e-Medrese

Kadim Sümer Tanrıları

07.12.2021

Kadim Sümer Tanrıları

M.Ö. 4000 ile M.Ö. 2000 yılları arasında yaşamış olan kadim bir medeniyettir Sümerler. Bugün Irak’ın güneyinde bulunan Mezopotamya coğrafyasının bir bölümünde konuşlanmıştır. Tarihin en eski uygarlıklardan biri sayılır. Ayrıca Mezopotamya’da ortaya çıkmış sayısız medeniyetin de temelini Sümerlerin attığı iddia edilir. Yazı, dil, tıp, astronomi, matematik gibi bilimlerin yanı sıra din, fal, büyü ve mitoloji gibi metafizik alanlarda da diğer medeniyetlere örneklik teşkil etmiştir.

Sümerlerin sosyal hayat, mitoloji, din ve rit anlayışlarına dair bilgilerimiz M.Ö 1750’lerden kalma üç bin kadar tablet ve kırık parçadan oluşan kaynaklara dayanır. Taş tabletler üzerine çivi yazısı ile yazılan bu yazılar zorlu Sümer dilini günümüz diline çevirme faaliyetlerinin ardından bir kısmı anlaşılabilir bir hale getirilmiştir. Bir kısmı hala gizini korumaya devam etmektedir. Çünkü tabletlerin kırık kısımları ya da kırılıp kaybolan parçalarını okumak zaten imkânsız iken kimi yerlerde metinde anlatılan hikâyelerin son veya baş kısımları da bu kırıklar sebebiyle okunamamaktadır.

Fakat bu taş tabletlerin okunabilen kısımları bile oldukça değerlidir. Çünkü Sümer gibi kadim medeniyetlerin izlerini sürebilmek ancak onlardan kalan yazılı kaynaklar veya sanat eserleri ile mümkündür. Kendi dillerinde yazmış oldukları yazılar ise onların siyasi, iktisadi, dini ve sosyal yaşamlarına dair sunmuş oldukları salt bilgiler sebebiyle paha biçilemez değerdedir. Örneğin; Mısırlılara ait kaynaklar çok sınırlıdır. Bunun sebebi Mısırlıların yazılarını dayanıksız ve yok olmaya mahkûm papirüs yapraklarına yazmalarıdır. Haliyle zaman içerisinde bulundukları konumlarda zarar gören papirüsler üzerindeki yazılar silinmiş ve bugün okunması imkânsız hale gelmiştir. Mısırlılara dair bugünkü bilgilerimizin oldukça sınırlı olmasının en önemli sebebi budur.

Sümerler, kültürleri ve geliştirmiş oldukları entelektüel, bilimsel miras ile pek çok medeniyeti etkilemiş ve onlar için örneklik teşkil etmiştir. Aynı zamanda kendilerinden sonra gelen medeniyetlerin temellerini tesis etmiş ve oluşumlarını etkilemiştir. Hem pozitif bilimlerde hem de metafizik sahadaki öğretileri ile insanlık için büyük hizmetlerde bulunmuştur. İlk olarak yaratılış ve tufan öyküleri Sümerlere aittir. Yılbaşı ağacı süsleme, evlilik yüzüğü, nazar boncuğu gibi eylem ve figürler de ilk kez Sümerlerde görülmüştür. Tüm bu sebeplerden dolayı tarih içerisinde Sümerlerin diğer medeniyetlere nazaran konumu ve değeri çok başkadır.

Sümerler çoklu tanrı inancına sahiptirler. Ayrıca insani vasıflarla tavsif ettikleri tanrıların aile sahibi olmaları ve hatta çocuk yapmaları bir tanrılar panteonu oluşmasını sağlamıştır. Bu panteondaki tanrıların makamları ise Sümer şehirlerinin gelişme ve büyüme durumuna endeksle zaman içerisinde değişiklik göstermiştir. Biz bu makalemizde kısaca Sümerlerin tanrı anlayışları ve tasavvurlarını incelemeye gayret edeceğiz. İlk olarak en yüce olan yedi tanrısını ayrıntılı bir şekilde inceleyip daha sonra diğer önemli tanrılarına kısaca değineceğiz.

Tanrı Anlayışları

Antik Ortadoğu’da tanrı inancı, ibadet, ritüel, tapınak gibi dinsel fenomenlerin formüle edilip bugün üzerine çalışma yapabileceğimiz kadar gelişmiş bir şablonla ortaya çıkmasının sebebi şüphesiz, Sümer-Akad devleti ile düzenli şehir uygarlıklarına geçiş, ilkel kapitalist çatışmalar, savaşlar ve bunlara paralel olarak ortaya çıkan ölüm korkusunu telafi etmeye yönelik mental ve felsefi arayışlardır. Şehir devletçiklerini ele geçirmek isteyen kabile liderlerinin siyasal manipülasyonlarında dini kurumların kullanılmış olması, dinsel inançların formüle edilmesine katkıda bulunmuştur.

