirasçısı olan kardeşi Yakup’un Hıristiyanlıktaki öneminin yok sayılması projesinin baş aktörü olduğudur. Araştırmacılar bu durumun anlaşılması için Yeni Ahitteki “Resullerin İşleri” bölümünün doğru okunması gerektiğini düşünürler. Çünkü bu bölümde; Kumran’daki hiyerarşik yapılanmayı çağrıştıran Yakup’un önderliğindeki grup ile Pavlus’un yani Hz. İsa sonrası Hıristiyanlığın şekillenmesinde kimin etkin olacağının mücadelesi anlatılmaktadır.
Yakup’un öğretisinde Hz. İsa, Yasa’ya bağlı Yahudi bir peygamber iken, Pavlus’un öğretisinde tam donanımlı bir tanrı olarak yeni bir dinin lideridir. Sonuç olarak Pavlus’un öğretisi bu mücadeleyi kazanmış ve bugünkü Hıristiyanlığın temelini oluşturmuştur.
Kumran Yazmaları ve Yeni Ahit
Kumran Yazmaları arasında tam anlamıyla tespit edilmiş herhangi bir Yeni Ahit parçası bulunmamaktadır. Ancak bu durum Yazmalar ile Yeni Ahit arasında hiçbir ilişki yoktur anlamına gelmemektedir. Çünkü iki yazın türü de aynı coğrafyayı ve benzer din dilini paylaşmaları itibarıyla bazı ortak noktalara sahiptirler. Her ne kadar Yeni Ahit metinlerinde Essenilere üçüncü Yahudi fırkası olarak yer verilmese de ilkesel anlamda Esseniler ile Hıristiyan önemli paralellikler göstermektedirler.
Hz. İsa ve zamanındaki Yahudiler Aramca konuşup, kutsal kitap metinlerini İbranca yazmaktaydılar. Buna karşın elimizdeki Yani Ahit metinlerinin ilk örnekleri Grekçedir. Döneme ait kavramların Grekçe ifade edilmesi önemli sorunlara yol açmaktadır. Bu noktada Yazmalar, Hz. İsa ve çağdaşlarının temel kavramlarının İbranca ve Aramca kökenlerinin anlaşılmasında önemli ipuçları sağlamaktadır.
Yazmalar ile Yeni Ahit metinlerinin kullandığı üsluplar da benzerlikler arz etmektedir. Metinlerde betimlenen dini liderlere bakıldığında, Yazmalarda Doğruluk Öğretmeni için kullanılan ilahi gizemleri çözüp yorumlama yetisi gibi özelliklerin aynı çerçevede Yeni Ahit’te Hz. İsa’ya atfedildiği görülecektir.
Yazmaların belki de en önemli katkısı, Sinoptik İnciller ile Yuhanna İncili bağlamında getirdiği açıklayıcı bilgilerdir. Yazmaların keşfine kadar Yuhanna İncili’nin M.S. 90-110 yılları arasında Helen kültürü temelli yazıldığı kabul edilmekteydi. Keşiften sonra anlaşıldı ki Yuhanna, daha erken dönemde Yahudi ve Helen düşüncelerinin karşılaştığı Filistin’de Zerdüşti düşüncenin de etkisiyle Yazmaların üslubuna benzer bir şekilde kaleme alınmıştır. Nur-zulmet karşıtlığı, bunlar arasındaki savaş, kirlenen ruhların vaftiz ile temizlenmesi, Yuhanna’da sunulan Hz. İsa portresinde Doğruluk Öğretmeni’nin öğretilerini çağrıştıran ibarelere yer verilmesi iki metin arasındaki benzerliklere örnek verilebilir.
Kilise

Kilisenin yapılanmasında Yazmalar Cemaatinin etkisi olduğu ilim dünyasında kabul görmüştür. Çünkü Hıristiyanlık kurumsal yapısını inşa ederken içinden çıktığı Yahudiliğin kurumsal yapısını temel almıştır. Bu sebeple kilise ile tapınak ve daha sonra sinagog arasında ciddi benzerlikler vardır. Bu etkinin oluşmasında Essenilerin rolü kabul edilmekte hatta Hıristiyan olan Essenilerin gerçekleştirdiği düşünülmektedir.
