İçtimai Tefsir Metodu
İçtimai Tefsir Metodu
- Arapçaya Dair Her Şey - 11 Ocak 2022
- İlahi Dinlere Göre Başörtüsü Meselesinin Değerlendirilmesi - 10 Ocak 2022
- Arapça Sözlük Kullanım Teknikleri - 8 Aralık 2021
İçindekiler
İçtimai Tefsir Metodu
İçtimai tefsir ekolü son zamanlarda ortaya çıkan bir okuma metodudur. Asıl amacı; Kuran’ı hayat ile bütünleştirmek ve İslam’ı çağa uygun bir şekilde tecdit ve ıslah etmektir. Kurucusu Mısırlı âlim Muhammed Abduh’tur (1849-1905).
Bu tefsir metodu Kuran’ın gramer yapısı üzerinde detaylıca durmayı doğru bulmaz. Daha çok inanç ve ahlaki içerikli ayetlerdeki ruhu bulmaya çalışır. Bu şekilde çağın toplumsal sorunlarını nasların ışığında çözümlemeyi hedefler. Kuran selef-i salihinin anladığı gibi anlaşılıp okunmalıdır. Ancak bu şekilde tekrar hayat bulup, işlerlik kazanabilir. Bu ekolün öncüsü olan Muhammed Abduh’u, Abduh’tan sonra ekolün gelişip, sistemleşmesinde katkısı olan bazı ilim ve fikir insanlarını inceleyeceğiz. Bundan önce ekolün genel özelliklerine kısaca göz atalım.

İçtimai Tefsirin Genel Özellikleri
1-Taklitten uzaktırlar. İçtihat kapısının kapanmadığını hala açık olduğunu iddia ederler.
2-İsraili kaynaklara itibar etmezler. Tefsirde kullanılmasına şiddetle karşıdırlar.
3-Mezhep taassupları yoktur. Tefsirlerinde tek bir mezhep yerine tüm mezheplere yer verirler. Aynı ölçüde değerlendirirler.
4-Yararlandıkları kaynakların güvenilir olmasına dikkat ederler.
5-Kozmolojik ayetleri, bilimsel tefsir metodu ile izah ederler. Pozitif bilimlerden faydalanılırlar.
6-Toplumsal meselelerde Kuran menkıbelerini örnek alarak çözmeyi amaçlarlar.
7-Tefsiri salt bir ilmi faaliyet olarak görmezler. İlimle uğraşırken sosyal hayatı es geçmezler.
8-Ahad haberlerin hüküm çıkarmada kullanılmasına karşıdırlar.
9-Tevil, zahiri manaya ters düşse de kabul ederler.
10-Aklı, naklin önünde tutarlar. Akla ve akli verilere çok fazla önem verirler.
11-İcma ile sahihliği kabul edilen Buhari ve Müslim’deki kimi hadislerin sıhhatinden şüphe etmişlerdir. Bu hadislerden kimilerini sahih olmadığı gerekçesiyle itibara almamışlardır.
Ekolün Öncüleri: Hayatları, Düşünceleri ve Eserleri
Muhammed Abduh (1849-1905)

Hayatı
İslam modernizminin, İslam’ı çağdaşlaştırma çabalarının ilk olarak görüldüğü yerlerden biri de Mısır’dır. Bu çalışmalar dönemin yargıç ve eğitimci konumundaki Muhammed Abduh tarafından başlatılır. Öyle ki bugün Abduh İslam’ı çağdaşlaştırma çalışmalarının başlatıcısı olarak bilinir.
1849 yılında Mısır’ın Buhayre eyaletine bağlı Mahalletü’n-Nasr köyünde doğar Abduh. 1862’de babasının teşvikiyle Tanta’ya ilim okumaya gider. Kısa süre sonra geri döner. Okumak istemediği için 1865 yılında evlenir.
