e-Medrese

Selefiyye Mezhebi

Selefiyye Mezhebi

Selefiyye Mezhebi

Selef, ilim ve fazilet cihetinden Müslümanların önderleri sayılan sahâbe ve tâbiûn için kullanılmaktadır. Selefi ise şeri ahkâmda kitap ve sünnete tâbi olup onun dışındakilerle ilgilenmeyen, geçmiştekilerin yolunu takip eden kişi demektir.

Selefiyye de itikâdi konularda Kurân ve Sünnetin lafzına bağlı kalan ve tevili kabul etmeyen ekolün ismidir. Selef tabirinin sahabe ve tabiunu kapsadığında ittifak olmakla birlikte bu iki tabaka dışındakilerin bu kapsama girip girmeyeceği hususu müelliften müellife değişmektedir. Ekolün temsilcileri için nihai olarak şu tanımlama yapılabilir: İslam’ın genel olarak Kuran, Sünnet, sahabe ve tabiunun sözlerinden hareketle anlaşılması gerektiğini, bunların dışında şahsi re’y ve istidlâllerin mecbur kalınmadıkça kullanılamayacağını düşünen; İslam düşünce geleneğinde re’y ve onu kullananlara şiddetli eleştiriler yönelten; hadisleri ön plana çıkaran ve Selef akidesini savunan kimseler Selefi olarak isimlendirilebilir.

Selefiyye Mezhebin İsimleri

Sıfâtiyye

Selef, Allah’ın ezeli ve haberi sıfatlara sahip olduğunu kabul ettiği ve bunları ispat ettiği için bu isimle anılmıştır.

İsbâtiyye

Allah ile alâkalı konularda konuşurken daha çok “vardır” sözünü kullanıp “yoktur” sözünü az kullandıkları için bu isimle anılmışlardır.

Ehl-i Sünnet-i Hâssa

Özellikle Rasûlullah’ın ve sahâbenin sözlerini dinde esas olarak kabul edip nakle çok önem verdikleri için bu gibi isimlerle anılmışlardır.

Müşebbihe

Allah’ı yarattıklarına benzetmeleri yahut Allah ile insanların vasıflarını birledikleri için bu isimle de anılmışlardır.

Bu isimlendirmelerin pek çoğu Selefiyye’ye muhalifleri tarafından verilmiş ancak onlar bu isimlendirmeleri kabul etmemişlerdir. Yukarıda sayılanların dışında şunlar da tarih içerisinde kullanılmıştır: Ehlu’l-Eser, Ehlu’l-Hadis, Ashâbu’l-Hadis, Ehlu’s-Sünne, Ehlu’l-Hak, Haşeviyye, Mücessime.

Selefiyye Mezhebinin Ortaya Çıkış Sebepleri

Fetihler ve Yabancı Nüfus Artışı

Fetihlerin Arap yarımadasının dışına yayılıp toprakların genişlemesi ile Müslüman nüfusu artmış ve nasların doğru anlaşılmasında bazı sorunlar baş göstermeye başlamıştır. Bu sebeple nasları yani Kuran ve hadisleri en doğru şekilde anlayan kimselerin öncülüğüne ihtiyaç duyulmuştur. Selefiyye ekolünün üstlenmiş olduğu vizyon bu noktada önemlidir. Zira en doğru ve sahih İslam yorumunu insanlara ulaştırmayı görevi edinmiştir.

Yeni Kültürlerle Tanışıklık

İslam coğrafyasının genişlemesi peşi sıra nüfus artışını getirmiş olsa da bununla beraber yeni din ve kültürlerle tanışıklığı da sağlamıştır. Dolayısıyla her yenilik dinde bir anlama sorunu yaratmakta ve dinin özünün bozulmasına dair bir tehlike arz etmektedir. Selefiyye bu problemleri engelleme noktasında başat rol oynamıştır.

Tercüme Faaliyetleri

Felsefi eserlerin tercüme edilmesiyle birlikte İslam coğrafyasında akıl ve akli ilimler yayılmaya başlamıştır. Bunun neticesinde İslam düşünce geleneğinin ilk dönemlerinde aklın daha özgür kullanımına karşı hadis eksenli bir hassasiyet ortaya çıkmıştır. Genel anlamda söz konusu hadis literatürüne egemen olan özellik, Asr-ı Saadeti güncel tutarak onu şimdiki zamana taşıma gayreti olmuştur.