Başka bir görüşte de Essenilerin, Süryani Hıristiyan Kilisesinin kurucuları oldukları kabul edilir. Bu tezin arka planında Pavlus’un, Hz. İsa’nın gerçek varisi olan Yakup’u saf dışı bırakması vardır. Pavlus’un Helen kültürü etkisinde kurmuş olduğu Hıristiyanlık dünya çapında yayılma gösterirken, Essenilerin Yahudilik anlayışı ile yoğrulan Süryani Hıristiyanlığı ise dar bir çerçevede günümüze değin varlığını korumuştur.
Essenilerin, Süryani Kilisesinin üzerindeki etkisi Süryani temel metinlerinin Yazmalarla karşılaştırılması sonucu daha net anlaşılmış, kilisede görülen birçok inanç ve pratiğin daha önce Kumranda uygulandığı tespit edilmiştir.
Bu konuda en çok ses getiren iddia ise kilisenin Yazmaların üstünün örtülmesine yönelik bilinçli bir kampanya uyguladıklarına dairdir. Kilise, Yazmalara olumsuz bir bakış açısıyla yaklaşmaktadır. Bunun nedeni ise, bugünkü Hıristiyanlıktaki İsa tasavvurunun sarsılabileceği ve Yazmaların tarihsel İsa’yı inanılandan farklı bir şekilde ortaya koyabileceği endişesidir. Bu durum özellikle Katolikleri rahatsız etmiş, onlarda Yazmaların yayınlanmasını geciktirmiştir.
Bu iddiaya karşı çıkan bilim adamları ise Yazmaların Hıristiyanlığın temellerini sarsacak veriler sunmak bir yana bu metinler, Hıristiyanlığın daha iyi anlaşılmasına çağlar ötesinden katkı sağladıklarını düşünmektedirler. Ve genel kabul gören görüş de budur. Bundan dolayı kilise, Yazmalar ile ilgili araştırmalara ciddi destek vermiştir.
Sonuç olarak Kumran Yazmalarının keşfi, Hıristiyanlık ve kilisenin saygınlığı ile otoritesine zarar vermek bir yana, bu iki yapının tarihsel arka planını olumlayan çok değerli katkılar sunduğu kabul edilmektedir.
Kumran Yazmaları ve İslam
Kumran Yazmalarından hareketle İslam hakkında da birçok iddialar ortaya atılmıştır. Bunları Kur’an-ı Kerim, Hz. Peygamber ve Hadis kaynaklarımız başlıkları altında toplayabiliriz.
Kumran Yazmaları ve Hz. Muhammed ve Kur’an

Batılı araştırmacılar genelde Hz. Peygamber’in Kur’an’ı Yahudi ve Hıristiyan kaynaklarından hareketle oluşturduğu iddiası temelinde araştırmalarını ele almaktadırlar. Buradan hareketle bu araştırmacılar Kumran kökenli Yahudilerin bir şekilde Arabistan coğrafyasına geldiklerini ve (Mekke’de Varaka b. Nevfel, Medine’de Kaynuka, Kurayza ve Nadiroğullarının) Hz. Peygamber’e esin kaynağı olduklarını düşünmektedirler. Bu noktada ince bir ayrıma dikkat edilmelidir. Kendisini Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar uzanan bir gelenek (Hz. İbrahim’e atıfla Hanif geleneği) olarak isimlendiren İslam’ın kitabı Kur’an-ı Kerim’in kendinden önce indirilen vahiylere referansta bulunması gayet olağan bir durumdur. Dolayısıyla yukarıda ifade edilen iddia, Kur’an’ı anlamaktan uzak kalacaktır.
