e-Medrese

Din ve Felsefeyi Uzlaştıran Alim: İbni Rüşd

İbni Rüşd (ö.595/1198)

İslam dünyasında, Yunan tarzı felsefenin en büyük temsilcisinin İbni Rüşd olduğu pek çok kimse tarafından kabul edilir. İbni Rüşd’ün en temel düşüncesi, din ile felsefe arasında hiçbir uyuşmazlık ya da çelişkinin olamayacağıdır.

Filozofların dinsizlikle itham edildiği dönemde İbni Rüşd, İslam dünyasındaki din ve felsefe karşıtlığında, din ve geleneğin zorunlu oldukları gerekçesiyle korunmasını talep ederek felsefe ve ilerlemeden yana olmuştur. Eserleri yasaklanan, yakılan filozofa ve eserlerine o zamanlar gerçek bir karanlık içinde bulunan Hristiyan Avrupa sahip çıkmış ve o, böylelikle bilim ve felsefe hazinesinin İslam’dan Hristiyanlığa geçişinin sembolü olup çıkmıştır.

Din-Felsefe İlişkisine Dair Görüşleri

İbni Rüşd’e izafe edilen “” din ve felsefenin farklı yöntemleri kullanan disiplinler olarak, aynı hakikatin değişik ifadeleri olduğu şeklinde yorumlanabilir. İbni Rüşd’ün felsefe-din ilişkisi ne dair tartışmasından çıkan sonuç açıktır: Felsefe ile din aynı yolun yolcusudur. Aynı hedefe giden yolda yürüyen bu disiplinler sadece farklı araçları kullanırlar. Aynı hakikat felsefede bilimsel bir tarzda, dinde ise hitabet yoluyla veya imgesel bir tarzda ifade edildiğinden, onlar yalnızca aynı hakikati farklı şekilde dile getiren disiplinlerdir.

Tanrı’nın Sıfatları

Gazali’nin filozofların Allah’ın cüzileri bilmesini açıklayamadıkları ithamına karşı İbni Rüşd, ilahi bilgi ile beşerî bilgi arasında sadece bir isim benzerliği olduğunu, dolayısıyla onun bilme şeklinin insanların bilme tarzına kıyas edilemeyeceğini söyler. O, iki bilgi türü arasındaki farklılığı, insanın bilgisinin bir sonucun, oysa Tanrı’nın bilgisinin bir nedenin ürünü olduğuna gönderme yaparak açıklar. Tanrı tikelleri, onların varlığa gelmelerine neden olmak suretiyle bilir. Oysa insanın bilgisi tikellerin varlığa gelmelerine bağlıdır. İbni Rüşd, ilahi bilginin, Tanrı’nın ilk muharrik olması olgusunda temellendirdiğini öne sürer. Buna göre tanrı kendisinin neden olacağı her olayı ezeli olarak bilir. Yani onu insanlar gibi olay vuku bulduğu zaman değil de hep bilmekte olduğu için idrak eder.

İbni Rüşd, Kur’an’ın ezeli mi yoksa yaratılmış mı olduğu ile ilgili tartışmanın “gündeme gelmesi” nedeniyle buna özel bir önem verir. İbni Rüşd’e göre Kur’an ezeli-ebedidir, fakat ona delalet eden sözcükler tanrı tarafından yaratılmıştır.

İlahi yaratma, bir şeyleri yoktan var etmekten ziyade, madde ve formu bir araya getirme ya da kuvveyi fiile çıkarma eylemidir. İbni Rüşd, ruhun ölümsüzlüğüne kesin olarak karşı çıkar. İnsan öldükten sonra bedenle ilgili bütün aşağı varlıklar yok olup gider, yalnızca tüm insanlarda ortak olan etkin akıl kalır. Etkin akıl tek olduğu için ezeli-ebedidir, ölümsüzdür.

Etik ve Siyaset Felsefesi

İbni Rüşd, mutluluk nihai hedefine erdemli bir yaşayışla erişilebileceğini, bunun da ancak ideal bir toplum düzeninde mümkün olduğunu savunur. İbni Rüşd’e göre insan, kendi iç varlığı bakımından özgür, kendisinin dışındaki gelişmeler bakımından özgür değildir, doğal ve ilahi yasaların yönetimi altındadır. O, bir “İrade varlığı” olarak kendi eylemlerinden sorumludur. Kendi tercihi altında gerçekleştirdiği tüm eylemlerinden dolayı sorumluluk duygusu taşır. Kendi elinde olmayan, dıştan gelen etkilerden dolayı da sorumlu değildir.

Bu makaleyi okuyanlar için tavsiye yazı: “İlhadın Gölgesinde Bir Filozof: Ebubekir er-Razi

Referanslar


[1] https://islamansiklopedisi.org.tr/ibn-rusd–torun
[2] https://islamansiklopedisi.org.tr/din
[3] https://islamansiklopedisi.org.tr/felsefe
[4] https://islamansiklopedisi.org.tr/hiristiyanlik
[5]
[6] https://islamansiklopedisi.org.tr/sifat
[7] https://islamansiklopedisi.org.tr/ezel
[8] https://islamansiklopedisi.org.tr/kuran
[9] https://islamansiklopedisi.org.tr/ruh

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

eMedrese bir İlmiye Vakfı projesidir.