Selefiyye Mezhebinin Öncüleri

Hicri birinci asırda İslam dünyasında genel olarak Selef akidesi hâkim bir konumdadır. Resûlullah ve ashâbının akaid konularında takip ettikleri yolu izleyen tâbiûn, mezhep imamları, fukahâ ve muhaddisler Selefiyye’ye dahil olarak kabul edilebilir.

Evzai (ö. 157) Süfyân es-Sevri (ö. 161) Leys b. Sa’d (ö. 175) Mâlik b. Enes (ö. 179) İmam Şâfii (ö. 204) İshak b. Râhaveyh (ö. 238) Abdullāh b. Said b. Küllâb (ö. 240) Ahmed bin Hanbel (ö. 241) Hâris el-Muhâsibi (ö. 243) Buhâri (ö. 256) İbn Kuteybe (ö. 276) Ebû Said ed-Dârimi (ö. 280) Ebu’l-Abbâs el-Kalânisi (ö. 4. asır) Ebû Cafer et-Tahâvi (ö. 321) İbn Hazm (ö. 456) Beyhaki (ö. 458) Ebû Ya’lâ el-Ferrâ (ö. 458) Herevi (ö. 481) İbnu’l-Cevzi (ö. 597) Muvaffakuddin İbn Kudâme (ö. 620) Takıyyüddin İbni Teymiye (ö. 728) İbn Kayyim el-Cevziyye (ö. 751)

Mutezililerle olan mücadelesi ve mihne olayındaki duruşu, Ahmed bin Hanbel’i Ehl-i Hadis’in sembol ismi haline getirmiştir. Ahmed bin Hanbel, Selef düşüncesinin temellerini ortaya koymuş; kendisinin takipçileri, onu Selef’in itikadi prensiplerini titizlikle koruyan ve onları Ehl-i Bidat’e karşı savunan kişi olarak kabul etmişlerdir.

Dört mezhep içinde re’ye en uzak olanı Ahmed bin Hanbel’in mezhebidir. O, kelâm ilmine daima mesafeli olmuş, Selef’in düşüncesine aykırı davranış ve fikirleri sapıklık olarak kabul etmiştir. Genel manada bütün Ehl-i Sünnet mensuplarına Ehl-i Sünnet-i Âmme, Eşari ve Mâtüridi olmayan Ehl-i Sünnet mensuplarına ise Ehl-i Sünnet-i Hâssa adı verilmektedir. Selefiyye’nin sistemli bir şekilde ekolleşmesi, İbni Teymiye ile onun öğrencisi İbn Kayyım el-Cevziyye tarafından gerçekleştirilmiş ve bu düşünce tarzının esasları, ikisi tarafından bir bütün haline getirilmiştir.

Selefiyye Mezhebinin Özellikleri, Gayesi ve Metodu

Selefiyye Mezhebinin Başat Özelliği

Selefiyye’nin en bariz özelliği, Selef’e kuvvetli bir bağla bağlı olmaları ve kendilerini sadece onların görüş ve düşüncelerine adapte etmeleridir. Mesela Eşari (ö.324/935-6), Mutezile’nin ve onlar gibi düşünenlerin ru’yetullah, şefaat, kabir azabı gibi konularda sahâbeden gelen mütevatir haberlere, mütekaddimun Selef’ten sahabe ve tâbiunun ittifak ettiği esaslara aykırı görüş beyan ettiklerini ifade ederek selefe ittibanın gerekliliğini vurgulamıştır.

Bu anlayışa göre ilk üç nesil bir nevi dinin tartışmasız otoritesi olarak kabul edilmektedir. Çünkü dini en iyi bilen, anlayan ve tatbik eden ilk üç nesildir. Bu üç neslin açıklama ve uygulamalarını muhafaza edip uygulamak, onlara aykırı beyan ve fiillerde bulunmamak en temel esastır.