Öte yandan bu oluşum sürecinde yüzlerce farklı ve lokal inançların birbiriyle iç içe geçtiğini düşünürsek homojen bir teoloji aramamız gerektiği kendiliğinden ortaya çıkar. Fakat Ortadoğu’nun ilk inanç sistemine Sümerlerin şekil verdiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Onlar kendi inançlarıyla, kendilerinden önceki Fırat havzasının prehistorik inançlarından oluşan senkretik bir inanç sistemi yaratmışlardır. Bu yapıya daha sonra eklemlenen Akadlar olmuştur. Ortadoğu dinlerine şeklini veren temel, yüzyıllar boyunca bu yapıdır.

Sümer tanları, insan şeklinde tasavvur edilmiş ve ölüm dışındaki diğer insani vasıflar kendi inançları çerçevesinde bu tanrılara yüklenmiştir. Sümer metinlerinde bu tanrıların yeme, içme, evlenme, çoluk çocuk sahibi olma, hastalanma, yaralanma, savaşma, kızma, öfkelenme, kıskanma, nefret etme gibi insanın temel doğasında bulunan özellik, ihtiyaç ve duyguların bulunduğu görülür. Ayrıca sahip oldukları olağanüstü güçlerin de belli birtakım kanunlara ve yasalara tabi oldukları anlaşılır. Aynı zamanda her istediklerine ulaşmadıklarını, bazen amaçları uğrunda çeşitli planlar kurup hile ve kurnazlık diyebileceğimiz birtakım davranışların içerisine girebildikleri görülmektedir.

Mezopotamya bölgesinde her kentin koruyucu bir tanrısı bulunmakta, zaman içerisinde siyasi, ticari ve askeri bakımdan gelişen bu kentlerin tanrıları da Sümer panteonunda önemli yerlere gelmektedir. Böylece önemli kentlerin tanrılarına diğer kentlerde de tapınılmakta ve saygı gösterilmektedir. Bu durum muhtemelen gelişen kentlerin diğer şehirlere olan tesirinden meydana gelmektedir.

Bir Sümer tanrısı, kenti korumakla birlikte tanrılar panteonunda kentin sözcülüğünü de yapmakta ve panteonda şehrin menfaatini korumaktadır. Bunun yanında kent tanrıları ancak büyük meselelerle ilgilenirler ve ancak -çok zaruri ihtiyaçlarında- sadece büyük krallarla veya önemli rahiplerle iletişime geçmektedirler. Sümer teolojisinde, kent tanrılarının herkesle ilgilenebilecek kadar vaktinin olmadığı düşünülmektedir. Kent tanrısı o kentte yaşayan bütün insanların sıkıntı ve durumlarını takip edemeyecek kadar meşgul olduğu için her ailenin tanrısının yanı sıra kentin tanrısına karşı da büyük sorumlulukları bulunmaktadır.

Panteonun En Önemli Tanrıları

Sümer teolojisindeki genel tanrı anlayışına kısaca değindikten sonra başlıca tanrı tasavvurlarını da incelemeye başlayabiliriz. Ele alacaklarımız en önemli ve en bilindik olanlar olacaktır. Bahsi geçen Sümer tanrı panteonundaki tanrıların birbirleri ile olan ilişkileri ya da akrabalık bağlarını değil inandıkları bazı tanrıların salt tasavvurlarını, işlevlerini ve insanlar nazarındaki konumlarını aktarmaya gayret edeceğiz.

Anu

Anu Akadca’dır. Sümer dilinde An olarak bilinir. Helenistik dönemde Zeus ile özdeşleştirilmiştir. Gök tanrısı, tanrıların babasıdır. Fakat asla monoteizm anlamında bir tek tanrı değildir. Muhtemelen Sümer öncesinin önemli tanrılarından bir tanesidir. Çok eski dönemlerin bir uzantısı olduğu için terk edilmiş, bundan dolayı yanlışlıkla soyut tek tanrı olarak tanımlanmıştır. Enlil ve Enki ile Mezopotamya’daki büyük üçlüyü oluşturur. Bu inançta dikkat çeken hususlardan bir tanesi de büyük ilahlar üçlülüğünün (teslisin) ortaya çıkmasıdır.