Evlendikten bir süre sonra yine babasının teşvikiyle Tanta’ya ilim tahsili için gitmeye karar verir. Yol üstünde Küneyse kasabasında babasının yakınlarından olan Şeyh Derviş Hızır’la görüşür. Hatıratında belirttiği üzere bu görüşme hayatında bir dönüm noktası teşkil eder. Çünkü hayatının sonuna kadar sönmeyecek olan ilim ateşi ilk olarak o görüşmede kıvılcımlanır.
Tanta’da ilim faaliyetlerine başlar. Daha sonra Kahire’ye giderek Ezher Medresesine kaydolur. Bu dönemde okuldaki hocalarını yetersiz bulur ve kendi okumalar yapmaya başlar. Aradığı her şeyi onda bulduğunu söylediği Efgani (1838-1897) 1871’de Mısır’a gelir ve ondan kelam, felsefe, riyaziye dersleri almaya başlar. Yine onun yönlendirmesi ile sosyal ve siyasal meselelerle uğraşmaya karar verir. 1878’de Ezher’de öğretim üyeliğine başlar. Tevfik Paşa (1852-1892) döneminde eğitim faaliyetlerini denetlemek üzere kurulan yüksek meclise üye tayin edilir.
1882’de bazı siyasi gerekçelerle üç yıl sürgün cezasına çarptırılır. Ve Beyrut’a gönderilir. 1883’te Efgani’nin daveti üzerine Paris’e gider. Onunla beraber “Urvetü’l-Vuska”yı çıkarmaya başlar. 1884’te Tunus’a geçer ve Efgani’den farklı bir yol izlemeye karar verir. Oradan tekrar Beyrut’a döner. Burada daha çok eğitim, kültür, düşünce konularına vurgu yapmaya ve diyalog meselelerine eğilmeye başlar. Sultaniye Medresesini ıslah eder ve orada hocalık yapmaya başlar.
1889’da Mısır’a döner. Siyasi faaliyetlerden el etek çeker. Hükümete karşı yumuşak bir tavır takınır. Yabancı hukuk kitaplarını okumak için Fransızca öğrenir. Yılsonlarında yurt dışına yaptığı gezilerle dilini geliştirir. 1895 yılında Ezher İdare Meclisine üye tayin edilir. 1899’da Mısır müftüsü olur. Birçok ıslahat ve reform çalışmalarında bulunur. Hidiv Abbas’ın (1874-1944) Ezher ıslahat programını sekteye uğratan faaliyetlerinden ötürü Ezher idare Meclisi üyeliğinden istifa eder. Aynı yıl hastalanır ve hava değişimi içi gittiği İskenderiye’de vefat eder.
Düşünce Yapısı
Abduh’un en temel düşüncelerinden birisi; dinin taklit zincirinden kurtarılması ve henüz ihtilafların çıkmadığı dönemde Selef’in anladığı metotla ve ilk kaynaklarından hareketle anlaşılması gerektiğidir. İtikadı asr-ı saadette olduğu gibi saf hale getirmenin yanı sıra akıl ve ilimle ilişkisini güçlendirerek değişen dünya şartlarında dinin rolünü tekrar etkinleştirmeyi amaçlayan Abduh kelam ekolleri arasındaki teolojik ihtilafları ve teorik tartışmalar üzerinde durmayı gereksiz bulur.
Allah’ın zatı yerine mahlûkatı üzerine düşünmenin dinin emrine ve insanlığın ihtiyaçlarına daha uygun olduğunu düşünür. Duyular dışında başka bilgi kaynağının olduğuna inanmayan kişi ve akımları eleştirir. Ona göre dine inanmak sorumluluk gerektirir. Çünkü din kişinin nefsani arzularını ve iradesini kısıtlar. Böyle bir sorumluluğu yüklenmek istemeyen kimse de dinin gerekliliğine inanmaz. Hâlbuki din toplumun büyük bir ihtiyacını karşılamaktadır. Bir başka ifade toplumun dine oldukça fazla ihtiyacı vardır.
Abduh’a göre kader üzerinde tartışmaya gerek yoktur. Ona göre fiiller kesb ve ihtiyar ile gerçekleşir. Bazıları onu bu görüşünden ötürü Neo-Mutezileciğin kurucusu olarak tanımlar.