Selefiyye Mezhebinin Gayesi

Dini aslına (Kur’an ve Sünnet’e) irca etmek, onu bidatlerden ve yabancı unsurlardan temizlemek, ilk İslam neslinin saflığına ve sadeliğine dönmek , re’y ile konuşmamak, sahabe ve tâbiunun yolunu takip etmek, Yunan mantığını, felsefe ve kelâmı bırakıp ilme tabi olmaktır

Selefiyye Mezhebinin Metodu

Ayetlerde ve sahih Sünnette varit olan her şeye teslimiyetle iman etmek, sıfatlar konusunda teşbihe düşmemek ve onları red veya tevil yoluna gitmemek, nasslarda yer alan müteşâbih ayet ve hadisleri zahiri manalarıyla alarak kabul etmek. Selefin ekseriyetinde hâkim olan temayül, itikâdi meselelerde tevakkuf, dini konularda cedele başvurmamak veya asgari ölçüde başvurmak, nasslarda varit olan hususlarda teslim ve taklit yolunu seçmektir.

Ahmed bin Hanbel’in ve dolaylı olarak Selef akidesinin metodu şu beş maddeden müteşekkildir:

1- Nass: Bir konu hakkında nass varsa onunla amel edilir. Buna aykırı bir şey ne olursa olsun kabul edilmez. Sahih hadis üzerine rey’ ve kıyasa başvurulmaz.

2- Sahâbe fetvâları: Sahabelerin yapmış olduğu içtihat ya da vermiş oldukları fetvalar her zaman öncülük sahibidir.

3- Sahâbe arasında ihtilaf varsa hangisinin görüşü kitap ve sünnete uygunsa o kabul edilir.

4- Bir konu hakkında ilk üç delilden biri yoksa mürsel veya daha zayıf hadisle amel edilir. Zayıf hadis, kıyasa tercih edilir.

5- Kıyas: Zaruret durumunda, yani konu hakkında herhangi bir nasa, sahâbe kavli, mürsel veya zayıf hadis yoksa kıyasa başvurulur.

6- Müteşâbih Ayetleri Tevil: Selefiyye, Allah’ın sıfatları, özellikle haberi sıfarlar, ve müteşâbih ayetler konularında tevil ve tefsire kesinlikle yer vermemiştir. Allah’ın eli (yed), yüzü (vech), gözü (ayn), arşı, arşa istivâsı, gelmesi (ityân ve meci’) gibi haberi sıfatlar nassta varit oldukları şekliyle kabul edilir, zahirleri üzere bırakılır, kesinlikle hiçbir açıklama yapılmaz.

Mesela kendisine istivâ hakkında soru sorulan Mâlik b. Enes şöyle demiştir:“İstivâ malumdur. Keyfiyeti meçhuldür. Ona iman etmek vâcip, bu konuda soru sormak bidattir”. Bu anlayış “keyfiyeti meçhullük/bilâ keyf” akidesi olarak tanınmış ve Ehl-i Sünnet’in akidesi haline gelmiştir. Selefiyye’nin teşbih endişesiyle tevilden kaçınmasını ve müteşâbihâtı zahirleri üzere bırakışını yanlış anlayan bazı zümreler ifrata düşerek teşbihe gitmişler, tevilden kaçın alim derken tecsime kâil olmuşlardır. Bunlara Selefiyye’den ayrı olarak Haşeviyye veya Müşebbihe denilmiştir.

Müteşâbihleri akılla açıklama konusunda Selefiyye’nin geri durmasının bazı sebepleri vardır:

-Âl-i İmran suresinin 7. ayetindeki müteşâbih ayetler konusundaki yasaklama.
-Hata ihtimali bulunan tevil ile Allah hakkında hüküm vermek endişesi
-Tevilin kişiye göre değişiklik arz etmesi ve bunun sonucunda birbirine zıt görüşlerin çoğalıp ümmetin parçalanması tehlikesi

7- Rey’ ile Hüküm: Selefiyye, itikâdi meselelerde akıl ve re’ye başvurmamıştır. Kur’ân ve Sünnette beyan edilenleri herhangi bir yorum ve tevil yapmadan aynen kabul etmişler, başta müteşâbihât olmak üzere Allah’ın sıfatları ve kader gibi konularda tartışmaya girmemişlerdir.

Selefiyye’ye göre din, mükemmel ve tamamlanmış haldedir, onda hiçbir şey eksik bırakılmamıştır. Mükemmel olan bir dine akliyorumlar getirmek, dinde eksiklik bulunduğu anlamına gelmektedir ki bu tamamen yanlıştır. Aklın esası, kaynağı nakildir. Nakil olmadan akıl çalışmaz. Akıl, nassların belirlediği sınırlar dâhilinde çalışabilir.