Irak’ta bulunan Uruk (Erek) şehrinin tanrısıdır. Bu şehirdeki Eanna adıyla bilinen tapınağı ünlüdür. Erken dönemlerde muhtemelen gök, atmosfer fırtına tanrısı olan Anu, öneminin azalmasına yakın bir süreçte, Hıristiyan teslisindeki Baba’nın rolüne benzer şekilde daha çok tasarlayan, düşünen, düzenleyen bir tanrı haline getirilmiştir. Büyük olasılıkla Tekvin 14/18’deki Melkizedek’in tanrısıdır. İnsanlara uzak bir tanrıdır. Oturduğu yer Uru sag anna / göklerin büyük şehridir. Enlil, Enki ve Ninhursag’ın babasıdır.

Enlil

Enlil, Sümer tabletlerinde Nunamnir ismiyle de zikredilmektedir. Mezopotamya’da ilk olarak Akadlar tarafından tapınılmış olan Enlil’e Akad dilinde Ellil denilmektedir. Sümerlerde fırtına, iklimler ve atmosferik olayları yönlendiren tanrıdır. Yetkisini doğrudan babasından Anu’dan alır. Büyük üçlünün ikincisidir. Nippur şehrinin tanrısıyken Ortadoğu’nun evrensel tanrısı haline dönüşmüştür. Büyük ihtimalle başlangıçta yer ve dağ-tepe ile ilgili her türlü fenomenin tanrısı iken zamanla babası An’ın gökyüzü fonksiyonlarını da devralmıştır. Sümer tanrılar panteonunda baş tanrı unvanını almıştır. Yağmur, fırtına, kar, rüzgâr ve bunların yönlendirmesine mahkûm tarım, bereket, üretimle ilgili faaliyetleri düzenler. İnsanın kaderini şekillendirmede fonksiyon icra eder. Yer ve göğü birbirinden ayırdığı için kozmik bir görevi vardır. Irak Nippur’daki tapınağı Duranki (yer ve göğün bağı) adını taşır.

Enki

Ea ya da Sümer dilinde Enki. İlk dönemlerde An’ın kendi benzerini yarattığı Nudimmud olarak biliniyordu. Sümerlerin en popüler tanrısıdır. Siyasal egemenler için önemli fonksiyonları vardır. Irak’taki Eridu şehrinin tanrısıdır. Yahudi kaynaklarına Enoh adıyla giren Enki, suların, sulardan kaynaklanan doğa olaylarının, bilgeliğin, hikmetin, aklın, bereketin, aydınlanmanın, uygarlığı oluşturan fenomenlerin, matematiksel zekânın, dünya ve insanın ayrıntılarına ait pek çok şeyin tanrısıdır. Fonksiyonları insanın bütün detay dünyasını kapsadığı için insanla içli dışlıdır ve çoğu kez de insanı koruyan, müşfik özellikleri vardır.

Ninhursag

Sümer mitolojisinde ana tanrıça, yeryüzü ve bereket tanrıçası olarak kabul edilir. Sümerce (Kutsal) Dağın Kadını anlamına gelmektedir. Kimi kaynaklarda Nintu (Doğumun Hanımı), Mama (Ana), Ninmah (Büyük Kraliçe), Belet-ıli (Tanrıların Hanımı) ve Ki (Yeryüzü) olarak da anılmıştır. Tapınak yazıtlarında kendisinden “Cennetin gerçek ve en büyük hanımı” diye bahsedilirken, Sümer krallarının onun sütünü içerek büyüdüğüne inanılmaktadır. Sonradan bereket tanrıçası İnanna ve İştar ile özdeşleştirilmiştir.

Sümer panteonunda çok önemli iken zamanla önemi azalmıştır. Muhtemelen İştar’ın yükselişi onun aleyhine olmuştur. Ortadoğu’da erken dönemlerden itibaren dişiliğin/üretkenliğin sembolü olmuştur. Bereket getiren, üremeyi, çoğalmayı temin eden ana tanrıça misyonuna sahip bir otoritedir. Zarafet, ölçü, kibarlık, incelik gibi insani ayrıntılar üzerine egemen bir tanrıçadır.

Nanna

Sümerler ay tanrılarına Nanna, Nannar veya Suen isimleriyle seslenirlerdi. Bazen birbirinden farklı iki ismi de kullandıkları görülmüştür. Semitik karşılığı Sin’dir. Özellikle Ur ve Harran’da çok önemli olan Nanna, Mezopotamya’daki göçebe halkların yaşantı biçiminin oluşturduğu bir geleneğin mirasıdır. Ayın safhalarındaki gözlenebilir matematiksel düzenlik, kozmik olaylarla ay arasındaki ilişki, med-cezir dolayısıyla su ile ilişkisi, özellikle dolunaydaki psikolojik etkileri, göçebe çobanlar için gece aydınlatıcı özelliği, dolunay ve hilal arasındaki safhaların kendiliğinden var ve yok olma imgesini çağrıştırması gibi pek çok doğal fenomenin “sihirli” etkisi ile ay çok erken dönemlerden itibaren ilahi bir güç olarak kabul edilmiştir.