Ona göre tefsirlerde Kuran’ın ruhuna uymayan yorumlar ve yanlış bilgiler mevcuttur. Vahiy mesajı gramer kaideleri ve müfessirlerin yorumları altında kaybolmuş durumdadır. Ölülere ve hastalara okunan bir kitap haline getirilmiştir. Hâlbuki Kuran halkın ilmi ve ahlaki seviyesini yükseltmek içtimai durumlarını düzeltmek için nüzul olmuştur.
Abduh günün ihtiyaçlarına göre kısmi tefsirlerin yazılması gerektiğini düşünür. O Kuran ve bilim arasını uzlaştırmaya çalışır. Dönemin bilimsel verilerini tefsir yaparken sıklıkla kullanır. Tabiatüstü varlıkları ve olayları akıl süzgecinden geçirir. Örneğin cinleri bir çeşit mikrop olarak anlar. Ebrehe ordusunu yok eden ebabil kuşlarının virüs taşıyan sinekler olduğunu iddia eder. İnsanlığın sadece Hz. Âdem’den değil farklı insan türlerinden türemiş olabileceğini ve Hz. Meryem’in İsa’yı babasız doğurmasını ilahi müjdenin onun üzerinde oluşturduğu psikolojiyle ilişkili olduğunu düşünür.
Müteşabih ayetleri insanın düşünce alanını genişletmek gayesine matuf oluğunu düşünür ve gaybi konuların tevilinde bir problem görmez. Ona göre tekrardan içtihat kapısının aralanması ve kolektif çalışmalar yapılması gerekmektedir. Tek bir mezhebe bağlı kalmayı tutarlı görmemektedir. Müftülüğü döneminde mezhepler üstü fetvalar verdiği için dönemin uleması tarafından tenkit edilmiştir.
Kendisi Şazeliye tarikatına müntesiptir. Fakat tarikatların cehri zikir, şeyhten el alma gibi ayin ve uygulamalarını tevessül, hulul gibi aykırı düşüncelerini tenkide tabi tutar. Basın yayın sorumlusu olduğu yıllarda İbnü’l Arabi’nin (ö.638/1240) Futuhatü’l-Mekkiyye’sini sadece alanla ilgili kimselerin anlayabileceği düşüncesi ile basımına izin vermemiştir. Filozofların kâinatı anlama ve anlamlandırma çabalarını takdir etmesinin yanı sıra Aristo ve Platon felsefesiyle çok meşgul olmalarını tenkide tabi tutmuştur.
Muhammed Abduh, İslam toplumunu çağdaşlaştıracak ve geleceğe taşıyacak hem iyi din eğitimi almış hem de dönemin bilimsel verileri ile donanmış yeni bir neslin yetişeceğine her zaman inanmıştır.
Eseri: el-Menar
el-Menar ilk etapta haftalık olarak çıkan, ardından aylık olarak yayınlanmaya başlayan bir dergidir. Döneminin dergilerinden farklı bir muhtevaya, bakış açısına ve yönelime sahiptir. el-Menar’a özgür bir yayın organı demek yanlış olmayacaktır. Cemaleddin Efgani, Abdurrahman el-Kevakibi (1854-1902), Muhammed Abduh, Cemaleddin el-Kasımi (1866-1914) gibi önemli isimlerin kalem tuttuğu, zamanın en fazla ses getiren yayınıdır.
Muhammed Abduh bu mecranın sadece bir yazarı değil, aynı zamanda fikir babası ve öncülerindendir. Dergide tefsir notlarını paylaşmış hatırı sayılır bir kaynak oluşturmuştur. Abduh’un kendisine ait müstakil bir tefsir kitabı bulunmamaktadır. Bu sebeple onun fikirlerini kaleme aldığı Menar’ı burada zikrettik. Daha sonraları talebesi Reşid Rıza tarafından bu yazılar değerlendirilecek ve kendi katkılarıyla bir kitap haline getirilecektir. Fakat ekolün gelişmesine sağlamış olduğu katkıları göz önünde bulundurduğumuzda hatırı sayılır bir kıymete sahip olduğunu ifade edebiliriz.
