e-Medrese

Eşari ve Maturidi Mezhepleri Arasındaki Görüş Ayrılıkları

Mâturidi ve Eşari gelenek, nasların anlaşılmasında aklın kullanılması ve sistemli bir şekilde akideleştirilmesi hususunda önemli ölçüde metot benzerliğine sahiptir. Vardıkları sonuçlar itibariyle de ciddi oranda birbirlerine mutabıktırlar.

Eşari ve Maturidi Mezhepleri Arasındaki Görüş Ayrılıkları

Mâturidi ve Eşari gelenek, nasların anlaşılmasında aklın kullanılması ve sistemli bir şekilde akideleştirilmesi hususunda önemli ölçüde metot benzerliğine sahiptir. Vardıkları sonuçlar itibariyle de ciddi oranda birbirlerine mutabıktırlar.

1-Akıl ve Sorumluluk

Mezhepleri, akla verdikleri öneme göre şu şekilde sıralayabiliriz: Mutezile, Mâturidiyye, Eşariyye, Ehl-i Hadis/Selefiyye. İrade ve kaza-kader konularında da insana özgürlükçü yaklaşmalarına göre sıralama aynı bu şekildedir ve en sonda insanın herhangi bir özgürlüğü olmadığını kabul eden Cebriyye bulunmaktadır.

Eşariliğe göre akıl, varit olan nasların anlaşılmasında bir araçtır. Nas olmadığı durumda ise ilgili konunun naslarla ve nas varit olmuş diğer meselelerle benzerliği dikkate alınır.

Mâturidiliğe göre akıl, yalnızca varit olan nasların anlaşılmasında değil onların hikmetini kavramada da bir araçtır. Nas olmadığı durumda ise diğer naslardaki hikmetten hareketle akıl yoluyla ilgili konudaki hikmet tespit edilip hüküm verilir.

Mutezileye göre akıl, nassın kendisine uyması gereken yegâne belirleyicidir.

Marifetullah

Kulun bilgisi ve mükellefiyeti ile ilgili Eşariler ve Mâturidiler arasındaki en temel ihtilaf, Allah’ı bilmenin vahye gerek duymaksızın kul üzerine vacip olup olmaması meselesidir. Eşariliğe göre insan, bir konu hakkında ancak Allah tarafından ona bildirildiği takdirde bilgi sahibi olabilir. Herhangi bir şey bildirilmediği takdirde insan için mükellefiyet söz konusu değildir. İnsan, yalnızca aklıyla Allah’ın varlığına ve birliğine ulaşamaz. Dolayısıyla kendisine vahiy ulaşmamış olan kimseye Allah’ı bilmek şer’an vacip değildir; nakil olmaksızın kişiler yalnızca akıllarıyla mükellef olmazlar.

Mâturidiliğe göre insan, başıboş bir varlık olarak yaratılmamıştır. Hikmet sahibi olan Allah, her şeyi hikmetle yapmakta ve yaratmaktadır. İnsan, bu hikmetin bir gereği olarak akıl yoluyla Allah’ı bilebilir. Dolayısıyla kendisine vahiy ulaşmamış kimseye Allah’ı bilmek şer’an vaciptir. Mutezileye göre insan, akıl ve temyiz gücüne sahip bir varlıktır. Akıl, Allah’ı bulmayı gerektirir ki, bu aynı zamanda imkân dahilindedir. Çünkü aslah olanı yaratması Allah’a vacip olduğundan O, insana aklı bahşetmiştir.

Hüsün-Kubuh

Eşariliğe göre eşyanın ve fiillerin hasen veya kabih olması, onların zatından değil; Allah’ın onları o şekilde nitelemesinden ötürüdür: Allah’ın emrettikleri hasen, nehyettikleri kabihtir; Allah onları hasen oldukları için emretmiş veya kabih oldukları için nehyetmiş değildir. Mesela “öldürmek”, bir fiil olarak salt fiildir. Nas, bu fiili zamana ve mekâna göre bir şekilde niteler: Savaşta kâfiri öldürmek sevap, masum bir kimseyi öldürmek günahtır.

Mâturidiliğe göre insan, mümeyyizdir yani güzeli çirkinden ayırabilme kabiliyetine sahiptir. İnsanı mükellef kılan da bu temyiz gücüdür. Hüsün ve kubuh, eşyanın zâtına ilişkin sıfatlardır ve akıl, vahiy olmaksızın bazı güzellik ve çirkinlikleri tek başına anlamaya muktedirdir.