Selefiyye Mezhebinin Akide Esasları

Selef anlayışında en başta zikredilecek husus, Selef’in konuştuğu veya sustuğu hususlar dışında konuşanların bidat ehli olarak görülmesidir. Selef akidesinin esaslarını Gazali (ö.505/1111), İlcâmu’l-’Avâm isimli eserinde yedi maddede şöyle toplamıştır:

  1. Takdis: Allah’ı yüceltmek, O’nu kendi dışındaki varlıklardan ve cismâniyetten tenzih etmek.
  2. Tasdik: Rasûlullah’ın söylediklerine, söylediği hususlarda sâdık olduğuna iman etmek. Allah’ın isim ve sıfatlarını Kur’ân ve sahih Sünnette geçtiği gibi kabul etmek.
  3. Aczini İtiraf: Nasslarda geçen müteşâbih ifadelerin manasının ne olduğunu bilemeyeceğini, buna takat yetiremeyeceğini ve bu hususta bir mükellefiyetinin olmadığını itiraf etmek.
  4. Sükût: Müteşâbihâtla alâkalı soru sormamak, kafa yormamak ve bu hususlarda soru sormanın bidat olduğunu bilmek.
  5. İmsâk: Müteşâbih lafızların kelime yapısıyla, manasıyla, i’râbıyla alâkalı yorum yapmamak ve onları tefsir edici sözlerden kaçınmak.
  6. Keff: Müteşâbih ifadelerin bâtınını araştırmamak ve tefekkür etmemek.
  7. Marifet Ehline Teslim: Rasûlullah’tan, sahâbeden ve âlimlerden gelen müteşâbihâtla alâkalı bilgi ve yorumları kabul etmek.

Genel Akaid Esasları

Selefiyye’nin itikâda dair esaslarının temeli Ahmed bin Hanbel’in görüşlerine dayanmaktadır:

-İman, söz ve ameldir; artar ve eksilir.
-Kur’ân, Allah’ın kelâmıdır, mahlûk değildir.
-Allah, kendisini vasfettiği sıfatlarıyla sıfatlandırılır. Sıfatlar nasslarda nasıl gelmişse öylece kabul edilir; hiçbir şekilde teviledilmez.
Gayb âlemi hakkında bir şey bilinemez. Bunun bilgisi sadece Allah katındadır.
-Ru’yetullah haktır; tevil ve benzetme yapmaksızın müminlerin buna inanması vâciptir.
-Kelâm ilmi, kelâmla uğraşmak, kelâm ehliyle oturmak münkerdir.
Kazâ ve kader inancı olmaksızın iman tamam olmaz. İkisi de Allah katındandır.
Büyük günahlar mümini kafir yapmaz. Bu kimseler cehennemde ebedi olarak da kalmazlar.
-Sahâbenin kendi aralarında meydana gelen ihtilaf ve çekişmeler hakkında konuşulmaz. Bunları zikretmekten kaçınmak, onları hayır ve iyilikle yâd etmek gerekir.
Hulefâ-i Râşidin’in hilâfet sıralaması aynı zamanda fazilet sıralamasıdır.
Fâcir veya fâsık da olsa ulu’l-emre/devlet başkanına itaat vaciptir.

Bu makaleyi okuyanlar için tavsiye yazılar:
Eşariyye Mezhebi
İslam Düşünce Tarihinde Bir Anlama Biçimi Olarak Selefilik

Kaynaklar

TDV İslam Ansiklopedisi, Selefiyye Maddesi
Wikipeidia,İslam Mezhepleri Maddesi.
Ana Hatlarıyla İslam Mezhepleri Tarihi, Mustafa Öz, Ensar Yayınları, İstanbul, 2012.
İbni Teymiyye’de Selef ve Selefiyye Kavramları, İsmail Akkoyunlu, Cumhuriyet İlahiyat Dergisi, 23/1, 2019.
Selefiliğin Tarihsel Gelişimi ve Felsefi Arka Planı, M. İlyas Bozkurt, TESAM Akademi Dergisi, 3/1, 2012.
Selefilik, Müfrih b. Süleyman el-Kusi, Guraba Yayınları, İstanbul, 2010.
Selefiliğin Fikri Arka Planı, Sönmez Kutlu, OTTO Yayınları, İstanbul, 2017.
İslam Düşüncesinde 73 Fırka Anlayışı, Mevlüt Özler, Rağbet Yayınları, İstanbul, 2016.

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

eMedrese bir İlmiye Vakfı projesidir.