Bazı Müslüman araştırmacılar ise, özellikle Barnabas İncili’nden hareketle Yazmalardaki iki Mesih fikrini değerlendirmektedir. Buna göre Hz. İsa’yı da Yazmalar Cemaati’nin müntesibi olarak kabul eden bu görüş, Hz. Muhammed’in, ilk Mesih Hz. İsa tarafından müjdelenen ikinci Mesih olduğu tezini işlemektedir. Batıda gelişen Hıristiyan Kilisesi ise iki Mesih fikrini benimseyen Barnabas İncilini reddederek apokrif İncillere dahil etmişlerdir.
Diğer taraftan Kur’an’ın kullandığı üslup ile yazmaların kullandığı üslup arasında da birtakım benzerlikler kurulmuştur. Her iki metinde de özellikle simgesel dile çokça yer verilmektedir. Bu bağlama aydınlık–karanlık metaforu, Haniflik kavramı, peygamber algısı bakımından ümmi peygamber kavramı, bozulmaya yüz tutmuş hâkim Yahudi dini otoritesini eleştiri gibi konular örnek verilebilir.
Peygamberlik Algısı Açısından Bir Karşılaştırma
Yahudi ve Hıristiyanlıktaki peygamberlik anlayışının temelini kehanet geleneği oluşturmaktadır. Bu geleneğin oluşmasında da Essenilerin, Kutsal Kitabın şimdiden söz ederken geleceği ima ettiği (kehanet) yönündeki tefsir tekniği etkili olmuştur. Peygamber, İbrancada “nabi” ile ifade edilirken bu kelime İngilizceye “prophet” olarak tercüme edilmektedir. Literatürde ise “prophecy” (kehanet) olarak kullanılmaktadır.
Eski Ahitte, İsrail’in Tanrısıyla yaptığı anlaşmayı unuttuğu zamanlarda, Tanrı’nın anlamlı bir müdahalesi olarak devreye sokulan bir olaydır.
Prophecy, Yeni Ahit’te Eski Ahit’in önceden haber verdiği Mesih’le ilgili kehanetlerin, Hz. İsa’nın şahsında gerçekleşerek Kilisede kurumsallaşmasıdır. Böylece Kilise, Hıristiyanlıkta peygamberlik kurumunun yerini almıştır.
İslam düşüncesindeki peygamberlik algısı ise bu iki gelenekten farklıdır. Peygamberlik, kehanet yerine mucizevî yanı ön plana çıkarılan ve bu yanın ayırıcı özelliği olan Kuran’ın akıllara hitap eden yönüyle temellendirilir. Dolayısıyla amaç, geleceği kurmaktansa bugünü sağlam temeller üzerine inşa etmek ve geleceğe emin adımlarla ilerlemektir.

Kumran Yazmaları ve Hadis Kaynaklarımız
Hadis kaynaklarımız bağlamında ise değerlendirme konusu fiten ve melahim edebiyatı olmaktadır. Bu edebiyatın kökeninin Yahudi ve daha sonra Hıristiyan geleneği olduğu bilinmektedir. Bu edebiyatı sonradan Müslüman olan Ka’b el-Ahbar ve Vehb b. Münebbih gibi Ehl-i Kitap kökenli bilginlerin Müslüman düşünceye aktardığı bilinmektedir. Hadis kültürümüzdeki bu nevi rivayetler ile Yazmalar karşılaştırıldığında önemli paralelliklerin olduğu görülmektedir. Bu noktada da ön plana çıkan eskatolojik Mesih ve bundan mülhem Mehdi rivayetleridir.
Bu makaleyi okuyanlar için tavsiye yazılar:
Ölü Deniz El Yazmaları ve Tarihteki Yeri
İlahi Dinlere Göre Başörtüsü Meselesinin Değerlendirilmesi
Kumran Yazmalarının Ahit Geleneği Çerçevesinde Değerlendirilmesi
Kaynaklar
Kumran Yazmaları ve Yeni Ahit Geleneği (Genel Bir Bakış), Mustafa Selim Yılmaz, Toplum Bilimleri Dergisi, 6/12, 163-178.
Hristiyanlık, DİA md.
Yahudilik DİA md.