Fiillerin özlerinde hasen veya kabih oldukları kabul edilmezse, nassın belirlemesinden önce her fiil nötr olur ki bu sefeh demektir.

İnsanın Özgürlüğü

Her iki ekole göre de kulların fiilleri, Allah tarafından yaratılmıştır. Aralarındaki ihtilaf, bu fiillerin işlenme süreci ve sürecin neticesi konusundadır.

Kaza-Kader

Eşariliğe göre “kaza”, Allah’ın ezelden ebede kadar olmuş ve olacak, iyi-kötü her şeyin oluş zamanını, yerini ve her türlü özelliklerini ezeliolarak bilmesi; “kader”, Allah’ın zamanı geldiğinde ezeli ilmine uygun olarak eşya ve olayları yaratmasıdır. Mâturidiliğe göre “kader”, Allah’ın ezelden ebede kadar olmuş ve olacak, iyi-kötü her şeyin oluş zamanını, yerini ve her türlü özelliklerini ezeliolarak bilmesi; “kaza”, Allah’ın zamanı geldiğinde ezeli ilmine uygun olarak eşya ve olayları yaratmasıdır.

Kesb

Eşariliğe göre “kesb”, kulun fiilindeki rolünü ifade eder. Allah’ın kadim kudretiyle kulda (kulun iradesine uygun olarak) yarattığı hâdis kudret (istitâat), fiili kesbeder. Dolayısıyla fiilin gerçek faili Allah, kesb edicisi kuldur. Burada fiilin kesbi sürecinde kulun rolü, kendisine bir fiil yapmayı seçme ve fiille beraber yaratılan kudretini kesbetme yönünde bir tercihte bulunmaktan ibarettir. (Bu anlayışa Mâturidiler tarafından “cebr-i mutavassıt/ılımlı cebir” denmiştir.)

Külli-Cüz’i İrade

Mâturidiliğe göre “külli irade”, Allah’ın kullarına verdiği, mümkün olan herhangi bir fiili yapmayı tercih etmeye açık bir kudrettir. Bu kudret, yaratılmış olup tüm kullarda bi’l-kuvve mevcuttur. “Cüz’i irade”, külli iradenin belirli bir fiile yönlendirilmesidir. “Cüz’i irade”, bir şey değildir ve yaratılmamıştır. Dolayısıyla ihtiyâr yaratılmadığı için kul, fiilinin gerçek faili; Allah ise fiilin yaratıcısı olmaktadır. Kısaca bir Allah’a ait “külli irade”, bir de insanın elinde olan “cüz’i irade” vardır. “Külli irade”, insana bi’l-kuvve olarak verilmiştir. “Cüz’i irade”, insanın fiili işlerken sarf ettiği iradedir: İnsan, ihtiyar ve irade edip fiili işler ancak fiilin yaratıcısı Allah’tır.

Teklifu Mâ Lâ Yutâk

Eşariliğegöre Allah’ın kudreti hiçbir şekilde sınırlandırılamaz. O’nun hiçbir fiili çirkin olmadığı gibi üzerine hiçbir iş vacip olamaz. Dolayısıyla Allah, istediği takdirde, kulun gücünün yetmediği bir şeyle kulu mükellef kılabilir.

Mâturidiliğe göre Allah, her işi hikmetle yapar. Dolayısıyla O, yerine getirilmesi mümkün olmayan bir hususta -bu, hikmetiyle çelişeceği için-kulu mükellef kılmaz.

Mutezile’yegöre Allah, her fiilinde adildir. Dolayısıyla O, yerine getirilmesi mümkün olmayan bir hususta -bu, adaletiyle çelişeceği için-kulu mükellef kılamaz.

2-Uluhiyet

Her iki ekol de Allah’ın zâti sıfatları konusunda hemfikirdirler. Ancak fiili sıfatları -özellikle de tekvin sıfatı-konusunda ihtilaf etmişlerdir.

Fiili Sıfatlar/Tekvin Sıfatı

Her iki ekole göre de “irade” ve “kudret”, Allah’ın ezeli sıfatlarıdır. Bu sıfatlar, mümkün varlıklara taalluk eder. Yani Allah, âlemi yoktan var etmeyi ezeli olarak irade buyuran ve buna ezeli olarak kadir olandır. “Kudret” ve “irade” sıfatları, mümkünâtın kadim olmasını gerektirmez. Buraya kadar iki ekol de hemfikirdir. Eşariliğe göre “tekvin”, “kudret” sıfatının altındadır. Yani “kudret” sıfatının mahlukata taalluku, “tekvin”in kendisidir. Dolayısıyla “tekvin” bir sıfat değil; fiildir. Fiiller ise “kudret” sıfatının taalluk etmesiyle gerçekleşir.