Utu

Utu, Sümer tanrı panteonunun yazgıları belirleyen yedi tanrısından birisidir. Sümerler Utu, Akadlar ise Samaş kelimeleriyle isimlendirmiştir. Sümerlere göre Utu, adaletin, hukuk ve kanunların, yeryüzündeki ve tanrılar alemindeki düzen ve intizamın tanrısıydı. Güneş tanrısı Utu, güneşin aydınlığıyla ve onun parlak ışıltısıyla özdeşleştirilmiştir. İnsanların dünyasını aydınlatmak, bitkilerin büyümesini sağlamak ve bütün canlılara sıcaklık vermek için her gün doğu dağlarının açık kapılarından gelerek dünya üzerinde her yere ulaştığına, akşam olunca da ufkun batı tarafındaki paralel kapıdan ölüler diyarına gittiğine inanılırdı.

İnanna

Akad, Asur, Babil literatüründe İştar olarak bilinen Sümer tanrıçasıdır. Kült merkezi Uruk şehridir. Çivi yazılı tabletlerde, gökyüzü tanrısı An’ın, Enlil’in veya ay tanrısı Nanna-Sin’in kızı olduğu yazılıdır. Bir yanıyla aşk, bereket, cinsellik, enerji gibi özellikleri kontrol ederken, diğer yandan savaşçı ruh ve cesaretin tanrıçasıdır. İnanna Sümer toplumunda her dönemde dikkat çeken bir tanrıça olmuştur. Yahudilerde Astarte, Yunanda Afrodit[, Romada Venüs gibi isimlerle özdeşleşen efsanelerin kökeninde aslında İnanna vardır.

Diğer Tanrılar

Sümerlerde yukarıda incelemeye çalıştığımız yedi önemli tanrının haricinde başka tanrılar da bulunmaktadır. Her biri ayrı bir bölge ya da şehirde farklı işlerle meşguldürler. Hepsini burada ele almak çalışmamızın sınırlarını oldukça fazla genişleteceği için isimlerini burada anmakla yetineceğiniz. Bahsi geçen Sümer tanrılarını şöyle sıralayabiliriz; Ereşkiga, Ningirsu, Nergal, İşkur, Nanşe, Namtar, Gibil, Aruru, Ningal, Galla’lar, Dumuzi, Gılgamış…

Değerlendirme

Tarihte oldukça önemli bir yere sahip olan Sümerler, hem insanlık için ufuk açıcı buluşlar gerçekleştirmiş hem de kendisinden sonraki medeniyetlerin gelişim ve oluşumuna önemli derecede etki etmişlerdir. Bilimsel ve metafizik alanlarda sahip oldukları bilgiler, kültürel ve sosyal zenginlikleri ile diğer medeniyetlere nazaran kıymetli bir konumda bulunmaktadırlar. Arkalarında bıraktıkları 3000 kadar kırık tablet ve levhalardan edindiğimiz bilgiler ışığında artık bu kadim medeniyetin tarihimize kazandırmış olduğu değerlerin farkındayız.

Yazımızda Sümerlere kısaca değindikten sonra, en büyük ve en önemli yedi tanrısını incelemeye çalıştık. Diğer önemli tanrılarının ise yazımızın sınırlarını genişletmemesi adına sadece isimlerini saydık. Gördük ki Sümer tanrılarından pek çoğu Ortadoğu coğrafyasında zamanla büyük kıymet kazanmış ve sonraki tanrılarla özdeşleştirilmiş. Helenistik dönemde Anu’nun Zeus, İştar’ın ise Afrodit, Venüs ve Astarte ile özdeşleştirilmesini buna örnek olarak gösterebiliriz.

Bu makaleyi okuyanlar için tavsiye yazılar:
Sümer Mitolojisi
Sümerlerde Tanrı Anlayışı ve Tanrılar Panteonu

Tebşirat Problemi

Kaynaklar

Abdullah Altuncu, Sümerlerde Tanrı Anlayışı Ve Tanrılar Panteonu, Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 4, Sayı 7, Haziran 2014.
S. Noah Kramer, Sümer Mitolojisi, Çev. Hamide Koyukan, Kabalcı Yayınları, S. 23, İstanbul 1999.
Kürşat Demirci, Eski Mezopotamya Dinlerine Giriş, Ayışığı Kitapları Kitapevi, S. 25, İstanbul 2017.
S. Noah Kramer, Sümerler, Çev. Özcan Buse, Kabalcı Yayınları, S. 169, İstanbul 2002.
Ekrem Sarıkçıoğlu, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, Fakülte Kitapevi, S. 25, Isparta 2004.

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.