e-Medrese

Kur’an ve Sünnette İlim

17.01.2021

Kur’an ve Sünnette İlim

Önce ilgili birkaç ayeti kerimeyi görelim:

 قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُوا الْأَلْبَاب : 

De ki; Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer, 9)

شَهِدَ اللّهُ أَنَّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ وَالْمَلاَئِكَةُ وَأُوْلُواْ الْعِلْمِ قَآئِمَاً بِالْقِسْطِ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ :

Allah, gerçekten kendisinden başka ilah olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri de O’ndan başka ilah olmadığına adaletle şahitlik ettiler.” (Âli İmran, 18)

وَمِنَ النَّاسِ وَالدَّوَابِّ وَالْأَنْعَامِ مُخْتَلِفٌ أَلْوَانُهُ كَذَلِكَ إِنَّمَا يَخْشَى اللَّهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاء إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ غَفُورٌ 

”Kulları içinden ancak âlimler, Allah’tan (gereğince) korkar.” (Fâtır, 28)

وَتِلْكَ الْأَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ وَمَا يَعْقِلُهَا إِلَّا الْعَالِمُونَ :

“İşte biz, bu temsilleri insanlar için getiriyoruz; fakat onları ancak alimler düşünüp anlayabilir.” (Ankebut, 43)

بَلْ هُوَ آيَاتٌ بَيِّنَاتٌ فِي صُدُورِ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ وَمَا يَجْحَدُ بِآيَاتِنَا إِلَّا الظَّالِمُونَ :

“Hayır, o (Kur’ân), kendilerine ilim verilenlerin sinelerinde (yer eden) apaçık âyetlerdir.” (Ankebut, 49)

İlk ayeti kerimenin baş kısmındaki “gece saatinde kalkıp da secde ederek ve kıyama durarak gönülden itaat (ibadet) eden, ahiretten sakınan ve Rabbinin rahmetini umud eden” şeklindeki ifadeleri dikkate aldığımızda, sonraki ‘bilenler’ ifadesinin nasıl bir bilgi ve ilim sahibi modeli öngördüğünü anlayabiliyoruz. Keza ikinci ayette ilim sahiplerinin Allah Teâlâ ve meleklerden sonra üçüncü tanık olarak onlarla beraber zikredilmesi önemli bir sitayiş. Tabi sondaki ‘adaletle şahitlik’ vurgusu, ilim adamının nasıl önyagısız ve hakikatperest olması gerektiğini gösteriyor. Özellikle üçüncü ayeti kerimede haşyetin alimlere hasredilmesi dikkati calib. Ayetin tefsiri sadedinde sahebe ve seleften alimin tarifini öğrenebiliyoruz. İbni Abbas radiyallahü anhüma “Rahman’ı bilen alim, O’na hiçbir şekilde şirk koşmayan, O’nun helalini helal, haramını haram addeden, emrine amade ve birgün O’nunla karşılaşıp yaptığının hesabını vereceğine yakinen inanandır” der. Buna İbni Mesud radiyallahü anhın “ilim hadis (rivayet) çokluğundan değil, aksine haşyettten, yoğun Allah korkusundan elde edilir” vecizesini eklediğimizde Kuran Kerim’in alim protipine ulaşıyoruz. (Alıntılar hafız İbni Kesir’in ilgili ayeti tefsirinden)

Sünnet’te ilmin kullanımına gelelim

من سلك طريقا يلتمس فيه علما سهل اهلل له طريقاإلى اجلنة وإن املالئكة لتضع أجنحتها لطالب العلم رضامبا يصنع وإن العالم ليستغفر له من في السموات ومنفي األرض حتى احليتان في املاء وفضل العالم على العابدكفضل القمر على سائر الكواكب وإن العلماء ورثة األنبياءإن األنبياء لم يورثوا دينارا وال درهما إمنا ورثوا العلم فمنأخذه أخذ بحظ وافر

“Kim ilim tahsili için bir yola girerse, Allah kendisine cennete giden yolu kolaylaştırır. Melekler, yaptığından hoşnut oldukları için ilim talibine kanatlarını gererler. Göklerde ve yerde ne varsa, hatta sudaki balıklar bile Kuran ve Sünnet’te ilim Kapak giriş İLİM KASIM ARALIK 2012 11 alime dua ederler. Alimin abide üstünlüğü, ayın diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Peygamberlerin varisidir alimler. Peygamberler kendilerinden sonra ne dinarı, ne dirhemi, sadece ilmi miras bırakırlar. Kim ondan bir pay edinmişse, gerçekten büyük bir pay kapmış demektir.” (Ebu Davud, Tirmizi)

من يرد اهلل به خيراً يفقهه في الدين :

“Allah kimin hayrını dilerse, onu dinde fıkıh (derin anlayış) sahibi kılar.” (Buhari, Müslim)

طلب العلم فريضة على كل مسلم :

”İlim öğrenmek her Müslümana farzdır.” (İbni Mace, Taberani)

فضل العالم على العابد كفضلي على أدناكم :

“Âlimin abide üstünlüğü, sizin en küçüğünüze benim üstünlüğüm gibidir.” (Tirmizi, Taberâni)

أن النبي صلى اهلل عليه و سلم كان يجمع بني الرجلني من قتلى أحد يعني في القبر ثم يقول أيهما أكثر أخذا للقرآن فإذا أشير إلى أحدهما قدمه في اللحد :

”Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem Uhud şehitlerinden her iki kişiyi aynı kabre koyardı. Ardından “hangisi Kuran’ı daha iyi bilirdi?” diye sorar, buna göre işaret edilen kişiyi lahit tarafında öne alırdı.” (Buhari)

Bunlar ilimle alakalı sahih veya hasen derecesindeki hadislerden benim seçtiklerim. Aslında bize tekinsiz bir yorum alanı açacak hayli hadis var konuya dair; lakin yaygın olmalarına rağmen zayıf, cidden zayıf veya mevzu oldukları için onları almamaya özen gösterdim. Yukarıdaki hadislerin genelinden ilmin herkese minimum seviyede zorunlu olduğunu, seviye arttıkça mükelleflerin azalıp derecenin yükseldiğini anlıyoruz. İçlerinden en manidarı kuşkusuz fıkıhla ilgili meşhur nebevi beyan ki, az sonra ayrı başlık altında göreceğiz. Burada belki abide karşı alimin baskın tutulmasının üzerinde durmalıyız. Abid bir köşede kendini ıslah ile meşgulken alim insanların ıslahını dert ediniyor. Bu arka plan, hadisin devamındaki “insanlara hayrı öğreten…” ifadesinden ve yine Bezzar’ın “hayrı öğretene her şey; denizdeki balıklar bile tövbe istiğfar eder” şeklindeki muhtasar varyantında fark ediliyor. Bu yönden takdir edilen alim, hayra çağırma, insanları ıslaha gayret etme ameliyesini boşlamamasına karşı zımnen uyarılmış oluyor. Aynı uyarının daha sert biçimde tekrarlandığı hadisler de mevcut: “Kime ilmi olduğu bir konudan sorulur da bunu gizlerse ateşten bir gemle gemlenir” (Ebu Davud, Tirmizi)

MUSTAFA ALP

Bu makaleyi okuyanlar için tavsiye yazı: Selefi Salihînin Son Anları

Latest posts by emedrese (see all)

ETİKETLER: , ,
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

eMedrese bir İlmiye Vakfı projesidir.