“Kudret” sıfatının iki çeşit taalluk ve tesiri vardır:

  1. Ezeli Taalluk

Mümkünâtın failden (Allah’tan) sudur etmesini sağlar ki, bi’l-fıil sonsuzdur.

  1. Hâdis ve Sonradan Olan Taalluk

Ezeli“irade” sıfatının mümkün olanı var etmek veya yok etmekten birini tercihine göre, sonradan vuku bulan/hâdis olan taallukudur.

İşte bahis mevzuu olan ikinci taalluk, “tekvin”dir. Bu “tekvin”, hâdistir; Allah’ın zatıyla kaim değildir. Allah’ın zatıyla kaim olan, “kudret” ve “irade”dir.

Mâturidiliğe göre “tekvin”, Allah’ın ezelibir sıfatıdır. Allah’ın ezeliiradesi ile murat ettiği şeyler ve ezelikudreti ile kadir olduğu şeyler arasındaki taalluk ne ise, ezelitekvin sıfatıyla hâdis olan mükevven âlem arasındaki ilgi de aynıdır.

Yani Allah, ezelde Hâlık’tır; ezelde “halk” filinin sıfatı anlamına gelen “tekvin”, Allah’ın zâtıyla kaimdir. “Kün” emriyle bu sıfat, hâdis olan mahlukata taalluk eder.

“Tekvin”, Allah’ın bütün âlemleri ve bunlarda bulunan her bir şeyi ezelde değil, ilim ve iradesine göre var olacakları vakitte yaratması demektir. Tekvin (yaratma) mükevvenden (yaratılandan) ayrıdır. Tekvin, ezelde ve ebedde Allah’ın zâtıyla kaim, zâtından ayrılmayan ve bâki bir sıfattır. Mükevven (mahluk) ise, “tekvin” sıfatının taallukunun hudûsüyle hâdistir.

Kısaca özetlemek gerekirse:

Eşariliğe göre “tekvin”, (diğer tüm fiiller gibi) kadim olan “kudret” sıfatının altında, onun hâdis taallukundan ibarettir. Mâturidiliğe göre “tekvin”, Allah’ın tüm fiillerine ilke teşkil eden müstakil ve kadim bir sıfattır. Fiili sıfatlar (Allah’ın öldürmesi, diriltmesi, rızık vermesi gibi) hayatın akışı içerisinde sürekli yenilenen fiillerdir; onun için doğal olarak hâdistirler ancak sıfatların kendileri kadimdir. Nasıl ezeli olan kelâm-ı nefsi ile hâdis olan kelâm-ı lafzi ayrımıyla beraber kelâm sıfatını ispat ediyorsak, bu durum “tekvin” için de geçerlidir.

Kelâmullah’ı İşitme

Her iki ekole göre de Allah, kelâm-ı nefsi ile muttasıftır: İşitilen ses ve harflerden öte Allah’ın ezeli bir kelâmı vardır ve bu dünyada kelâmullaha ilişkin ve duyma duyusuyla hissedilebilen her şey kelâm-ı lafzidir ve mahluktur. Aralarındaki ihtilaf, kelâm-ı nefsinin işitilip işitilmemesi konusundadır. Eşariliğe göre normal şartlarda kelâm-ı nefsinin işitilmesi mümkün olmamakla beraber Allah, (kudreti gereği) dilediği takdirde bunu mümkün kılabilir. Mâturidiliğe göre işitmenin meydana gelebilmesi için maddi bir ittisal/bitişiklik gerekmektedir. Dolayısıyla işitilen her şey, kelâm-ı nefsiye ancak delâlet edebilir; kelâm-ı nefsinin işitilmesi mümkün değildir.

Hikmet ve Sebep

a-Hikmet Sıfatı

Eşariliğe göre “hikmet” sıfatı, ya Allah’ın ezeli“ilim” sıfatına veya “halk” fiiline irca edilir. Dolayısıyla Allah’ın her fiili hikmetlidir ve Allah’ın hikmet üzere fiilde bulunması caizdir fakat bir zorunluluk değildir.