Muhammed Reşid Rıza (1865-1935)

Hayatı
1865 yılının 18 Ekiminde bugünkü Lübnan sınırlarında kalan Trablusşam yakınlarındaki Kalemun’da dünyaya gelir. Reşid Rıza evvela Trablus Rüşdiyesi’nde tahsil görür. Akabinde müfredatında modern bilimlerin de bulunduğu Medresetü’l-Vataniye’de okur. Müstakil çalışmalar da bulunur. Kendisini yetiştirmeye çalışır. Bu sürede özellikle İmam-ı Gazali’nin (ö.505/1111) İhya-u Ulumi’d-din adlı eserinin üzerinde durur.
Cemaleddin Afgani ve Muhammed Abduh’un çıkarmış olduğu Urvetü’l-Vüska adlı dergiyi keşfeder. Bu onun düşün serüveninin dönüm noktası olur. Efgani ile görüşemese de 1882 yılında Muhammed Abduh ile görüşme fırsatı bulur. O sırada Abduh Lübnan’da sürgündedir.
Muhammed Abduh Paris dönüşü Beyrut’a yerleşir. Burada dersler verir. 1889 yılına kadar burada Abduh’un derslerine katılır. Daha sonra Mısır’a gider ve ıslahat faaliyetlerine başlar. Abduh’un vefatından sonra siyasetle daha fazla meşgul olmaya başlar. Farklı ülkelere seyahatler yapar. Pek çok ilmi ve siyasi faaliyette bulunur. 1935 yılının 23 Ağustos’unda Süveyş seyahati dönüşü vefat eder.
Düşüncesi
Reşid Rıza Muhammed Abduh’un başlattığı çizgiyi devam izleyerek dinin ve dini ilimlerin ıslahatı için çalışmalar yapar. Islahat faaliyetlerinde bulunur. Her şeyden evvel sağlam bir Arapçaya inanırdı. Gelenekten beslenerek çağa ayak uydurularak yapılan içtihat ve tecdidin İslam toplumlarına canlılık ve yeni bir ruh getireceğini iddia ederdi. Mezhep bağımlılığa karşıydı.
Ona göre tabiat kanunları değiştirilemez fakat dini kanunlar değiştirilebilir. Bu sebeple dini doğaya, değişmeyene uygun yorumlamak esastır. Bunun yanı sıra Kuran’ın evrensel çağrısının tazeliğini her daim koruduğunu savunmuştur. Zira İslam fıtri bir dindir her çağa ve insana hitap edecek potansiyele sahiptir.
Reşid Rıza Kuran’ın hedeflerini on maddede toplar:
-Dinin temel erkânını ortaya koymak
-İnsanlara ilahi mesajı iletmek
-Taklitten korumak
-Toplumun ıslahını gerçekleştirmek
-İdari konularda yol göstermek
-Mali meselelerde adaleti göstermek
-Kadınlar ve tüm insanlığa haklarının verilmesini sağlamak
-Köleliğe son vermek
Son olarak Reşid Rıza tasavvufu reddetmese de tasavvufa dair pek çok kavram ve uygulamayı hurafe olduğu gerekçesiyle reddetmektedir. Rabıta, tevessül gibi bazı unsurları vahdet-i vücud gibi nazariyeleri batıl ve uydurma olduğu gerekçesiyle inkâr eder. Ve tasavvufu saf bir şekilde nefsi terbiye olarak görür.
Eseri: Tefsiru’l-Menar
Tefsiru’l-Menar diğer adıyla Tefsiru’l-Kurani’l Azim, Reşid Rıza’nın yarım kalan eserinin adıdır. Ölümüne kadar Muhammed Abduh’un Menar’da yazmış olduğu tefsir notlarından faydalanmış, ölümünden sonra kendi görüşleri ile eseri oluşturmaya çalışmıştır. Eser 12 cüzü muhtevi 12 cilttir. Eserini tamamlayamadan vefat etmiştir.
Reşid Rıza, zamanın ihtiyaçlarını karşılayan ve çağın sorularına cevaplar veren bir tefsir çalışmasının yapılmasını zorunlu görmekteydi. Bu sebeple Muhammed Abduh’uEzher’de tefsir dersleri vermeye ikna eden de oydu. Tefsiru’l-Menar, bir noktada Muhammed Abduh’un başlattığı çizginin bir devamıdır. Ve tefsirin ismi de Menar dergisine atıf için verilmiştir.
Ahmet Mustafa Meraği (1883-1952)
Hayatı
Mısır’ın Said bölgesindeki Circa’ya bağlı Merağa köyünde doğar. İlköğrenimini Merağa’da tamamlar, yine burada Kuran’ı ezberler. 1897 senesinde Ezher’de eğitimine başlar. Ve Muhammed Abduh’un da içerisinde bulunduğu pek çok kıymetli ilim adamından ilim tahsil eder. Ezher’deki eğitimini tamamlamadan Kahire Daru’l-Ulumu’na geçer. 1909’da buradan mezun olur. Hayatının bundan sonraki döneminde pek çok kurumda bulunur ve pek çok talebe yetiştirir.
Düşüncesi
Meraği’nin yazmış olduğu 30 ciltlik tefsir kitabı olan Tefsiru’l-Meraği içtimai-edebi tefsir ekolüne ait bir eser olarak kabul edilmektedir. Muhammed Abduh ve Reşid Rıza çizgisinde bir düşünceye sahip olduğu iddia edilir. Tefsirinde de Tefsiru’l-Menar’dan pek çok nâkile rastlanmaktadır. Bunun yanı sıra kâinatın yaratılması ve buna benzer konularda ilmi tefsir ekolüne bağlı kalarak bilimsel verilerden faydalanmıştır. Bu çerçevede bazı mucizeleri maddi sebeplerle açıklama gayretinde bulunmuştur.
Eseri: Tefsiru’l-Meraği
Kuran’ın her cüzü için ayrı bir cilt ayrılmıştır. Rivayet tefsirlerinden sıkça faydalanılırken, Reşid Rıza ve Abduh’un fikirlerinden de yararlanılmıştır. Bilimsel tefsir metodunun da kendisini de bu hacimli tefsir, içtimai tefsir kaynakları içinde sayılmıştır.
Seyyid b. Kutub b. İbrahim b. Hüseyin eş-Şirazi (1906-1966)
Hayatı
1906 yılının 9 Ekiminde Mısır’ın Asyut vilayetine bağlı Muşa köyünde doğar. İlk eğitimini köyünde alır. 1926’da öğretmen okulundan mezun olur. İki yıl sonra Daru’l-Ulum’a kaydolur. 1933’te mezun olur. 6 yıl kadar ilkokul öğretmenliği yapar.
1947’den itibaren el-Alemü’l-Arabi dergisini çıkarmaya başlar. 1948 yılında siyasi üslubu sebebiyle dergi kapatılır. Aynı yıl araştırma yapmak maksadıyla oluşturulan bir heyetle beraber New York’a gönderilir. 150’de Amerika’dan döner. Maarif Bakanlığı murakıplığına başlar. İki yıl sonra bu görevinden istifa eder.
1953 yılında İhvan-ı Müslimin’e üye olur. 1954’te teşkilat kapatılır ve üyeler tutuklanır. Fakat protesto edilen hükümet tutuklanan üyeleri serbest bırakır. 1954’ün Ekiminde Cemal Abdünnasır’a karşı girişilen suikasttan İhvan teşkilatı sorumlu tutulur. Tüm teşkilat yöneticileriyle beraber Kutub da tutuklanır. Ve 15 yıl hapse mahkûm edilir. 10 sonra bazı sebeplerle serbest bırakılır.
Tahliye edilmesinden hemen sonra teşkilatı tekrar canlandırmak ister. Bu yüzden 1965’te tekrar tutuklanır. Uzun yargı sürecinin sonunda idam hükmünü giyer. 28 Ağustos 1966’da cezası infaz edilir ve cesedi gizli bir yere gömülür.