Mâturidiliğe göre “hikmet”, ister “ilim” isterse de “ihkâm” anlamında olsun, Allah’ın ezeli kemâl sıfatlarındandır. “Hikmet”, “ilim” manası itibariyle hikmetli fiilin ezelde bilinmesi; “ihkâm” manası itibariyle “tekvin” sıfatının bir lüzumu olarak fiillerin hikmet üzere gerçekleştirilmesidir.

b-Hikmet Kavramı

Eşariliğe göre “hikmet”, itibâridir yani muteber olan şey ile vardır. Dolayısıyla salt “hikmet” kavramından söz edilemez. Allah’ın kudreti ve ilmiyle yaratılan her şey, Allah’ın yaratması itibariyle hikmetlidir. Ancak bu hikmetli oluş, ezelibir “hikmet” kavramı üzerine değildir.

“Hikmet”, yalnızca nakille bilinebilir. Dolayısıyla emirolunan/güzel olduğu bildirilen şey iyi/hasen, nehiyolunan/çirkin olduğu bildirilen şey kötü/kabihtir; bunlar, emirolundukları için hasen, nehiyolundukları için kabihtir. Böylece “hikmet”, Allah’ın fiilinin bir vasfı olur ki, bu vasfın varlığı itibâridir; zâtideğil.

Mâturidiliğe göre “hikmet”, bizatihi vardır. Çünkü “ihkâm”, “tekvin”in şartlarındandır. Yani yaratmanın yerli yerinde/hikmetle yapılmış olmasının ötesinde ikinci bir ihtimal yoktur. Mesela kâfir, mutlak manada kötüdür ve bunda ihtilaf yoktur. Kâfirin ahirette azap görmesi ise “hikmet”e uygun olandır. Küfrün mutlak manada kötü oluşu ve cezalandırılması, Allah’ın hikmeti gereğidir. Bu anlamda “hikmet”, itibâribir kavram değil; ezelidir.

Küfrün Affı/Allah’ın Vaidinden Dönmesi

Eşariliğe göre Allah’ı ezelibir değer yargısı kalıplarında fiilde bulunmaya zorlamak, sonsuz “kudret” sıfatı ile çelişir. Allah dilerse kâfiri affedip mükâfatlandırabilir; mümini ise ebedi azaba çarptırabilir. Onun hakkında bu, imkânsız değildir. Bunu yaparsa Allah’a bilgisizlik/sefeh atfedilmez.

Mâturidiliğe göre kabih olan küfrün affedilmesi, Allah’ın “hikmet” sıfatıyla çelişeceğinden Allah, küfrü affetmez.

Kadınların Peygamberliği

Eşariliğe göre kadınlar peygamber olabilirler. Bu da yine Allah’ın kudretinin ve iradesinin sınırsızlığı ile alakalıdır. Yani Allah dilerse kadın bir peygamber elbette gönderebilir. Fakat tarihi veriler bunun olmadığını göstermektedir. İslam’dan sonra da başka bir din gelmeyeceği için artık kadın peygamberin çıkma olasılığı bitmiştir.

Mâturidiliğe göre peygamberlik için erkek olmak şarttır. Allah kadın peygamber göndermez, zira peygamberlik vasıflarını taşıyabilmek ve sorumluluğunu üstlenebilmek için erkeklik olmazsa olmazdır. Yaratılışı itibari ile bir kadının peygamber olması, görevini ikmal edebilme noktasında tehlike arz etmektedir.

Bu makaleyi okuyanlara “Ehl-i Sünnet Mezhebi” adlı makaleyi de okumalarını tavsiye ediyoruz.

Kaynaklar

TDV İslam Ansiklopedisi, Maturidiyye Mezhebi Maddesi.
TDV İslam Ansiklopedisi, Eşariyye Mezhebi Maddesi.
Eşarilik-Maturidilik İlişkisi, Mehmet Kalaycı, Ankara Okulu Yayınları, Ankara, 2017.
İmam Maturidi’de Akıl-Vahiy İlişkisi, Hülya Alper, İz Yayıncılık, İstanbul, 2017.
Eşari ve Maturidi Mezhepleri Arasındaki Görüş Farkları, Mustafa Özgen, Palet Yayınları, İstanbul, 2017.
Wikipedia, İslam Mezhepleri Maddesi.
Kelam İlmine Giriş, Cemalettin Erdemci, Ensar Yayınları (Dem Serisi), İstanbul, 2012.

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

eMedrese bir İlmiye Vakfı projesidir.