Düşüncesi
Seyyid Kutub çok yönlü bir kişiliktir. Gazeteci, edebiyatçı, aktivist gibi pek çok kimliğe sahip değerli bir şahsiyettir. Bu sebeple biz onun devlet, millet, siyaset bağlamındaki fikirlerinden çok İslam ve Kuran eksenindeki fikir ve görüşlerini özetleyeceğiz.
Seyyid Kutub İslam medeniyetini farklı medeniyetlerin temelinde yükselen bit yapı olarak görür. Ona göre İslam medeniyeti Yunan’ın tesirindedir. Ve zarar görmüştür. Bu sebeple yabancı etkilerden arınmalı, öz benliğine tekrar kavuşturulmalıdır.
Kutub tıpkı Mevdudi (1903-1979) gibi ulûhiyet anlayışına bağlı bir hâkimiyet anlayışı oluşturmaya çalışmıştır. Özellikle “hâkimiyet” “cahiliyet” kavramları üzerinde durmuştur. Tüm kullar eşittir ve onlar üzerinde yalnız Allah hüküm sahibidir.
Cihat kavramı da onun düşüncesinde önemli bir yerdedir. Zira bugün cihat modern cahiliyeye karşı verilen mücadeledir. İnsanın özgürleşmesinin iki yolu; tebliğ ve cihattır.
Kutub’un bu fikirlere sahip oluşu ve bu fikirlerini en önemli eserlerinden biri olan Fi Zılali’l Kuran adlı eserinde işlemesi onu içtimai tefsir ekolü içerisinde incelememizi mümkün kılıyor. Fakat Kutub’un fikirlerine daha genel bir perspektifle yaklaşıldığında onun içtimai ekolden çok neo-selefi çizgiye daha yakın olduğu görülecektir.
Eseri: Fi Zilali’l-Kuran
Fi Zilal, ilk etapta bir kitap olarak tasarlanmış değildir. Seyyid Kutup, Kur’an tefsiri yapmak yerine çağın meselelerini, olaylarını Kuran ışığında değerlendirmeyi istemişti. Fakat bu meyanda kaleme aldığı makaleler zamanla ilgi görmüş, o da aynı usulü takip ederek bir tefsir kitabı oluşturmayı amaçlamıştır.
Her cüzün bir ciltte yapılması planlanmıştır. Bu şekilde tefrika edilmeye başlanmıştır. Fakat çok kısa süre sonra Seyyid Kutup ve arkadaşları tutuklanmış, tefsir çalışmaları sekteye uğramaya başlamıştır. Ne var ki eser yarım kalmamış tamamlanabilmiştir. 27. cüze kadar edebi bir boyutta kaleme alınan kitap, sonraki cüzlerde müellifin net görüşleriyle şekillenmeye başlamıştır. Bu sebeple son cüzlerdeki farklı tutum, eseri çağdaş tefsirler içinde saymamızı gerektirmektedir.
Yarısından fazla hapiste kaleme alınan eser, rivayet tefsirlerinden faydalanmakla birlikte daha çok Kuran’ı Kuran’la tefsir etme yolunu tutmaktadır. Ayrıca zayıf ve mevzu hadislerin de mevcudiyeti dikkat çekmektedir.
Bu makaleyi okuyanlar için yazı tavsiyesi: “İşari Tefsir Metodu“
Kaynaklar
TDV İslam Ansiklopedisi Menar, Tefsiru’l-Menar ve Fi Zilali’l-Kuran Maddeleri.
Tefsir Tarihine Kısa Bir Bakış, Mehmet Zeki Doğan-Abdülbaki Güneş, Van Yüzün Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2/2019.
Tefsir Tarihi, Muhsin Demirci, İFAV Yayınları, İstanbul, 2017.
Çağdaş İslam Düşünürleri, ed. Cafer Karadaş, Ensar Yayınları, İstanbul, 2017.
20.Yüzyıl Tefsir Akımı: İçtimai Tefsir, Orhan Atalay, Beyan Yayınları, 2004.